36 yaşındaki S.S., 7 Ekim 2007"de İstanbul"da Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü"nde toplam 25 sayfalık ifade verdi... itirafçı kadın, sınırötesi harekâtın aksine sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulunuyor

S.S. 36 yaşında, evli, bir çocuk annesi bir doktor. Bingöl doğumlu. 10 kardeşin sekizincisi. 1996 yılında 9 Eylül Üniversitesi"nden mezun olup yurtdışına çıktı. Bir yıl sonra da PKK"ya katıldı. 2004 yılında örgütten ayrılan S.S. uzun bir süre Kuzey Irak"ta yaşadıktan sonra geçtiğimiz günlerde teslim oldu. Medya onun, DTP"li iki kadın milletvekilinin 2003 yılında üç ay boyunca PKK kamplarında eğitim gördüğü iddiasını manşetlere taşıdı. Milletvekillerinin yalanladığı bu iddiayla ilgili kararı yargı organları verecek.

S.S."nin 7 Ekim 2007 günü İstanbul"da Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü"nde (TEM) verdiği toplam 25 sayfalık ifadeyi okuduğumda epey şaşırdım. Çünkü polisler S.S."ye sadece bazı isimleri, ilişkileri ve olayları değil, değişik konulardaki görüşlerini sormuş, onun yakın gelecek hakkındaki öngörülerini de merak etmişler.

Örneğin PKK"nın K. Irak"ta KDP ve KYB gibi Kürt örgütleriyle ilişkisi sorulduğunda S.S. PKK"nın önceki yıllarda her iki grupla da çatıştığını, taraflardan ciddi kayıplar olduğunu hatırlatıp şöyle devam ediyor: “Bu çatışmaların temel sebebi PKK"nın K. Irak"ta kendisine yer edinebilmesi ve Kürt kökenli insanlara hakim olma duygusuydu. Ancak ABD"nin Irak"ı işgali sonrasında KDP ve KYB büyük güç haline geldiler. Bunun üzerine PKK ulusal birlik stratejisi geliştirerek hem KDP hem KYB ile iyi ilişkiler içersine girdi. En son yaptıkları görüşmelerde birbirlerinin faaliyetlerine engel olunmayacağı yönünde mutabakata vardılar. Bunun yazılı olup olmadığını bilmiyorum. Bu durum K. Irak"ta sıkça konuşuluyor.”

PKK nasıl dirildi?

“Benim ayrıldığım 2004 yılında örgüt dağılmak üzereydi, gruplar halinde ayrılmalar başlamıştı. Örgütün dağılımı engellemeye gücü kalmamıştı. Özellikle örgütün yönetim kadrosunu oluşturanların üçte ikisi ayrılmıştı” diyen S.S."nin sonraki sözleri epey düşündürücü: “Herkes bu dönemden sonra örgütün bir daha toparlanamayacağını düşünürken, daha sonra TSK ile PKK terör örgütü arasında yeniden ve yoğunluklu olarak başlayan çatışmalı ortam, kaçmış olan bazı örgüt mensuplarının az da olsa geri dönmesine, daha önce görülmemiş bir şekilde yeni savaşçı katılımlarının artmasına neden olmuş, en önemlisi örgütün içine girmiş olduğu iç siyasal sorunlar bir tarafa bırakılmış, kendi aralarında çatışma içinde olan gruplar kavgayı bırakarak TSK ile mücadele etme kararı almışlardır. Kanaatime göre örgütün yeniden toparlanmasını sağlayan en büyük etken, örgütün bu dönemde ateşkese son vererek yeniden silahlı mücadeleye başlamış olmasıdır.”

PKK"nın varkalmasını esas olarak çatışma halinin sürmesine bağlayan itirafçı kadın doktor muhtemel bir sınırötesi harekâtın da aynı nedenle umulanın aksine sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulunuyor: “Türkiye"nin olası bir askeri müdahalesi örgüte ait askeri kampları ortadan kaldırabilecektir. Fakat örgütün silahlı güçlerini tümden yok edeceğini düşünmüyorum. Güçler bulundukları yerlerden ayrılarak başka alanlarda yeniden toparlanacaklardır. Müdahale örgüt içi birliği güçlendireceği gibi Türkiye"den ve diğer ülkelerden katılımı had safhaya çıkaracaktır. Ayrıca Türkiye metropollerinde bombalama eylemleri artacak, örgütle şu an doğrudan ilişkisi olmayan sempatizanlar da militan birer kişilik olup PKK"nın metropol ve kırsal çalışmalarına dahil olacaklardır.”

“Lider kadro çözüm istemez”

S.S. PKK"nın, Murat Karayılan, Duran Kalkan, Cemil Bayık, Mustafa Karasu gibi “yaşlı ve oligarşik bir grup” tarafından yönetildiğini söylüyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bu kesimin, PKK içinde yaşama dışında hiçbir seçeneği yoktur. Türkiye içinde yapılacak hiçbir siyasi açılım, çözüm bu grubu ilgilendirmemektedir. Hatta Türkiye"de gelişen demokratik ortamı baltalamak bu grubun en önemli hedefleri arasındadır. Örgütün ortaya koyduğu temel siyasi hedefler kabul edilip örgütün legal bir duruma gelmesini dahi kabul etmezler. Ancak ve ancak Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürdistan adında bir devlet kurması ve başına da kendilerini getirmesiyle tatmin olabilirler.”

S.S."ye göre PKK"yı ayakta tutan diğer bir etken de dış güçler. Şöyle diyor: “PKK"nın varlığı onların menfaatine uymaktadır. Böylece PKK"yı Türkiye"ye yönelik bir baskı aracı olarak kullanmaktadırlar. Türkiye PKK varlığından dolayı Ortadoğu"da cereyan eden diğer hadiselerle yeterince ilgilenememektedir. Bu durum da Türkiye"nin Ortadoğu"da etkin bir güç olmasında engeldir.”

Son olarak S.S."nin şu ilginç sözlerini kayde geçirmekte yarar var: “Türkiye"de AB perspektifinde çıkarılan yeni yasal düzenlemeler de, örgüte katılımın azalmasında önemli bir etken olarak ortaya çıkmıştır. Yapılacak yeni düzenlemelerin örgüte Türkiye"den katılımları daha da azaltacağını düşünüyorum.”

Vatan