Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, Güneri Civaoğlu'nun programına konuk oldu. Hayrünnisa Gül, ilk kez bir TV programına katılırken ikili özel hayatları ile ilgili lginç açıklamalar yaptı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, üniversitelerin günlük kavgaların içinde olmalarını doğru bulmadığını, bunun Türkiye'ye zarar verdiğini belirtti. Gül, rektör atamalarıyla ilgili olarak, ''Mevcut sistem devam ettiği için benim önüme gelen isimlere baktığımda, hangisi üniversite için daha faydalı olur, ona bakıyorum. Bu şekilde tayinler yapıyorum'' dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, gazeteci Güneri Civaoğlu'nun sunduğu ''Şeffaf Oda'' programına konuk oldular ve sorularını yanıtladılar. Kanal D'de yayınlanan programın çekimleri Dışişleri Konutu'nda yapıldı.

''Evde başkan kim?'' sorusu üzerine, Cumhurbaşkanı Gül, ''Evdeki yükün büyük bir kısmını eşim çekiyor. Bu çocukların eğitimden, evin idaresine kadar böyledir'' dedi. Hayrünnisa Gül de, soruyu şöyle yanıtladı:

''Siyasete girerken bir anlaşma yaptık. Evin ve çocukların her türlü işiyle ben uğraşacaktım, Abdullah Bey siyasette özgür ve rahat, başarılı olacaktı. Ben görevimi iyi yaptığıma inanıyorum. Gerçekten ilk yıllarda çocuklarımız çok küçüktü. Mehmet babası milletvekili olduktan 20 gün sonra doğdu. Onların bana en çok ihtiyacı olduğu dönemdi. Abdullah Bey çocukların büyüdüğünü neredeyse göremedi diyebilirim.''

Düğünlerin hayatlarının önemli dönüm noktalarında rol oynadığını, Hayrünnisa Gül ile evliliği ve milletvekilliği ile ilgili kararların düğünlere denk geldiğinin hatırlatılması üzerine, Cumhurbaşkanı Gül, tesadüfler ve kaderin insanı alıp bir yere götürdüğünü belirtti. Milletvekilliği için kendisine teklif getirildiği dönemde, çok kısa bir süreliğine yurt dışından Türkiye'ye geldiğini anlatan Gül, ''Eğer milletvekili seçileceğimi bilseydim, emin olsaydım, herhalde o zaman aday olmazdım. Çünkü hem böyle bir arzum yoktu hem de işimden çok memnundum'' dedi.

Çankaya Sofrası toplantıları kapsamında aydınlarla bir araya geldiğini, kültür, sanat ve bilim faaliyetlerine çok önem verdiğini belirten Gül, önümüzdeki günlerde Çankaya Sofrası'nda Türk sinemasının önemli temsilcileriyle bir araya geleceğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Gül, ''Burası Muş'tur'' türküsünün seslendirilmesi üzerine de, 4 yıl önce bu türküyü Yemen'de Türk okulundaki çocuklardan dinlediğini anlatarak, ''Çok hislendim. Ben kendimi çok tutarım aslında, metanetliyimdir. Orada gözlerim doldum, gözyaşımı tutamadım'' dedi.

-''İNANILMAZ BİR ŞEY''-

Kitap okumayı ve sinemaya gitmeyi sevdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Gül ve eşi, cumhurbaşkanlığından sonra sinemaya çok sık gidemediklerini söyledi. Çok kitap okunduğunu belirten Hayrünnisa Gül, Abdullah Gül ile bu konuda aralarında ''tatlı bir rekabet'' olduğunu anlattı. Barack Obama'nın yaşamını anlatan bir kitap okuduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, iki yıl önce, Obama'nın ABD başkanı seçilebileceğine ihtimal vermediğini ifade etti. Gül, ''İnanılmaz bir şey. Adı Barack Hüseyin Obama, siyah bir kişi. Bu aslında Amerikan sistemine olan hayranlığını artırıyor, kendisini nasıl aşan bir toplum olduğunu gösteriyor. Demokrasi dediğimiz, 'soft power' dediğimiz şeyin gücünü gösteriyor'' diye konuştu.

''First lady bir gününü nasıl geçirir?'' diye sorulması üzerine hareketli bir yaşamları olduğunu belirten Hayrünnisa Gül, ''Ulaşılamaz bir first lady olmak istemiyorum'' dedi.

-''PROBLEMLİ KONULAR CEVABINI BULUYOR''-

Recep Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilmesiyle Başbakanlığı hemen devrettiğinin hatırlatılması ve ''Aranızda daha önce böyle bir sözleşme var mıydı?'' diye sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Gül, ''Öyle bir şey söz konusu değildi. Benim devam etmemde ısrarcı da oldu ama ben onun, Türkiye'nin siyasi istikrarı açısından doğru olmayacağına inandığım için, geciktirdiğimiz andan itibaren spekülasyonlar doğacak, hemen yaptık bu işi'' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül, ''Cumhurbaşkanlığına da birlikte mi karar verdiniz?'' sorusuna, ''O zaman grubun başkanı olarak nihayette onun kararı çok önemliydi. Ama ben önceden de söyledim, ben kendisine açıkça söyledim. Her türlü desteği vermiştim ama kendisi kendi iradesiyle arzu etmedi. Ondan sonra da kamuoyunun, grubun arzusu istikametinde benim olmamı arzu ettiler ve desteklediler'' yanıtını verdi.

Kuzey Irak'ı ziyaret edip etmeyeceğinin sorulması üzerine de Cumhurbaşkanı Gül, henüz yapılmış bir plan olmadığını, Bağdat'ı ziyaret etmeyi istediğini söyledi. Gül, ''Her şey normal olsa Irak'ın her tarafından dolaşmak isterim'' dedi. Kürtçe televizyon yayını ve eğitimi ''Yapılan şey aslında Türkiye'nin demokratik standartlarını topyekün yukarıya çıkartmaktır. Bunun çerçevesi içerisinde bir çok problemli konular da cevabını buluyor. Faydalı olduğu kanaatindeyim. Bu aynı zamanda bütün nüfusumuzun devletine olan bağlılığını, aidiyet duygusunu pekiştirecektir'' sözleriyle değerlendirdi.

-''İSRAİL'İN YAPTIĞI ACIMASIZLIK''-

İsrail'in Gazze'ye yönelik harekatını da değerlendiren Cumhurbaşkanı Gül, konuyla yakından ilgilendiğini belirterek, ''Gazze'de olup bitenler seyreden herkesin içini dağlıyor, çok üzücü şeyler'' dedi. Gül, ''Hamas'ın olumsuz katkısı var mı?'' sorusuna da şu yanıtı verdi:

''Her şeyden önce Filistin'in içindeki bu bölünmüşlük çok tehlikeli. Hamas'ın fırlattığı füzeler aslında çok ilkel şeyler. Füze deyince insanın aklına füze geliyor. Attığı şeyler bin yılın başında belki bir adam öldürüyor ama tabii halkı tedirgin de ediyor. Bunlar çok gereksiz, lüzumsuz olan şeyler. Biz bunu onlara da hep söyledik. Ama İsrail'in yaptığı büyük bir acımasızlık. Göz göre göre dünyanın en ağır silahlarıyla saldırması, çocuk, kadın asker, polis, ne olursa olsun insan öldürmesi çok acı. İşin üzücü yanı bu olayların olacağı da belliydi ama yeteri kadar dünya ilgi gösterip, bu işin tedbirini almadı.''

-''REKTÖR SEÇİMLERİ FARKLI ŞEKİLDE YAPILMALI''-

Abdullah Gül, rektör atamalarıyla ilgili bir soru üzerine, üniversitelerin, Türkiye'nin gelişmesi ve kalkınması, bilişim ve teknoloji alanlarında daha büyük atılım yapacakları bir döneme girmelerini beklediğini anlatarak, şöyle konuştu:

''Lokomotiflik görevi yapmasını bekliyorum. Muhakkak ki yapıyor ama bunu çok daha fazla yapmasını, lüzumsuz, günlük, konjonktürel siyasetin dışına çıkmalarını arzu ediyorum. Bununla asla şunu söylemiyorum: Türkiye meseleleriyle uğraşmasınlar değil. Üniversiteler bunlar uğraşacaktır, fikirlerini söyleyecek, tavsiyelerini yapacaktır. Siyasete de girmeleri serbesttir üniversite hocalarının biliyorsunuz. Bunların hepsini destekliyorum ama günlük kavganın içinde olmalarını çok doğru bulmuyorum. Türkiye'ye bunun zararı var. Onun için ben üniversitelerde köklü bir reformun yapılmasını çok arzu ediyorum ve ümit ederim bununla ilgili anayasa değişiklikleri yapılır.

Bu çerçevede rektör seçimleri de farklı bir şekilde yapılmalı. Ne cumhurbaşkanının ne YÖK'ün görevi olmamalı. Onun için ben cesur bir şekilde, 'Bu görevlerimi bırakabilirim' dedim. Mevcut sisteme göre cumhurbaşkanının mutlak bir yetkisi vardır. Rektör seçimleri üniversitelerdeki seçimler nasıl olursa olsun, cumhurbaşkanlarının mutlak takdirlerine bırakılmış bir konu. Daha önceki durumlarda da seçimlerde de böyle olmuş. Üniversitelerdeki seçimlerde 1-2 oy almış, son sıraya gelmiş bir kişi bile cumhurbaşkanları tarafından rektör olarak atanmıştır. Ben bu sistemin doğru olduğuna pek inanmıyorum. Mevcut sistem devam ettiği için benim önüme gelen isimlere ben baktığımda, hangisi üniversite için daha faydalı olur ona bakıyorum. Bu şekilde tayinler yapıyorum. İstanbul Üniversitesi ile ilgili de kararımı verirken sadece bu noktadan hareket ettim.''

Cumhurbaşkanı Gül, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne atadığı Prof. Dr. Yunus Söylet'in Başbakan Erdoğan'ın aile doktoru olduğu yönündeki değerlendirilmelerin hatırlatılması üzerine, ''Bunları günlük politika meselesi. Kendisi çocuk doktoru. Başbakan'ın çocukları yetişmiş insanlar, kendisi koca insan. Onlar doğru değil'' dedi.

Dokuz Eylül Üniversitesi rektörlüğüne yaptığı atamaya ve Ankara 15. İdare Mahkemesince alınan karara da değinen Cumhurbaşkanı Gül, ''Mahkeme 'tam gün çalışma halinde olmayan bir kişi rektör olamaz' diye karar verdi. Birinci aday da mahkemenin o kararına göre yine rektör olamaz. Ben o karara gerçi katılmıyorum ama bu tip hukuki tartışmalar da var'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül ve eşi tüm Türkiye'nin ve dünyanın yeni yılını kutladılar.

Programda, piyanoda Musa Göçmen, ses sanatçısı Çiğdem Gürdal ve tenor Zafer Mutlu da çeşitli şarkı ve türkü seslendirdi.

Milliyet gazetesi yazarı Güneri Civaoğlu da, önemli konukları ile yaptığı sohbet programının içeriğini köşesine taşıdı...

"Eşim Clooney"den daha yakışıklı"

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül"ün eşi Hayrünnisa Gül, ilk kez bir televizyon programında...
ŞEFFAF ODA" nın konuğu...

Bir pazar söyleşisi kıvamında soru:
“Abdullah Gül ile ünlü aktör George Clooney arasındaki benzerlik için ne düşünüyorsunuz?”
Cevabı: “George Clooney üzülecek belki ama, eşim tabii ki ondan daha yakışıklı” oluyor ve ekliyor; “Benim eşim bana özel...”
Bunu söylerken gülümseyerek Abdullah Gül"e bakıyor.
Çekim boyunca zaman zaman birbirlerine gülümseyerek birbirlerinin ellerini tuttular.
Aynı soruyu daha önceki söyleşimizde o zaman Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olan Gül"e de sormuştum. “Evet öyle diyorlar” diye yanıtlamıştı.
Gül"e “sanatçı doğulur mu, olunur mu” ikileminden esinlenerek bir soru sordum:
“Cumhurbaşkanı doğulur mu, olunur mu?”
Ona göre “cumhurbaşkanı doğmak gibi bir siyasi kariyer başlangıcı olamaz. Sanatçı doğulur. Gerçi sonradan eğitimle ve çalışarak da olunur ama sanatçı doğanlar kadar iz bırakamazlar.”
Bence de doğru bir yaklaşım.
Sanatçı doğmayan ama eğitimi alan, çok çalışan ve yaşamını profesyonel olarak sürdürenlere de “teknik oyuncu” deniyor.
İz bırakanlar ise doğuştan sanatçı olanlar...
Ancak... Cumhurbaşkanı Gül"e sorumun bir özel nedeni vardı ve o konuyu konuşmak istemiştim.
Abdullah Gül 29 Ekim"de yani Cumhuriyet Bayramı"nda doğmuş. Göbek adı ise “Cumhur...”
Gerçi nüfus kayıtlarına göbek adı yazılmamış ama ailede ya da arkadaşları arasında çocukken “Cumhur” diye çağrıldığı olurmuş. Ayrıca bazı dergilerde denemeleri de “Cumhur” adıyla yayımlanmış.
O da bunların ilginç işaretler olduğu görüşünde.
Hayrünnisa Gül, “eşimin doğum günü unutulacak gibi değil” diyor. Son 29 Ekim"de de Köşk"teki resepsiyondan sonra pasta keserek doğum gününü aile içinde kutlamışlar.
Dans ederler mi?
Onlar zaman zaman el ele tutuşup, göz göze bakışınca ve de doğum günü kutlaması konuşulunca bir özel soru daha:
“Dans ediyor musunuz?”
Cumhurbaşkanı Gül, siyasetçinin de ötesinde diplomat yanı ağır basan yanıt veriyor:
“Hayat zaten bir dans işte. Hepimiz bir dans içerisindeyiz. Yani hayat artık o kadar hızlı ki, her şey var içinde.”
Bunun üzerine biraz da Gül"ün yaşamındaki diplomasi boyutu...
Aktif siyaset yılları aynı zamanda dış politika ile de yoğruldu.
10 yıl Avrupa Konseyi Parlamentosu"nda ve TBMM Dışişleri Komisyonu"nda görev yaptı. Bunu Dışişleri Bakanlığı izledi. Daha önceki yıllarda İslam Kalkınma Bankası"nda çalışırken de bir tür diplomat statüsünde sayılırdı.
Abdullah Gül, ikisinin iç içe girdiği ve birlikte demlendiği mesajını veriyor.
Eşi Hayrünnisa Gül de “Avrupa Konseyi"nden pekçok dostluğun hâlâ sürdüğünü” anlatıyor.
First Lady"nin ajandası
Hayrünnisa Gül, tüm dünyada cumhurbaşkanı eşleri için kullanılan küresel söylemle “First Lady...”
Peki... Ajandası nasıl oluşuyor?
En yoğun günü hafta başında, pazartesi...
Ajandası her hafta o gün güncelleşiyor.
Günlük çalışmaları, ziyaretleri, kabulleri, haftalık-aylık hatta daha öteye uzanan programları yenileniyor ve saptanıyor.
Sosyal sorumluluk projeleri, zamanının ağırlıklı bölümü.
Ayrıca... “Ulaşılmaz First Lady olmak istemem” diyor.
Kendisine gelen bütün mesajları asistanları inceliyor ve ona sunuyor.
Gelecek yabancı ziyaretçiler ve gidilecek ülkelerde temas edilecek kişiler için bilgiler toplanıyor, kitapları varsa okunuyor, seyahat notları yazılıyor.
Hatta bunlardan bazı özetleri eşine de veriyor.
Deneyimlerini daha sonraki kuşaklara da sunmak için tüm bu çalışmalarını kitap haline getirme projesi var.

PRENS ve YOĞURT

Gül ailesine “gazetelere yansımamış anılarını” soruyorum. Bunlardan biri Belçika"da Abdullah Gül"ün yürüyüşünde gerçekleşmiş.
Hayrünnisa Gül yüzüyor. Abdullah Gül ise özellikle gece temiz havada tempolu yürüyüşler yapıyor. Bir keresinde koruma grubundaki Belçikalı güvenlik görevlisi tempoya dayanamamış yere yıkılmış. Ambulansla götürmüşler.
Bir diğer anı...
İngiltere Prensi Charles, Köşk"te yemektedir.
Menüde mantı da vardır.
Hayrünnisa Gül"e İngiliz protokolü “Charles"ın yoğurt yemediği” bilgisini verdikleri için prense mantı yoğurtsuz servis edilir. Diğer konuklara özel çanakta yoğurt sunulurken “onlara verilen nedir” diye soruyor.
“Yoğurt” cevabına, “neden bana yok” sorusu geliyor.
Hayrünnisa Gül izah ediyor; “sizin yoğurt sevmediğinizi söylemişlerdi.”
Charles gülerek “protokolcüler de nereden çıkarmış bunu” diyerek yoğurt istiyor ve mantısının üzerine koydurtarak keyifle yiyor.
Burada bir parantez açayım, aile Kayserili olduğu için her menüde mantı var sanılmasın. Hayrünnisa Gül, yabancı ziyaretçilere ve zaman zaman Ankara"daki büyükelçi eşlerine verdiği öğle yemeklerinde Türkiye"nin diğer yörelerindeki özel ve yerel lezzetleri de sunuyor.
Başka ilginç anılar ŞEFFAF ODA"da...

GİYSİLER EŞİNDEN

Cumhurbaşkanı Gül, kahverengi ve bej tonlarında ekose bir ceket ve kahverengi balıkçı yaka süveter giymiş. Dokunmakla anladığım kadarı kaşmir...
Kahverengi yünlü kumaş pantalon, kahverengi çorap ve kahverengi papuç.
Yani iyi bir seçim.
Rahmi Koç giyimden iyi anlar.
Bir söyleşimizde “kahverengi papuç sadece süet olursa giyilmeli” dediğini hatırlıyorum. Cumhurbaşkanı Gül"ün kahverengi papuçları da süetti. Eşinin giysilerini Hayrünnisa Gül seçiyor. Bu da siyasete girerken yaptıkları anlaşmanın bir maddesi...
Diğer maddeleri bir genellemeyle ortaya koymak gerekirse, Cumhurun başında Abdullah Gül, evdeki ve ailedeki işlevlerin başında Hayrünnisa Gül.
Kitap rekabeti
Abdullah Gül ve Hayrünnisa Gül arasında ciddi bir kitap rekabeti var.
Ancak... Uzunca bir süredir Cumhurbaşkanı Gül, roman okuyamıyor. Zamanı az.
Devlet adamlarının biyografilerini ve otobiyografilerini okuyor.
Bu bağlamda son olarak Barack Obama"nın son iki kitabını söyleyebilirim.
Hayrünnisa Gül"ün başucunda kendi okumadığı kitapları görünce araya hafif bir kıskançlık da giriyormuş.

SEÇİME GİRMEZDİM

Gül"lerin yaşamında düğünler birer kilometre taşı... Hayrünnisa Gül"ü, Abdullah Gül"ün annesi Adviye Hanım bir düğünde görmüş. Beğenmiş.
Abdullah Gül, İslam Kalkınma Bankası"nda çalışırken Kayseri"ye oğlunun sünnet düğününü yapmaya gelmiş ve orada Refah Partisi"nden milletvekili adayı olması için teklif almış.
Arkadaşları, başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere ısrarlı olmuşlar.
O zaman yurt genelinde yüzde 10, kentlerde yüzde 25 baraj var.
Abdullah Gül"ün bu barajların RP tarafından aşılacağına hiç aklı yatmıyor.
Arkadaşlarını kırmamak için “peki” diyor.
ŞEFFAF ODA" daki “RP"nin bu yüksek barajı geçeceğini ve seçileceğimi bilseydim aday olmazdım” itirafını da belirteyim.
Ya Cumhurbaşkanlığı ve düğün ilişkisi?
O da ŞEFFAF ODA"da...

BAŞBAKANA "SİZ OLUN" DEDİM

Çankaya konutunda da bu diğer ŞEFFAF ODA" lar gibi bir pazar kahvesi söyleşisi.
Peki siyaset yok mu?
Var ama az.
Güncel birkaç konu...
Sayfanın tepesinde “pazar kahvesi” yazdığı için siyaset bölümünün izlenmesini programa bırakıyorum ama Cumhurbaşkanlığı için Abdullah Gül"ün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan"a “siz olun” dediğinin işaretini buradan vereyim.


Milliyet