Bu birinci olay:

Geçen gün bir dostumuzla yolculuk yaptık.

Yol boyunca konuşma fırsatımız oldu.

Konu son günlerin gündemi FETÖ örgütü ve bu çerçevede gözaltına alınmalarla ilgiliydi.

Geçtiğimiz süreçte herkese musallat olan malum yapıya mensup bir arkadaşı dostumuza “Sizin eve gazete göndereyim mi? Sana bir maliyeti olmaz, parasını bir başkası ödeyecek.” Demiş.

Bunun üzerine evine gazete bırakılmaya başlanmış.

17-25 tarihinde bu yapının hükümete yaptıklarından sonra, aralarında tartışmışlar yaşanmış  bunun üzerine dostum gazete gönderilmemesini istemiş.

İsteği üzerine gazetenin gelmesi durdurulmuş.

Şimdi dostumuz bunun endişesini yaşıyor.

“Bana bir şey olur mu, sıkıntı yaşar mıyım?” diyor.

Bu da ikincisi:

Bu olayı bir arkadaşım anlattı.

Geçenlerde bisiklet hırsızlığından dolayı polisler bir siteye gelmiş.

Site yöneticisi bahçeye iner ve polise “Hayırdır, bizde FETÖ’cü yoktur. Bu sitede eliyle işaret ederek şu 2. katta oturan kişi namaz kılar, başka namaz kılan yoktur. 2. katta oturan kişiyi de tanırım, onun bu örgütle işi yoktur, bu onlardan değildir.” Diyerek polise yardımcı olmak ister.

Polis şahsa “Kendilerinin bisiklet hırsızlığından” geldiğini söyleyip işine bakar.

Sanırım bu kaygı ve yargı ülkemizin bir çok yerinde yaşanıyor.

Dindar insanlar devletin gözünde kendilerinin potansiyel suçlu gibi görülmesinden rahatsız.

Dindarların böyle bir duyguyu yaşamaları ve endişelenmeleri vahimdir.

Mütedeyyin insanların endişelerinin giderilmesi lazım.

Bu endişeyi giderilmezse “Milli İrade ve Demokrasimiz” yara alacaktır.

Şimdiden bazı insanlar yapılanları 1940’da CHP’nin yaptıklarıyla kıyaslamaktadır.

Güvenlik bürokrasisinin yaptığı yanlışlar, ülkeye pahalıya mal olacak gibi.

Siyaset kurumu bu riski görmeli ve bertaraf ederek vatandaşları rahatlatmalıdır.

Önerimiz şudur;            

Paralel yapıyla mücadele sadece Valilerin, Kaymakamların, Savcıların, emniyet güçlerinin işi değildir ve bunların inisiyatifine bırakılmaz.

Biliyoruz ki;

Paralel Komutanlar, Valiler, Kaymakamlar, Emniyet müdürleri, Cumhuriyet Savcıları, Hâkimler, Asayişçi Polis ve İstihbaratçılar var.

Eğer 15 Temmuzu Millet engellediyse ki, engelledi.

Milli İrade ve demokrasiyi canı pahasına sahip çıktıysa ki, çıktı.

O halde, yapılan soruşturmaların selameti için güvenlik bürokrasinin yanında ve hatta üstünde komisyon kurulmalıdır.

Mecliste başlatılan ve partilerin temsilci verdiği komisyonun benzerleri illerde ve ilçelerde kurulmalıdır.

Komisyonların illerde ve ilçelerde siyasi parti temsilcilerinden oluşturulmalı ve içlerinde hukukçu bulundurmaya özen göstermeli, toplanan bilgiler ışığında sanıklar ve süreç hakkında değerlendirme yapmalıdır.

Herkesin bir birinden şüphe ettiği ve korktuğu bir ortamda adaletin tecellisi ve soruşturmanın selameti için, kişiler hakkındaki kanaatlerini komisyon üyeleri cesaretle söylemeli, gerekirse şüpheliler hakkında suç isnat edecek yeterlilikte deliller mevcut değilse, kefil dahi olabilmelidirler.

Sorumluluk bilinci içinde çalışacak komisyonun oluşturulması kaçınılmaz ve zaruridir.

Yapılmazsa dindar olmak, suçlu töhmetini taşıma yargısından kurtulamayacaktır.

Böyle bir algının ve yargının oluşması "Pire için yorgan yakmaktır."

Pire için yorgan yakmak ise, adalete suikasttır.

Merhamete suikasttır.

Toplumda dayanışma, birlik ve beraberliği dinamitlemektir.

Siyasetin görevi bütün bu değerleri korumak ve yüceltmektir.

Mahkeme öncesi yapılacak yanlışların azalması sağlamaktır.

Yapılan ve yapılacak yanlışların bedelini toplum ve siyaset ödeyecektir.

Siyaset kurumunun denetlemek gibi bir görevinin olması elzemdir ve aciliyet gerektirmektedir.

Siyasetçilerin inisiyatif alması, yanlışları ve mağduriyetleri azaltacaktır.

Bu yapılmazsa doğacak mağduriyetlerin biriktirdiği kırgınlık ve öfke toplumsal barışı ve adaleti zedeleyecektir.