Laboratuvarda son bir haftada 14 şehirdeki farklı firmalardan alınan 200'ün üzerinde numuneden, 48 parametre değeri mikrobiyolojik ve kimyasal analize tabii tutuldu.

Türkiye Hak Sağlığı Kurumu Tüketici Güvenliği Laboratuvarları Daire Başkanı Dr. Yıldırım Cesaretli, AA muhabirinin ambalajlı su analizlerine ilişkin sorularını yanıtladı.

Cesaretli, 2000'li yıllardan sonra Sağlık Bakanlığı'nın bünyesinde gerçekleştirilen Avrupa Birliği Projesi kapsamında laboratuvarın cihazlarının alındığını, yöntemlerin belirlendiğini ve çalışanların eğitiminin tamamlandığını ifade etti.

Kapak bölümleri alkolle dezenfekte ediliyor

Laboratuvarın numune kabul biriminden alınan örneklerin özel kodlama sistemiyle mikrobiyoloji laboratuvarına getirildiğini anlatan Cesaretli, şöyle devam etti:

''Öncelikle damacanaların elle tutulan kapak bölgeleri son derece mikroplu olduğu için alkolle bir süre dezenfekte ediliyor. Sonra steril şartlarda damacanalar açılıyor. Damacanaların içerisinden steril ortamlarda pipetlerle örnek alınarak, test ortamına tabii tutuluyor.
Buralarda öncelikle su örnekleri, 48 saat süreyle mikrobiyolojik analize alınıyor. Üçüncü gün de bunların doğrulaması ve raporlanması işlemleri yapılıyor. Böylece halk sağlığını tehdit etmesi muhtemel bakterilerin analizi yapılıyor. Avrupa Birliği'nde hangi parametreler söz konusuysa burada da aynı parametreler ele alınıyor.''

14 ilden 200 numune incelendi

Cesaretli, laboratuvarlarında İç Anadolu Bölgesi'ndeki 14 ilden 200'ün üzerinde numunenin 48 ayrı parametrede teste tabii tutulduğunu belirterek, testlerin üç gün içinde sonuçlandığını, bu sürecin sonunda raporların hazırlandığını ifade etti.

Numune sayısının artışının da bu testlerin güvenilirliğinde bir etkisinin olmadığını kaydeden Cesaretli, ''Örnek olarak numune yoğunluğu kapasitenin üzerinde diye çalışmalarımızı farklı bir düzeye dönüştürmüyoruz. Laboratuvarın kapasitesi günde 20 ya da 30 su numunesini analiz etmekse bu sayıyı 60'a çıkarmıyoruz. Çünkü her artış bir riski de beraberinde getiriyor'' dedi.

Cesaretli, damacanalarla birlikte şebeke sularında da mikrobiyolojik ve kimyasal tüm parametrelerin analizini yaptıklarını belirtti.
Kimyasal analizde ise 30'un üzerinde parametrenin incelendiğini belirten Cesaretli, ''Bunlar içinde insan sağlığını tehdit edecek kanserojen maddeler dışında tarımdaki böcek öldürücü ilaçlara, PH düzeyine, ağır metallere bakıyoruz. Halkımız buradan çıkan sonuçlardan hiç bir tereddüt yaşamasın. Son derece güvenilir'' diye konuştu.

Erken uyarı sistemi devrede

Su Güvenliği Birimi Sorumlusu Uzman Biyolog Şenol Yılmaz ise şehir şebeke sularında uygunsuz parametreler için acil uyarı sistemleri oluşturduklarını bildirdi.

Türkiye'de tüm yerleşim yerlerinin şebeke sularının yazılımını oluşturduklarını belirten Yılmaz, ''Aynen seçim sonuçlarının açıklanması gibi Türkiye'nin tüm şebeke sularında hangi uygunsuz durumlar var bunları inceleyebiliyoruz. Burada erken uyarı sistemi de mevcut. Hangi parametre uygunsuzsa bunu sistem üzerinden görebiliyoruz'' dedi.

Şebeke suyunun analiz sonuçlarının, sisteme otomatik olarak girildiğini anlatan Yılmaz, böylece şebeke suyunun kalitesinin kısa aralıklarla takip edilebildiğini söyledi.

Yılmaz, şebeke suyunun analiz sonucunun 2010 yılından önce yaklaşık 1 ay sürdüğünü, ancak yeni teknolojilerle bu sürenin 2-3 güne düşürüldüğüne dikkati çekerek, ''Uygunsuzluk durumunda müdahaleyi bir aydan üç güne düşürdük. Çok daha kısa bir süre bu. Bu önemli bir gelişme'' dedi.

Yılmaz, mikrobiyolojik kirlilik sonrasında su yapılarının klorlanması gerektiğine de işaret ederek, ''Süper klorlama tabiriyle serbest klor düzeyinin 10 katı düzeyiyle su yapıları dezenfekte ediliyor, sonra normal sürece dönülmüş oluyor. Bu şekilde tedbirlerimiz oluyor'' dedi.

Evinde şebeke suyunu tercih ediyor

Soru üzerine evinde daha çok şebeke suyu kullandığını vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:

''Şebeke suyunda şuna dikkat etmek gerekiyor. Bakanlık olarak suyun klorlanmasını istiyoruz ve bu konuyu önemsiyoruz. Vatandaşlarımız 'Suda klor kokuyor biz bu suyu içmeyeceğiz' şeklinde yanılgıya kapılıyor. Bu çok yanlış. Lütfen yerel teşkilatları vatandaşlarımız zorlasın ve klorlu su içmeyi talep etsinler. Klor bir dezenfektandır. Suyun muhtemel kirlenmesini önleyecek tedbir almış oluyorsunuz. Vatandaşlarımız mutlaka klorlanmış su içmeli. Köylerinde, kasabalarında ilçelerinde klorlanmıyorsa köy muhtarlarını, belediye başkanlarını, il özel idarelerine klorlu su içmek istediklerini belirtsinler.''