Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Elif Çolakoğlu, kişi başına düşen su miktarının, 1850 yılında 33 bin metreküpken, bugün 7 bin 69 metreküpe düştüğünü belirtti.

Kültür Merkezi'nde ''Su Hakkının 'Güvenlik' Bağlamında Yorumu'' konulu bir konferans veren Çolakoğlu, 2005 yılı verilerine göre, dünya genelinde 1.2 milyardan fazla insanın, yeterli su miktarına erişemediğini, 2.5 milyardan fazla insanın da hijyen koşullarına uygun olmayan bir biçimde yaşamlarını sürdürdüğünü söyledi.

Eğer mevcut eğilimler devam ederse 2025 yılına kadar dünya nüfusunun yaklaşık 3'te 2'sinin ciddi su kıtlığıyla ya da su yokluğuyla karşılaşacağının tahmin edildiğini ifade eden Çolakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Dünya yüzeyindeki erişilebilecek toplam tatlı su miktarının son derece az ve sınırlı olması, hızlı nüfus artışıyla her yıl kişi başına kullanılabilen yıllık su miktarının azalması, su kaynaklarının giderek yok olması, yer altı ve yer üstü su kaynaklarının tarım, endüstri ve yerleşim yeri atıklarıyla kirletilerek yok edilmesi, iklim değişikliği, su çevrimlerinin su kaynaklarını hem miktar hem kalite olarak olumsuz etkilemesi, suyun fiyatlandırılması ve ekonomik bir mal gibi alınıp satılması su kıtlığının nedenleri arasındadır.

1850 yılında kişi başına düşen su miktarı, ortalama 33 bin metreküpken, bugün bu rakam 7 bin 69 metreküp dolaylarındadır. Dünyanın mevcut su potansiyelinin yaklaşık 25 milyarlık nüfusa yetecek düzeyde olduğu ileri sürülmektedir.''

-''SAATTE 5 ALTI YAKLAŞIK 400 ÇOCUK ÖLÜYOR''-


Su güvenliğine de değinen Çolakoğlu, ''Su güvensizliğinin gerçek nedeni, insanın kendisini merkez olarak kabul etmesi ve ekonomik çıkarları için giriştiği üretim ve tüketim faaliyetleridir'' görüşünü dile getirdi.

Suyun insan sağlığı ve ülkelerin güvenliği açısından önemine dikkati çeken Yrd. Doç. Dr. Çolakoğlu, şöyle devam etti:

''Gelişmekte olan ülkelerde, hastalıkların yüzde 80'i suyla ilişkiliyken, her yıl neredeyse 5 milyon insan suyla ilişkili hastalıklardan ya da yetersiz sağlık koşullarından dolayı ölebilmektedirler. Bu ülkelerde, bir saatte ortalama 5 yaş altı yaklaşık 400 çocuğun öldüğü kayıtlara geçmektedir. Gelişmiş ülkelerde de suyla ilgili salgınların patlak verdiği bilinmektedir. Örneğin, 2000 yılının Mayıs ayında Kanada'nın Ontario'ya bağlı Walkerton kasabasında, kirli içme suyundan dolayı 2 bin 300 kişinin hastalandığı ve 7 kişinin öldüğü görülmüştür. BM'nin Milenyum Hedefleri gerçekleşse dahi 2020'ye değin 76 milyon kadar insanın suyla ilgili hastalıklardan dolayı ölebileceği öngörülmektedir.''

Çolakoğlu, bireyin su güvensizliği içinde bulunmasının, yurttaş eşitliği, asgari sosyal gereksinme, fırsat eşitliği ve adil dağıtım ilkelerine aykırı olduğunu ifade etti.

Bir bireyin günlük asgari 20 litre suya ihtiyacı olduğunu belirten Çolakoğlu, ''Pasifik Enstitüsü Başkanı su uzmanı Peter Gleick, her ne kadar göreceli olsa da içme suyu, temel sağlık koruma, bireysel hijyen ve gıdayı kapsayan temel gereksinmeler için günlük 50 litre suya ihtiyaç olduğunu ifade etmektedir'' diye konuştu.

A.A.