Değiştiği ve bir terör örgütü olarak görülmemesi gerektiği vaaz edilen Hizbullah, kendi sitesinde yayımladığı yazılar ile değişmediğini ortaya koyuyor. Hizbullah'ın geçmişe ilişkin değerlendirmelerinde, geçmişteki zihniyetine ve gerçekleştirdiği katliamlara ilişkin en ufak bir pişmanlık ifadesi yer almıyor.

Son günlerde çeşitli basın organlarında boy gösteren “Hizbullah uzmanları”, Hizbullah"ın sivilleştiğini ve normalleştiğini söylese de, Hizbullah"ın kendi yayınları ve açıklamaları örgütün değişmediğini gösteriyor. Tahliyeleriyle kamuoyunda büyük tepki çeken Hizbullahçılardan, askeri kanat sorumlusu Hacı İnan, Beşiktaş Adliyesi'nin çıkışında gazetecilerin “Pişman mısınız?” sorusunu “İslam'da pişman olunmaz ki” şeklinde yanıtlamıştı. Hizbullah"ın kendi internet sitesinde de bu türden bir çok değerlendirme yer alıyor.

Hüseyni Sevda internet sitesinde yar alan bir çok yazıda, Hizbullah"ın değişmediği ve geriye bakarken de başkalarını suçlamaya devam ettiği görülüyor. Laiklikle sorunu olan, bir İslam devleti için mücadele eden, 90"lı yıllarda Güneydoğu"da yaşanan çatışmalar nedeniyle PKK ve devleti suçlayan, kendi yaptığı kıyımlardan ise hiç bahsetmeyen Hizbullah"ın internet sitesinde bulunan en ilgi çekici döküman, “Kendi Dilinden Hizbullah” adlı kitap. İ. Bagasi imzası taşıyan ve tamamı sitede bölümler halinde yayımlanan kitap, Hizbullah"ın nasıl bir zeminde kurulduğunu, diğer dini örgütlerle ilişkisini, Türkiye tarihine yaklaşımını, 90"lı yıllardaki çatışmaları, İran İslam Devrimi ile olan ilişkilerini değerlendiriyor.

Katilin hiç mi suçu yok!

Bu dökümanda da Hizbullah"ın devlet ve PKK gibi örgütlerce karalanmak istendiği iddia ediliyor. Hizbullah"ın cinayetlerinden sadece bir iki yerde “etkisiz hale getirmek” gibi ifadelerle bahsedilirken, domuz bağı gibi insanlık dışı işkencelere dair en ufak bir bilgi verilmiyor. İşledikleri cinayetler konusunda hiçbir şey söylemeyen ve bu konuda bir rahatsızlık belirtisi göstermeyen Hizbullah"ın geçmişte yaptıklarınan pişman olduğunu gösteren herhangi bir açıklaması bulunmuyor.

Amaçları çok net

Laiklikle sorunları olduğunu ve bir İslam Devleti kurmak istediklerini açıkça yazan İ. Bagasi, bu hedeften sapmadıkları ve bir değişiklik olmayacağı konusunda şu ifadelere yer veriyor:

“Hizbullahi Cemaat, mensupları yeryüzünde yaşadıkça, İslami hedeflerine ulaşmak ve Allah"ın rızasını kazanmak gayesiyle, Allah"a kulluk ve ibadet bilinciyle mücadelesini sürdürmeye devam edecektir.”

“Müslüman halkımız, Cemaatin bütün faaliyetleri hakkında detaylı bilgiye sahip değilse bile, İslam"ın hakim olacağı bir toplumsal yapı oluşturma amacıyla çeyrek asırdır İslami bir mücadele yürüttüğüne yakından tanıklık etmiştir. Başta Kürdistan halkı olmak üzere Türkiye"deki bütün İslami çevreler, Cemaatın bu mücadelesini çok iyi bilmekte ve tanımaktadırlar.”

Hz. Muhammed"den sonra, İslam"ın yönetim ve hükümet anlayışından uzak uygulamaların din ile devlet ilişkisinin birbirinden ayrılmasına neden olduğunun iddia edildiği kitapta şöyle deniliyor: “Bu yanlış yönetim ve uygulamalar, sonraki dönemlerde ortaya çıkan din-siyaset ayrımının temelini oluşturdu. (...) Bu dönemle beraber İslam topraklarının çoğuna, baskıcı, diktatör, laik ve despot olan gayr-ı İslami yönetimler hakim oldu. Bu rejimlerin hepsinin ortak özelliği İslam"a ve İslami halk yönetimlerine düşmanlık olmuştur. Öyle ki, bu rejimlerin hakim olduğu İslam topraklarının tümünde İslam"ın siyasi hakimiyetini istemek en büyük suç kabul edilmiş ve Müslümanlara karşı acımasız bir baskı ve sindirme politikası yürütülmüştür.”

Bu açıdan İslam Devrimi"nin çok önemli olduğu iddia edilerek, “Müslümanların çaresizlik ve ümitsizlik içinde bocaladığı yirminci asrın son çeyreğinde, bütün bu fasid ve yanlış düşünceleri yerle bir edercesine Allah"ın yardımıyla, İslam"ın çağlar üstü son ilahi din oluşunun mucizevi ispatı olarak İslam İnkılabı vücuda geldi” deniliyor.

İran İslam Devrimi"ne övgüler düzülen ve bu tür bir devrimin açık amaç olarak gösterildiği kitapta, Hizbullah üyelerinin İran"da silahlı eğitim almadığı öne sürüldükten sonra “Eğer böyle bir ilişki olsaydı, bunun İslam"a aykırı veya utanılacak bir tarafının da olmadığına inanıyoruz. Çünkü, aynı çizgide, ortak düşünce ve hedefler için mücadele eden dünyanın her yerindeki Müslüman güçler ve kurtuluş hareketleri arasında birçok konuda ilişki ve yardımlaşmanın olması çok tabii olup, İslam"ın istediği ve gerekli gördüğü bir durumdur” denilmesi de dikkat çekiyor. Böylece hem silah kullanılması hem de İran İslam Devrimi net bir şekilde olumlanmış oluyor.

Sadece kitapta değil sitede yer alan diğer yazılarda da İslam Devleti konusunda çok net göndermeler yer alıyor:

“Şehit Rehber bunu şu şekilde izah etmektedir. "Bu dünya İslam"a göre kurulu değilse sorumlu Müslüman onu değiştirmekle mükelleftir. Bu uğurda görülecek eziyetlere, işkencelere, belalara, musibetlere, zindanlara merhabası olacaktır."” (Bu Cemaatin Küllerinden On Cemaat Çıkar/Cudi Nuhoğlu)

Kendi hukuk sistemlerini istiyorlar


Yine kitapta yer alan ve övgü ile anlatılan şu bölüm, Camaat"in 90"lı yıllarda bölgede nasıl çalıştığını ve şimdi de ne istediğini açıklıyor:

“Öyle ki, toplumun yıllardır halledilemeyen ve TC"nin mahkemeleri tarafından o güne kadar çözüme kavuşturulamayan arazi ve kan davaları gibi ailevi veya toplumsal birçok hukuki anlaşmazlık Cemaate getiriliyordu. Yapılan müracaatlar neticesinde, konu Cemaatın ilgili birimlerince ele alınıp, İslami ölçüler dahilinde adil bir şekilde çözüme kavuşturuluyordu”

"Hizbullah"a alışın"

Hizbullah sanıklarının tahliyesine karar verilmesinin hemen ardından sitede M. Emin Çelik imzasıyla yayımlanan “Hizbullah"a Alışmak” başlıklı yazıda, “Bütün bunlar, bazı çevrelerin ümit bağladığı polis baskınlarının, işkencelerin ve zindanların Hizbullahi hareketi bitirmeye muktedir olmadığı göstermektedir. Toplum içinde derin nüfuzu olan Hizbullahi harekete hakkının verilmesi zamanı gelmiştir” denildikten sonra şu ifadelere yer veriliyordu:

“Hizbullah cemaati, doğduğu topraklarda geniş halk kitlesinden aldığı destekle varlığını sürdürmektedir. Bu süreçten sonra herkes, bu ülkenin bir gerçeği olan Hizbullah"ı kabul etmeli, Hizbullah ile yaşamayı öğrenmelidir.”

sol.org.tr