Sözlük anlamı itibariyle hırsız; başkasının malını çalan kimse.

Hırsızlar; başkasına ait olanları çalanlar.

Bu da nereden çıktı diyenleriniz olacaktır.

15 Temmuz 2016 tarihinde yapılan kalkışma ve büyük hırsızlık olayıyla karşı karşıya kaldık.

Seçimle iş başına gelmiş iktidara teslim edilen milli irade, darbe ve kalkışma yoluyla çalınmak istendi.

Milli irade hırsızlığı ülkemizde ilk defa olmuyor.

Çok partili hayata geçtiğimiz her on yılda bir irade gaspçılığı, elinde silah bulunanlar tarafından yapılıyordu.

Çok partili hayatımızda ilk gasıp Demokrat Parti iktidarının devrilmesi Başbakan ve bazı bakanların idam edilmesiyle gerçekleşti.

Daha sonraları 1971, 1980, 1997 vs derken gelenek haline getirildi.

15 Temmuz toplumda dini amaçlı olarak örgütlenen ve eğitim alanında tebarüz eden bir yapı tarafından milli iradeye karşı saldırı gerçekleşti.

Bu saldırı bir ilkti.

Saldırı karşısında, millet iradesine, istiklal ve istikbalini korumak için soylu bir direniş ortaya koydu. Yapılan direnişte bir ilkti.

Bir başka ilk ise, seçilmiş iradenin halkı demokrasi ve milli iradeye sahip çıkmaya, direniş için kent meydanlarında toplanmaya çağırmasıydı.

Hâsılı 15 Temmuz’da birçok ilk bir arada yaşandı.

15 Temmuz’da organizasyon kabiliyeti yüksek bir örgüt, milletten devşirdiği güçle milletin geleceğini gasp etmeye kalkıştı.

Bu milli irade hırsızlığına bir teşebbüstür.

Soysuzlar ve alçaklar çetesi başarılı olsaydı, milletimizin geleceğini çalıp küresel efendilerinin emrine verecek, içinden çıktıkları ve beslendikleri millete ihanet edeceklerdi.

İhanet, siyasi iradeye ve milletimize yapılmıştır.

Milletin iradesine istiklal ve istikbaline göz koyma ve çalma teşebbüsüdür.

Bu ihanet ve suç affedilemez, affedilmemelidir.

Bu hain örgüt, sadece milletimize değil, safiyane duygularla ve sadakatle çalışan müntesiplerine de ihanet etmiştir.

Dervişane bağlılıkla bu örgüte hizmet ve sadakatin, Allah’a ve millete hizmet olduğunu inananların kurdukları gelecek hülyaları, bu hain örgüt tarafından istismar edilip çalınmıştır.

Halen bu hain yapıya hizmet ve itaat etmeyi dini vecibe sayanların, hain örgütte duygusal bağı kopmamış birçok taraftarı, daha doğrusu inanmış insan hala mevcuttur.

15 Temmuz kalkışmasının ‘Kontrollü darbe' olduğuna inanan ve bu tezi savunan, destekleyen siyasilerin ve medya mensuplarının varlığı, bilgi kirliliği oluşturmakta, böylesi iddiaların örgütten kopuşları engellediği gözlenmektedir.

Örgütle şu veya bu şekilde bağı olanlar, gecikmeden temiz duygularını istismar eden ve geleceklerini çalanlarla yüzleşmeli ve hesaplaşmalıdır.

Millet ve iradesinin temsilcisi siyasi iktidar, çalınmak istenen siyasi irade, İstiklal ve istikbali korumak için gerekeni yaptı ve yapıyor.

Aynı şekilde, bu hain örgütün melanetleri ve işlediği suçlarla, ihanetleriyle töhmet altında kalan, işinden, aşından olanlar ve ihraç edilenlerde gerekeni yapmalı, işini, aşını ve geleceklerini çalanların cezalandırılmasına yardımcı olmalıdır.

Bu hırsızlarla hesaplaşmadan, ‘Kontrollü darbe’ safsatalarını dillendirmek, inanmak suça ortaklık değilse bile, suçlunun korunmasına zemin hazırlamaktır.

Millet olarak, 15 Temmuz’da yapılan hain saldırı ve kalkışmanın toplumda derin yaralara sebep olmaması için, kalkışmayı yapanlarla başta siyaset ve medya dünyası olmak üzere herkesin arasına mesafe koyması elzemdir.

Adaletin doğru ve gecikmeden tecelli etmesine yardımcı olmak hepimizin görevidir.

Bu görevin yapılması için ‘ama, fakat, ancak, lakin’ gibi süreci sulandıracak ve suçluyu cesaretlendirecek tavır ve tutumlardan uzak durulması zarureti vardır.

Muhalefet, özellikle CHP yönetimi aklını başına devşirmelidir.

Geçmişe bakarak ‘sen şunu yaptın, bunları yaptın’ gibi beyanatlar topu taca atmak, adaletin çalışmasını zorlaştırmaktır.

Bu usul ve yol tehlikelidir.

Tehlikenin tehdit ettiği alan bütün ülkedir, ülkeyi korumak ise hepimizin görevidir.

Bilelim ki başka Türkiye yok!

 

 

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA