Hikaye bu ya.... 

Ormanın birinde kral olmak isteyen bir çakal varmış. Ne yaptı ne ettiyse kral olmak için ormanda yaşayan hayvanları kendi tarafına çekip kral olamamış. Diğer hayvanlar aslanın krallığı hak ettiğini her açıdan krallığa onun layık olduğunu söyleyip çakalı dinlememişler. Çakal da sürekli kral olmanın yollarını aramış durmuş. 

Günlerden bir gün çakal boyacı küpüne düşmüş. Rengarenk bir hale gelmiş. Kendisi bile ne olduğunu anlayamamış ama kanında çakallık var ya hemen alışmış yeni haline. Başlamış ormanda gezmeye. Ahali bu rengârenk hayvanı tanıyamamış. Kim olduğunu merak etmişler etrafında toplanmışlar. Çakal en zor problemleri, en karmaşık işleri nasıl çözdüğünü, en güçlü düşmanları nasıl alt ettiğini anlatmış. Herkes ağzı açık dinlemiş. Gün gelmiş çakal krallığa adaylığını koymuş. Ormanda bütün hayvanlar yeni kralın çakal olması gerektiğini onun bu işe layık olduğunu söylemişler aslan da buna itimat edip krallığı çakala devretmiş. Bir kenardan da izlemeye koyulmuş. 

Günler günleri kovalamış bizim çakal krallıktan memnun bir şekilde yaşarken çok uzaklardan başka çakalların ulusa sesleri kulağına çalınmış. Tam karşılık verecek kendini durdurmuş. Bir gün iki gün sabretmiş ama kanında çakallık var ya. Dayanamamış, çıkmış bir tepeye başlamış ulumaya. 

İşte tam o sırada bizim kral aslan ne zamandır gözlemlediğim çakalın gırtlağına çökmüş. 

Çakal canını kurtarmanın derdinde Aslan'a yalvarmış. Ben ettim sen etme demiş. 

Aslan ben en başından beri senin çakal olduğunu biliyordum deyince, çakal, o zaman neden müdahale etmedin demiş. 

Aslan da bu hale nasıl geldiğini merak ettim demiş. 

Kıssadan hisse. 

Birçok yerde pek çok amaca hizmet edebilecek ibretlik mesajlarla doku bir hikâye.

Sizin de bilmenizi istedim.