Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'e benzemeyen bazı heykellerin bulunduğunu belirterek, “Ne yazık ki bazı yerlerde Atatürk'ün adına yakışmayacak çapta Atatürk anıtları var. Atatürk anıtları konusunda bir dikkat geliştireceğiz. Bu tür şeylerin de kaldırılması gerekiyor, bu kurumları uyaracağız” dedi.

Günay, Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak, belediyeler, valilikler ve sivil toplum örgütleriyle iç içe çalışma ihtiyacı içinde bulunduklarını kaydetti. Türkiye'de yıllardan bu yana kötü kullanılan ve kötü kullanılmaya alışılmış bir çevrenin bulunduğunu, “tabela, ses, trafik ve konuşma kirliliğinin” bulunduğunu ifade eden Günay, Türkiye'nin bir “açık hava müzesi” olduğunu, ancak bu zenginliklerin değerinin bilinmesi gerektiğini söyledi.
Cumhuriyet değerlerine sahip çıkılması ve bugünlere nasıl gelindiğinin de çok iyi anlaşılması gerektiğini belirten Günay, bazı yerlerdeki Atatürk anıtlarının da “Ata'nın adına yakışmayacak çapta” olduklarını ifade etti. Günay, bu konuyla ilgili görüşlerini şöyle özetledi:

“Ne yazık ki, bazı yerlerde Atatürk'ün adına yakışmayacak çapta Atatürk anıtları var. Atatürk anıtları konusunda da bir dikkat geliştireceğiz. Mutlaka Atatürk'e yakışır olmalı...

Çok çirkin anıtlar var, mesela biri Ankara'nın göbeğinde, Mithatpaşa Caddesi'ndeki SSK Genel Müdürlüğünün önünde. 1990'lı yıllarda yapıldı, katiyen Atatürk'e benzemeyen bir heykel, Atatürk gibi orada duruyor. Bu tür şeylerin de kaldırılması gerekiyor, uyaracağız bu kurumları. Anıtta estetik kaygısı olmalıdır.”

“ASLINDA KANAAT BAKANLIĞI...”

Kültür ve Turizm Bakanlığına önemli görevler düştüğünü, ancak yalnızca kendi bütçeleriyle her şeyin altından kalkmalarının mümkün olmadığını belirten Günay, “Ben Kültür ve Turizm Bakanlığını aslında bir kanaat bakanlığı olarak görüyorum. Yeni bir kanaati uyandırmak ve yaygınlaştırma konusunda bir kanaat bakanlığı olarak da nitelendiriyorum” dedi.

Günay, çarpık yapılaşmaların kamu eliyle yapılmış olanlarının öncelikle temizlenmesi gerektiğini ifade ederek, bakanlığın ana ve tarihi binasının arkasında “mimari ve estetikle bağdaşmayan” bir ek binanın bulunduğunu söyledi. Günay, “Bu, inanılmaz biçimde kamunun da özel sektörün de tarihsel dokuya duyarsızlığının çok somut, çarpık, açık bir göstergesi. Ben bundan kısa süre içerisinde kurtulmak istiyorum” diye konuştu.
Türk Hava Kurumu ile Ulus'taki tarihi İş Bankası'nın tepesinde de “kaçak çatı katlarının” bulunduğunu belirten Günay, şöyle devam etti:

“Bu olmaz. Bunlar olmaz. Bu topluma, tarihe, doğaya karşı suçtur. Bir yurttaş herhangi bir trafik kuralını çiğnediği zaman onun yakasına yapışılıyor ama, kamu veya varlıklı bir özel kesim tüm insanlığın gözüne sokacak şekilde bir çirkinlik yapıyorsa, bunun da suç olduğunu bilmemiz ve üzerine gitmemiz gerekiyor. Bu da kanaat önderliği bakanlığının bence görevlerinden birisi. İnsanlar inanılmaz çirkin bir yapılaşma veya bir tarihsel dokuya saldırının bazen önünden geçiyorlar, ama eğer göstermezseniz fark etmiyorlar.”

“BİRİNCİ MECLİS ÇEVRESİ PARKA DÖNÜŞSÜN”

Cumhuriyet'in kurulduğu Birinci Meclis Binası'nın Ulus'ta bulunduğunun pek çok kişi tarafından bilinmediğini ifade eden Günay, bu binanın Türkiye Cumhuriyeti'nin hangi güç koşullar içinde, hangi özlemlerle kurulduğunu gösterdiğini kaydetti.
Birinci Meclis'in çevresinde “tabela kirliliğinin” de bulunduğuna dikkati çeken Günay, bu çevreyle ilgili olarak şu çağrıda bulundu:

“Onun etrafını temizleyelim, orada bir tabela kirliliği vardı, kendi tabelamızı kaldırdık. Orada DÖSİMM'in koca bir tabelası vardı, birkaç tane tabela var, o tabelaların sahiplerinden de rica ediyorum, o Meclis yapısının dibindeki koca koca tabelaları kaldırsınlar, bir büfe var hemen dibinde, onu oradan alıp başka yere götürelim.
O Meclis binasının çevresi bir parka dönüşsün, karşısında bir çarşı var. Katiyen o mekanın tarihsel dokusuyla, doğasıyla bağdaşmıyor. Bir an önce kaldıralım, insanlar, 'evet Ankara'da bir mütevazı binada Cumhuriyet kurulmuş, şimdiki yöneticiler bunu toplumun dikkatine, bilgisine sunmak istiyor' diye bir gayret içindedir diye görsün... Yerel yönetimler, merkezi yönetim, hep birlikte bunları çıkaralım ortaya... O yapının özgünlüğünü, özelliğini, mütevazılığını anladığımız zaman Cumhuriyet'in büyüklüğünü de anlamış olacağız.”