Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye ile ABD arasında bazı dönemlerde yaklaşım farklılıklarının görülebildiğini, ancak nihai ortak hedeflerinin her zaman aynı kaldığını belirtti.

Babacan, ''Her sağlıklı ilişkinin doğasında çatışma da vardır. Eğer bir ilişkide bir çatışma yoksa, bu, o ilişkide baskı olduğu anlamına gelir. Dolayısıyla, her zaman ortak hedefleri ve değerleri zihinlerimizde tutarak, ABD ile çok sağlıklı ilişkiler dizisi oluşturmayı istiyoruz'' dedi.

Amerikan-Türk Konseyi'nin (ATC) 29. yıllık konferansı kapsamında verilen akşam yemeğinde bir konuşma yapan Babacan, aralarındaki mesafeye rağmen Türkiye ve ABD'nin birçok ortak hedef ve değeri paylaştığını söyledi.

Türkiye ve ABD'nin, birbirlerinin güvenliği ve çıkarları açısından yıllardır taşıdıkları önemi sürdürdüğünün altını çizen Babacan, aralarındaki ilişkilerin, bazı tek tük duraksamalara rağmen düzenli biçimde hız kazandığını dile getirdi.

Babacan, ''Daha da ötesi, geniş bir yelpazede karşılıklı güçlü çıkarlar, gündemlerimizde önemini korudu. Bizler ortağız, dostuz ve müttefikiz'' diye konuştu.

ABD Başkanı Barack Obama yönetiminin göreve gelmesinin ardından, ilişkilerin ivme kazandığını ifade eden Babacan, Obama'nın ilk yurt dışı resmi ziyaretini Türkiye'ye yaptığını hatırlatarak, bu ziyaretin iki ülke arasındaki ilişkilerin stratejik önemini yeniden teyit ettiğini belirtti.

Babacan, Obama'nın, ziyareti sırasında ilişkileri ''model ortaklık'' olarak tanımladığını hatırlatarak, bu terimin, ilişkilerin eşsiz karakteri ve kapsamlı doğasını yansıttığını kaydetti.

İki ülkenin de küresel sorumluluk taşıdığını dile getiren Babacan, dış politika gündemlerinde Irak, Afganistan, Pakistan, İran'ın nükleer programı, Ortadoğu barış süreci, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, Doğu Akdeniz, Kuzey Kore, enerji güvenliği, terörizmle mücadele ve küresel finansal krize karşı koyulması gibi birçok konu başlığının örtüştüğüne dikkat çekti.

-''HER İLİŞKİDE İNİŞ-ÇIKIŞ OLUR''-

Babacan, her ilişkide olduğu gibi, bazı iniş-çıkışlar yaşayabileceklerine işaret ederek, 2010 yılı içinde de ilişkilerin bazı zorlu dönemlerden geçtiğini anımsattı.

Ermeni tasarısının ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nden geçmesinin Türkiye'nin görüşlerine ters düştüğünü dile getiren Babacan, İran'ın nükleer programı ve İsrail'in Gazze'ye yardım filosuna saldırısı gibi, ikili ilişkilerle doğrudan bağlantılı olmayan bazı konuların da belli sonuçlar yarattığını belirtti.

Babacan, bununla birlikte, aynı uzun vadeli stratejik vizyonu paylaşmayı sürdürmeleri ihtiyacına işaret ederek, ''Şunu unutmamalıyız ki, bazı zamanlarda yaklaşımlarımız farklılık gösterebilir ama nihai ortak hedefimiz her zaman aynı kalmıştır. Bu da geniş bir coğrafyada barış ve istikrarın teşvik edilmesi, nerede olursa olsun demokrasinin, temel hakların ve özgürlüklerin kucaklanmasıdır'' diye konuştu.

ABD'nin Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği desteği takdir ettiklerini ifade eden Babacan, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin hem Avrupa'nın hem de ABD'nin uzun vadeli çıkarlarına faydası olduğunu dile getirdi.

Babacan, uluslararası sistemin yeni dinamiklerinin kaçınılmaz biçimde ikili ilişkilerde çok boyutluluğu getirdiğini, Türkiye olarak, jeostratejik gerçekliklerle uyumlu biçimde, çok boyutlu ve çok yönlü bir dış politika takip ettiklerini belirtti.

-''GÜÇLÜ VE GÜVENİLİR MÜTTEFİKLER OLARAK KALMAYA DEVAM EDECEĞİZ''-

Bunun, Türkiye'nin ABD ve transatlantik ailesiyle ittifaklığa sırtını döndüğü anlamına gelmediğini kaydeden Babacan, ''Birlikte, Amerikan kamuoyuna Türk-Amerikan ilişkilerinin özellikle gerçek doğasını, aramızdaki yakın işbirliğinin ülkelerimizin ulusal çıkarlarına nasıl hizmet ettiğini anlatmada daha çok çaba göstermeliyiz'' dedi.

Babacan, önyargıları ve yanlış anlamaları önleme açısından daha iyi ve daha fazla iletişimin gerekli olduğunu vurgulayarak, Türkiye ve ABD'nin, güçlü ve güvenilir müttefikler olarak kalmaya devam edeceğinin altını çizdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen Aralık ayında ABD'ye yaptığı ziyaret sırasında, ''Stratejik, Ekonomik ve Ticari İşbirliği Çerçevesi'' adı altında yeni bir mekanizmanın başlatıldığını hatırlatan Babacan, bu mekanizmanın nihai hedefinin, ekonomik ve ticari ilişkileri, ilişkilerin siyasi ve güvenlik boyutlarıyla orantılı bir düzeye çıkartılması olduğunu anlattı.

Babacan, Türkiye ile ABD arasındaki bu yeni angajmanın, ikili ticari ilişkilere ve karşılıklı yatırımlara yeni ivme kazandıracağını söyledi.

Mekanizmanın yapısı ve işleyişinden bahseden Babacan, mekanizmadan somut sonuçlar beklediklerini belirterek, ''İlk defa üst düzeyde bir siyasi sahiplenme bu süreçte var olacak'' ifadesini kullandı.

-EKONOMİK VE TİCARİ İLİŞKİLER-


Babacan, Türkiye'nin en önemli yükselen ekonomilerden biri olarak görüldüğünü kaydederek, bölgesel bir iş merkezi olarak Türkiye'nin, Amerikan şirketlerine Ortadoğu, Kuzey Afrika, Orta Asya, Balkanlar ve Kafkaslar'daki büyüyen ekonomilere açılmaları yolunda muazzam fırsatlar sunduğunu dile getirdi.

Türkiye ile ABD arasındaki derin kökleri bulunan siyasi ilişkilere rağmen, ekonomik etkileşimin 1980'li yıllara kadar oldukça sınırlı olduğuna işaret eden Babacan, bunun, Türk ekonomisinin o dönemde dış ticarete ve hatta dış yatırımlara çok fazla kapalı olmasından kaynaklandığını anlattı.

Babacan, 1980'li yıllardan sonra Türkiye'nin ticaret ve sermaye hesaplarının serbestleştiğini, ABD'nin de yükselen piyasa ekonomilerine karşı siyasi duruşunu değiştirdiğini belirtti.

ABD'nin, Türkiye'nin 7'inci büyük ihracat piyasası, 4'üncü büyük ithalat piyasası olduğunu kaydeden Babacan, ancak Türkiye'nin, ABD'nin dış ticaretindeki payının çok çok küçük kaldığını, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin oldukça sınırlı olduğunu söylerken, iki ülke arasındaki ekonomik işbirliği potansiyeli göz önüne alındığında, ilerleme konusunda muazzam bir potansiyele sahip olduklarını da ifade etti.

-TÜRK EKONOMİSİ-

Konuşmasında Türk ekonomisiyle ilgili de bilgiler veren Babacan, Türkiye'nin geçen yılın Eylül ayında açıkladığı Orta Vadeli Programı'nın piyasalar tarafından çok iyi karşılandığını, Türkiye'nin kredi notunun, dört önemli kredi derecelendirme kuruluşu tarafından yükseltildiğini anlattı.

AB de dahil olmak üzere bölgedeki birçok ülkenin bir sonraki yıla dair planlarını açıklamasının zor olduğu bir dönemde, Türkiye'nin gelecek üç yıla dair planlarını açıkladığını ve hayata geçirdiğini anımsatan Babacan, kredi temerrüt takasları (CDS) faizlerinin göze çarpan şekilde düşük seviyelere indiğini, Türk Eurobondlarının da şu anda Portekiz, İspanya, İrlanda ve İtalya gibi ülkelerden daha güvenli olarak görüldüğünü söyledi.

Babacan, politikalarının temelindeki ana temanın güven olduğuna işaret ederek, ''Güven geri geldiğinde ekonomimiz de büyümeye başladı ve çok hızlı büyüdü. 2009 yılının son çeyreğinden başlayarak, büyüme geri geldi ve bu yılın ilk yarısında Türk ekonomisi yüzde 11 büyüdü. Bu yıl Türkiye, Avrupa'daki en hızlı büyüyen ekonomi olacak ve gelecek yıl da aynısı olacak. Bu büyüme, geniş bir bölgede imrenmeye neden olacak şekilde istihdam da yarattı. Geçen yılla karşılaştırıldığında Türkiye'de 1,5 milyon yeni istihdam yaratıldı ve işsizlik oranı yüzde 2,2 oranında düştü'' diye konuştu.

Güvenin sağlanmasında güçlü bankacılık sisteminin önemli bir faktör olduğunu dile getiren Babacan, küresel finansal kriz boyunca tüm Türk bankalarının çok sağlam durduğunu belirtti. Babacan, bu dönemde hiçbir Türk bankasına devlet fonu aktarmak, garanti sistemini değiştirmek zorunda kalmadıklarını anlattı.

Bunların nedeni olarak, iyi zamanlarda birçok zorlu reformu hayata geçirdiklerini kaydeden Babacan, bankacılık sektörünü güçlendirdiklerini söyleyen Babacan, Türkiye'de son 12 aylık dönemde toplam kredi hacminin 370 milyar lira civarından 475 milyar lira civarına yükseldiğini, bunun Türkiye'de büyümeyi körükleyen unsurlardan biri olduğunu kaydetti.

-İSTANBUL'UN FİNANSAL MERKEZ OLMASI PROJESİ-

Merkez Bankası'nın da kriz süresince çok iyi iş gördüğünü, çok zamanlıca kararlar aldığını ve çıkış stratejisine dair çok zamanlıca açıklama yaptığını söyleyen Babacan, konuşmasında, İstanbul'un yeni bir finansal merkez, bölgesel ve nihayetinde küresel bir finans merkezi olmasını içeren önemli bir projenin bulunduğunu da dile getirdi.

Babacan, bu projeyi geçen yıl Türkiye'de düzenlenen Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası yıllık toplantılarının hemen öncesinde açıkladıklarını kaydederek, bu konuda yapacakları çok iş olduğunu, net takvimler içeren uzun vadeli bir eylem planlarının bulunduğunu, bu doğrultuda çok çaba göstereceklerini söyledi.

''Londra ile Hong Kong arasındaki haritaya baktığımızda, güçlü bir uluslararası finansal merkeze sahip değiliz'' diyen Babacan, İstanbul'un geleneksel olarak her zaman bir ticaret merkezi olduğunu, şu anda da bölgenin ekonomik merkezi olma niteliği taşıdığını ve bölgenin finansal merkezi olmaması için bir nedenin bulunmadığını belirtti.

Babacan, konuşmasının sonunda özetle şunları kaydetti:

''Türkiye ve ABD'nin birbirleri için çok önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Her iki ülkenin karşılaştığı ortak uluslararası zorluklar göz önüne alındığında, ortaklığımızı güçlendirmeliyiz ve stratejik, ekonomik ve ticari konulardaki yeni çerçeve bu ortaklığa katkıda bulunacak. Uzun vadeli çıkarlar ve uzun vadeli vizyon her zaman zihinlerimizde yer almalı. Her sağlıklı ilişkinin doğasında çatışma da vardır. Eğer bir ilişkide bir çatışma yoksa, bu, o ilişkide baskı olduğu anlamına gelir. Dolayısıyla, her zaman ortak hedefleri ve değerleri zihinlerimizde tutarak, ABD ile çok sağlıklı ilişkiler dizisi oluşturmayı istiyoruz.''

A.A.