Gecenin kör ayazında kalmış da
Donuyorsun gibi,
Tipi ile boğuşuyorsun gibi…
Buz tutmuş bir göle batmış da
Vücudunu hiç hissetmiyorsun gibi…
Sivri uçlu kayalara çarparak düşüyorsun gibi,
Düşen bir çığın altında kalmışsın gibi,
Kar yığını evinin kapatmış da mahsur kalmışsın gibi,
Buz Odası’nın kapısı üzerinden kilitlenmiş gibi,
Dişlerin takırdıyor, tüm vücudun titriyor,
Üşümekten iyice büzüşüp
Kendini küçücük hissetmeye başlamışsan eğer;
“Sen artık Yalnızsın demektir!”
---- 000 ----
Kaynar sular başından dökülüyor gibi,
Kireç söndürme havuzunda çırpınıyorsun gibi…
Göbek taşına bağlanmış da kurtulamıyorsun gibi,
Saunanın kapısı açılmıyor da nefessiz kalmışsın gibi,
Kızgın güneş altında kavruluyorsun gibi…
Demircinin ocağında harlanmış da
Çekiç darbelerini bekliyorsun gibi,
Yüzüne alev esiyor gibi,
Orman yangınının ortasında kalmışsın da
Çıkış yokmuş gibi,
Lavları fokurdayan bir volkanın
Göbeğine düşüyorsun gibi hissediyorsan eğer;
“Sen Güvendiklerin tarafından Hançerlenmiş
Ve artık Yalnızsın demektir!”
---- 000 ----
Çığlığını duyacak kimse kalmamışsa yakınında,
Cüz-zam olmuşsun gibi kaçışmışlarsa etrafından…
Ardına düşecek bir ışık dahi düşleyemiyorsan artık,
Umutlarını bile derin karanlıklara gömülmüş,
Kaf Dağının arkasına saklanmış gibi duyumsuyorsan,
Yaşamda hiçbir iddia ve idealinin kalmadığını,
Savaşacak yüreğinin de artık çarpmadığına
İnanmaya başlamışsan,
Kendini artık güçsüz olarak niteliyorsan,
Peşinden kovalayacağın bir “Değer”
Kalmadığını düşünmeye doğru sürükleniyorsan,
Kafanın içi sürekli karıncalanıyorsa
Göz kapakların artık hep düşüyorsa…
Mide asitlerin artık seni rahat bırakmıyorsa,
Başındaki ağrılar hiç eksilmiyorsa,
En çok “Ölümden Sonra yaşam var mı?”
Sorusunu sormaya başlamışsan,
Artık isyan etmeyi, öfkelenmeyi de unutmuşsan,
Kendini bir su damlası gibi hissetmeye yaklaşmışsan,
“Sen Yakın Bildiklerince İhanetlere uğramış
Ve artık Yalnızsın demektir!”
---- 000 ----
Kendini gerdirilmiş davul derisi gibi duyumsuyorsan,
Kaşların artık hep çatık duruyorsa,
Gülmeyi ve hatta tebessüm etmeyi hatırlamıyorsan…
Herkes ayağını kesmişse,
Artık bir telefon sesi dahi seni panikletiyorsa,
Üzerine akbabaların, sırtlanların üşüştüğü
Bir ceset olduğunu hissetmeye başlamışsan,
Tanrının Adaletine ve Onun daima ”İyilerin” yanında
Olduğuna inanırken, bu inancının bittiğini düşünüyor,
Kendini Kimsesiz ve Evsizler gibi hissediyorsan…
Filistin Askısında sallandırılıyor gibi,
Domuz Bağı ile bağlanmış gibi,
Topuklarına çivi çakılıyor gibi acı hissediyorsan,
Koltuklarında sıcak yumurta varmış zannediyorsan,
Tırnaklarının kerpeten ile çekiliyor gibi,
Yağlı ilmik boynundaymış gibi,
Tabutlukta unutulmuş duygusuna kapılıyorsan eğer;
“Sen Aldatılmış, Güvendiklerin tarafından
Hançerlenmiş, Yakın bildiklerince İhanetlere
Uğramış ve artık Yalnızsın demektir!”
---- 000 ----
Artık geç olsa da, maalesef yaşayarak öğrendim ki,
Güç her şeymiş! Her şey para içinmiş!
Sevgi, Saygı, Sadakat da değersizmiş!
Minnet ise hiçbir şey…
Şerefsizlik geçer akçe olmuş!
Erdemler önemsizmiş!
Hırsızlık “Muteber İş” olmuş!
Dünya gerçekte kendi ekseni etrafında değil,
Güç’ün etrafında dönüyormuş!
Atalarımız boşa söylememişler
“İki İnsanın yüzünü unutma!
Sadece ihtiyaçları için Yanında Olanı,
Zor zamanlarında ise Yalnız Bırakanı” diye…
Babam, Kardeşlerime vasiyet etmiş.
“Oğluma iyi bakın! Hep Onun Yanında olun!
Ve asla da korkmayın! O hepinize yeter!
Hepinize yetişir!
Etrafındaki Onun imkânlarına ve
Gücüne Bağımlı olan hırsızlara da hiç güvenmeyin!
Lakin ona bir şey olursa; O yalnız kalır.
Tümü ve Tümünüz ona yetmezsiniz!
O yalnız ölür!” diye…
Ve ne yazık ki rahmetli Babam haklıymış…
“İyi Yıllar ve İyilikler Dilerim”
Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınpost etiketiyle paylaşın, yayınlayalım!
- - - - - - -