12-18 Mayıs Hemşireler Haftası nedeniyle yaptığı açıklamada hemşirelerin sorunlarını gündeme taşıyan Baki Karaer, “Sağlık hizmetlerinin en önemli parçası olan ebelerimiz ve hemşirelerimizin, mesleki konumları ile örtüşen haklar ve çalışma koşulları noktasında önemli sorunları bulunmaktadır. Sağlık Bakanlığı'nın son yıllarda yaptığı alımlara rağmen, geçmişten gelen yanlış istihdam politikaları nedeniyle, hekimlerde olduğu gibi hemşirelik de Türkiye'de istihdam açığı en yüksek meslek gruplarından biri olarak öne çıkmaktadır. İstihdam yetersizliği nedeniyle yoğun iş temposu altında çalışan hemşirelerimiz, halkımızın sağlık hizmet talebinin karşılanması konusunda büyük fedakarlıklarla görevini yerine getirmektedirler. Bu fedakarca çalışmalar karşısında ebe ve hemşirelerimiz; çalışma ortamları, sosyal hayatları, ekonomik ve özlük hakları konusunda yaşadıkları sorunlara adil çözümler beklemektedir” diye konuştu.

“HEMŞİRE SAYISINDAKİ ARTIŞ YETERLİ DEĞİL”
Türkiye’de her 100 bin kişiye düşen hemşire sayısının son yıllarda artış göstermesine rağmen Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi ve Avrupa Birliği ülkelerine göre oldukça düşük olduğuna dikkat çeken Karaer, “2011 yılında 100 bin kişiye düşen hemşire sayısı DSÖ Avrupa Bölgesi’nde 765,9 AB’de 835,53 iken Türkiye’de bu rakam 236,72’dir. Açıkça görülmektedir ki aradaki fark oldukça fazladır. Hemşire istihdamı akılcı politikalarla gerçekleştirilerek, çalışanlarımızın üzerindeki yükün bir nebze de olsa atılması sağlanmalıdır. Ayda ortalama 8 gün nöbet tutma zorunluluğu olan hemşirelerimizin nöbet sürelerinin fazlalığı ailelerine ve diğer sosyal ortamlara katılımını kısıtlamaktadır. Sendikamızın yaptığı araştırmaya göre hemşirelerimizin yüzde 78’i ailesi ile yeterince vakit geçiremediğini düşünmektedir.

Bu kadar yoğun çalışmaya karşın, çalışanlarımız bunun karşılığını alamamaktadırlar. Bir hemşire ABD’de 33 saatte 3 bin 168 dolar, İngiltere’de 35.7 saatte 2 bin 782 dolar, Almanya’da 39 saatte 2 bin 244 Dolar, Kore’de 41.7 saatte bin 504 dolar gelir elde etmektedir. Türkiye’de ise bir hemşire haftalık ortalama 1.5 nöbet dahil ortalama 64 saat çalışma karşılığında bin ile bin 500 dolardır gelir elde etmektedir” diye konuştu.

“HEMŞİRELİK, YARDIMCI SAĞLIK PERSONELLİĞİ DEĞİLDİR”
Hemşirelik mesleğinin hekimlikte olduğu gibi bilimsel bir disipline sahip olduğuna dikkat çeken Karaer, sözlerine şöyle devam etti: “Bu nedenle hemşireliğin yardımcı sağlık personeli olarak tanımlanması doğru değildir. Hemşirelik Yönetmeliği ile görev tanımları ve mesleki sınırlılıkları net bir biçimde ortaya konulan hemşirelerimize, çalıştıkları kurumlarda mesleği ile örtüşmeyen görevler verilmemelidir. Hemşirelerle birlikte tüm hekim dışı personelin yaşadığı döner sermaye ek ödeme adaletsizliği giderilmelidir. Döner sermaye ek ödemeleri emekliliğe yansıtılmalıdır. Fiili hizmet zammından hemşireler de faydalandırılmalıdır. Vekil ebe-hemşirelik ve sözleşmeli uygulamalarına son verilmelidir. Anayasal bir zemine kavuşan kadına pozitif ayrımcılık hakkını çalıştıkları kurumlarda hemşirelerimiz de hissetmelidir. Hemşirelerin mesleğinde ilerlemesi ve uzmanlaşması noktasında gerekli eğitim imkanları sağlanmalıdır”

“ŞİDDET VE TACİZE EN ÇOK HEMŞİRELER MARUZ KALIYOR”
Sağlık kurumlarında şiddet ve psikolojik tacize en çok maruz kalan kesimin hemşireler olduğuna vurgu yapan Karaer, sözlerini şöyle tamamladı: “Şiddeti hak olarak gören çevrelerin saldırganlıklarını önleyecek, hemşirelerimiz ve tüm sağlık çalışanlarına güven içinde çalışma ortamları sağlayacak yeterlilikte yasal ve fiziksel önlemler alınmalıdır. Hemşirelerimiz çalışma hayatının yoğunluğu ile aile sorumlulukları arasında sıkışmaktan kurtaracak tedbirler alınmalıdır. Bu çerçevede 24 saat kreş hizmeti imkanı sağlanmalıdır. Bu sorunlara ek olarak başta hemşirelerimiz olmak üzere sağlık çalışanlarına yönelen şiddet de ciddi bir tehdit olarak varlığını hissettirmektedir. Toplumumuzun genel bir sorunu olan şiddet olgusunun son zamanlarda sağlık alanında yoğunlaşması, sağlık çalışanlarının güvenliği konusunu öncelikli sorun haline getirmiştir. Şiddet olaylarının sıklığı ve sağlık çalışanlarına verdiği gerek fiziki, gerek psikolojik hasarlar göz önünde tutulduğunda, sağlık çalışanlarının güvenliğine yönelik kurumsal tedbirlerin yetersizliği net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Sağlıkta dönüşüm programı ile birlikte hasta güvenliğine ve memnuniyetine yönelik açılımlar geliştiren Bakanlığın, çalışan güvenliğini de sağlayacak caydırıcı tedbirler alması önemli bir zarurettir.
Sağlık-Sen, yukarıda sıralanan sorunların çözüme kavuşması noktasında kararlılıkla sürdürdüğü sendikal mücadelesini gelecekte de aynı kararlılıkla sürdürecektir. Bu düşüncelerle tüm hemşirelerimizin 12-18 Mayıs Hemşireler Haftasını kutluyoruz”