Jeoloji mühendisi olan Manav diğer iki kız kardeşi gibi kendisi de meme kanserine yakalandı. Kansere yakalandığı dönemde evlenmeyi düşünmeyen Manav, kendisini yalnız hissedince erkek arkadaşıyla evlendi. Hastalığa yakalandıktan sonra hayatında bir şeylerin eksik olduğunu düşündüğünü ifade eden Manav, evlendikten sonra eşinin desteğini hep yanında hissettiğini söyledi.

Evlendikten sonra tam bir aile olabilmek için çocuk yapmayı düşündüklerini, fakat hastalığın genetik yollarla çocuklara geçebileceğini öğrendikten sonra kararlarından vazgeçtiklerini aktaran Manav, şöyle konuştu:
“Kansere yakalanmadan önce evlenmeyi ya da çocuk sahibi olmayı hiç düşünmemiştim. Evlendikten sonra çocuk sahibi olmak istedim. Fakat benim genetiğimde bir çocuk doğsun istemiyorum. Anne olma duygumu, anne olma yeteneğimi bu hastalık elimden aldı. Benim genetiğimde doğacağı için çocuğum kansere yakalanabilir. O yüzden onun bu duygularla yaşamasını hayatının her sürecini korkuyla geçirmesini istemiyorum. Benim genetiğim en azından bende tükensin istiyorum.”

KİTAP YAZDI GELİRİNİ KANSERLE MÜCADELEYE BAĞIŞLADI

Hastalıkla mücadele ettiği sırada doktoru Prof. Dr. Mustafa Dülger'in yoğunluğundan dolayı fazla görüşemediğini belirten Manav, bu yüzden hastalık sırasında duygu ve düşüncelerini rahat anlatamadığını söyledi. Bunun üzerine doktoruna e-posta göndermeye başladığını, e-posta yazdığında konuşuyormuş gibi hissettiğini anlatan Manav, “Doktorumun beni daha iyi anlamasını sağladım. Tedavi sürecinde de bunların bir fayda sağladığını düşündüm. Doktorum her mail alışında güzel yazı yazdığımı söylüyordu. Ameliyattan sonra kendisini ziyaret ettiğimde bana kitap yazmamı önerdi. İnsanlar bu kitabı okuduklarında benim yaşadığım süreçten ders alsınlar istedik. Kitabın adını da 'İğneden korkarken neler geldi başıma' koyduk. İğneden çok korkuyordum” diye konuştu.

Kitabı 2010 yılında bitirdiğini, uzun bir süre basacak yayınevi aradığını anlatan Manav, ünlü olmadığı için başvurduğu yayınevlerinden olumlu yanıt alamadığını en sonunda kendi gibi yeni yazan insanların parasını verip kitabını bastırabildiği bir yayınevi bulduğunu kaydetti.

Geçen yıl mart ayında bin adet bastırdığı kitabın bütün gelirini Kocaeli Meme Hastalıkları Araştırma ve Tedavi Derneği'ne bağışladığını belirten Manav, şöyle konuştu:
“Bu kitabın yayılmasını ve daha fazla insanın okumasını istiyorum aslında. Daha çok insan okursa daha iyi olacağına inanıyorum. Çünkü çok insan benim geçtiğim süreçlerden geçiyor. Sadece bir yol gösterici olsun istedim. Bu kitabı yazmamdaki en büyük neden doktorumdur. Onun bana verdiği muhteşem çabaya bir karşılık vermek istedim. Ailemin, eşimin ve arkadaşlarım sayesinde iyileştim ve şu an hayattayım, hala çalışıyorum önemli olan bu. Ben inanıyorum ki ne kadar süre yaşayacağımız belli. Ama yaşayacağımız bu süreyi, hayatı kaliteli yaşamak önemli. Başımıza gelen her şeyle mücadele etmeliyiz ki geriye kalan ömrümüzü rahat bir şekilde geçirelim.”

3 KIZ KARDEŞ KANSERİ BİRLİKTE YENDİ

Manav, 5 kız kardeş olduklarını, en büyük ablasının 11 yıl, kendisi ve kardeşinin de 5 yıl önce meme kanserine yakalandığını söyledi.
Kardeşi ve ablasıyla “kanseri” yendiklerini anlatan Manav, “Kanseri yendikten sonra hayata daha farklı bakmaya başladık. Kanser olduğumda çok ürkmüştüm. Kanserden sonraki hayatım daha güzel. Hayata daha farklı bakıyorum, daha çok bağlandım. Hayatı bu hastalıktan sonra dolu dolu yaşamaya başladım” diye konuştu.

Eşi Ergün Manav ise eşiyle iki arkadaş olduklarını 2008'de kansere yakalandığını öğrendiğini, bu durumun hiçbir şeyi değiştirmediğini söyledi. Birbirlerine aşık olduklarını ifade eden Manav, “Kısa bir süre sonra evlenmeye karar verdik. Eşimin hasta olması kararımı etkilemedi. Çünkü ikimiz de hiç evlenmemiştik. Ben onu çok sevdiğim için kanserle mücadele ettiği sırada ona hep destek olmaya çalıştım” dedi.