2009 yılında, baş yapıtlar arasında yer alan Beyaz Bant (The White Ribbon/Das Weiße Band - Eine deutsche Kindergeschichte) filmi ile Altın Palmiye kazanan 70 yaşındaki usta yönetmen Michael Haneke son filmi Love ile altıncı kez yarışmalı bölümde Cannes seyricisi ile buluştu. 80 yaşlarındaki bir çiftin, yaşanan bir sağlık problemi sonrası aralarındaki sevgi bağının sınanmasını beyazperdeye taşıyan filmin kadrosunda Fransız oyuncular Emmanuelle Riva ve Jean-Louis Trintignant'ın yanı sıra, Isabelle Huppert de yer alıyor.
Haneke ve tüm film ekibi, basın gösteriminden sonraki konferansta soruları cevapladı.
Jean-Louis Trintignant'a , aktörün 2000 yılından beri film çekmediğini, hatta bir röportajında artık sinemadan uzak durmak istediğine karar verdiğini söylediğini, 1998'den beri de ilk kez Cannes'da olduğunu, ve şimdi neden bu filmde olmak istemeyi seçtiği soruldu. Deneyimli aktör aslınd tiyatroyu tercih ettiğini, sinemadan uzak durmaya karar verdiğini ama Haneke gibi bir yönetmene hayır diyemediğini belirtti. Gene de bu son sinema filmim diye ekleyen aktör, tiyatroda insanın kendisini görmemesinin daha iyi olduğunu, sinemada kendisini rahatsız eden şeyin, sonradan kendisini izlemek olduğunu anlattı. Fakat Love adlı filmde ilk kez kendisini görmekten keyif aldığını belirtti. Çekimlerin zor olduğunu ama gene de keyif aldığını ekledi.
Haneke, aktörle daha önce de çalıştığını, onu iyi tanıdığını, oyuncularına sadık olmayı sevdiğini ve eğer bir oyuncuyla iyi çalışmışsa onu yeni projesinde de görmeyi tercih ettiğini söyledi.
Trintignant, Haneke'nin çok zor, talepkar ve zorlayıcı bir yönetmen olduğunu ekleyip, onunla kim çalışmak ister ki, hiç tavsiye etmem diyerek salonu kahkahalara boğdu.
Isabelle Huppert ise, bence o kadar zor değil, ben devam etmek isterim, haneke evet talepkar bir yönetmen ama sonunda ödüllendiriliyorsunuz, bu yüzden de değiyor şeklinde konuştu.
Haneke'ye, neden yaşlı insanların hayatını çekmek istediniz, yaşlıların görmezden gelindiğini, unutulduğunu mu vurgulamak istediniz sorusuna, hiçbir zaman birşeyi göstermek için film çekmedim, hayatta olan bazı olaylar sonucu aile bireyleri birbirlerinden ayrı düşebilirler, uzaklaşabilirler, bu normaldir, bir toplum eleştirisi yapıyor değilim diye yanıt verdi.
Huppert'e karakteriniz acımasız bir karakterdi, siz nasıl görüyorsunuz sorusunu, ben değil, yaşanan olay acımasızdı, ben hauatı temsil ediyordum, hareket halinde olan birşeyleri, onlar ise ölümü temsil ediyorlardı, böyle bir kontrast vardı bence filmde şeklinde yanıtladı.
Emmanuelle Riva, oynadığı karakterle epey özdeşleştiğini ve bazı zamanlar duygusal anlar yaşadığını ama Haneke'nin, duygusallığa yer yok diyerek onu kendine getirdiğini anlattı.
Filmlerinizde genelde hep bir acı çekme durumu var sorusunu ise Haneke, bence film ya da karakterler değil, izleyiciler acı çekiyor, etkilenen bizler değiliz, izleyenler, amacımız da bu elbette, izleyiciyi etkilemek şeklinde yanıtladı.
Filmi tek bir mekanda çekmesinin bilinçli bir tercih olduğunu söyleyen Haneke, böyle sade bir film çekmiş olmaktan dolayı mutluyum dedi.
Film, Haneke'nin filmografisinde, diğerlerinden daha duygusal, daha hassas ve az şiddetli olarak anılacak gibi gözüküyor.
Haber: Melis Z. Pirlanti