Fethullah GülenKürt sorunu ile ilgili sözlerinin çarpıtılarak, karalamakampanyası yürütülmesini 'herkul.org' sitesinde değerlendirdi: "İşleri tahrif, takiyye ve yalan olanlar, kaset furyasının aynısını yapıyor."

Fethullah Gülen, Kürt sorunu ile ilgili sözlerini çarpıtarak karalama kampanyası yürütenlerle ilgili açıklamalarda bulundu. Müminlerin en önemli görevlerinden birinin hakkı ikame etmek olduğunu anlatan Gülen, bu yolda her türlü engelleme çalışmalarına rağmen, yılmamak gerektiğini söyledi. 28 Şubat sürecinde kendisine yönelik yürütülen kara propaganda faaliyetlerini hatırlatan Gülen şu değerlendirmelerde bulundu: "Şimdi de işleri tahrif, takiyye ve yalan olan bazı kimseler, aynı şeyleri yapıyorlar; konuşmaların başından sonundan keserek sizin söylediklerinizin ötesinde çok farklı bir kısım sözler ortaya çıkarıp yayıyor ve mide bulandırmaya çalışıyorlar. Fakat, siz doğru bildiğiniz yolda hiç yılmadan yürümeli ve konjonktürü değerlendirerek hakkın ikamesine hizmet etmelisiniz. Zira, bir an evvel bütün yeryüzünde insanlığın saygı duyacağı şekilde hak ve adalet ikame edilmezse, şu öldürücü silahlarla insanlığın geleceği çok kötü."

Haftalık sohbetlerinin yayınlandığı herkul.org internet sitesinde kendisine yöneltilen bir soruya cevap veren Fethullah Gülen son günlerde terör örgütü PKK'nın yayın organları tarafından bilinçli bir şekilde yürütülen karalama kampanyalarına cevap verdi. "İnsanlığı yeniden hakiki insanlığa yönlendirme, hak duygusuyla ve adalet düşüncesiyle irtibatlarını sağlama çok çetin bir iştir. Bu yolda hakaret görme söz konusudur." diyen Gülen'in değerlendirmeleri özetle şöyle:

GERÇEK MÜ'MİN ZULMETMEZ, ZULME DE BOYUN EĞMEZ

Gerçek mümin Hak isminin değişik tecellileri sayarak bütün haklara karşı saygılı davranır, hakkı tutup kaldırma cehdiyle oturup kalkar, ne zulmeder ne zulme boyun eğer; hak ve salâhiyetleri yerine getirmeye çalışır ve onları yaşatmak için çırpınır durur. Bu açıdan hakkın, inanan insanlar nezdinde apayrı bir kıymet ve ehemmiyeti vardır. Allah Teâla Asr Sûresi'nde "Yemin olsun zamana; insanlar hüsranda.. ancak şunlar müstesna: İman edip makbul ve güzel işler yapanlar.. bir de birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler." buyurmuştur. Bu sûrede mü'minlerin birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmeleri kurtuluşlarına bir vesile olarak gösterilmekte; dolayısıyla sürekli kafa kafaya vererek kolektif şuuru harekete geçirmeleri, beyin fırtınaları yaparak ortak kararlar alıp onları uygulamaları, her zaman birbirlerine hayır ve sabır tavsiyesinde bulunmaları ve bu suretle her konuda hakkı ikâme etmeleri istenmektedir.

Hakkı tutup kaldırma Allah'a yakın olma yollarındandır ve üzerinde hassasiyetle durulması gereken çok önemli bir husustur; ancak bu mevzuda öncelikli olarak yapılması gereken, hakkın sınırlarının tespiti ve çerçevesinin ortaya konulmasıdır. Yani hak duygusunun doğru olarak algılanıp doğru olarak yorumlanmasıdır. Çünkü şayet o, temel kaynaklara dayalı olarak doğru okunup doğru yorumlanmazsa herkes kendine göre bir hak telakkisiyle ortaya çıkar, kendine göre bir ikame-i hak talebinde bulunur; dolayısıyla, bir sürü kan döken, can yakan, insan öldüren canilerle karşılaşırsınız. Oysa, gasplarla, canavarlıklarla ve tahrip mülahazasıyla hak ikame edilemez. Hakkı ikame etmede kullanılan vasıta ve esasların da hak olması gerekir.

İnsanları canavarlık duygusundan koparıp hakka yönlendirmek lazım; ne var ki, bu çok kolay olmayacağa benziyor. Çünkü siz hak adına bir şey söylerken bile alıp çarpıtıyor, sağa sola çekerek çok farklı yorumlara tabi tutuyorlar. Fakat, bunlar karşısında yılmamak lazım.

Hiçbir zaman insanî değerleri kulak ardı etmemek lazım. En kritik yerlerde yürürken, "ayağımız kayar, düşeriz" endişeleriyle adım atarken bile tek bir karıncaya dahi basmamaya, tek bir talih böceğini dahi ezmemeye ve en küçük bir haşerenin hakk-ı hayatına dahi tecavüz etmemeye azami dikkat gereklidir. Evet, en kritik anlarda bile hep şefkatle hareket edilmelidir.

İŞLERİ TAHRİF OLANLAR, BİZE KARŞI KASET FURYASININ AYNISINI YAPIYOR

İnsanlığı yeniden hakiki insanlığa yönlendirme, hak duygusuyla ve adalet düşüncesiyle irtibatlarını sağlama çok çetin bir iştir. Bu yolda hakaret görme söz konusudur. O haziran fırtınasını bir düşünün: Bir kısım ses bantları başından sonundan kesilerek çok farklı kalıplara sokulmuştu. Bazıları değişik montajlarla elde ettikleri hilaf-ı vâki ve uydurma sözleri neşrederken sıkılmamışlardı. Maksatlı yorumlarla ve su-i te'villerle milleti aldatmaya çalışmışlardı. O hadise tamamen bir komplo ve bir yargısız infazdı. Yapmak istedikleri de teessüs etmiş diyalog köprülerini yıkmaktı. Şimdi de işleri tahrif, takiyye ve yalan olan bazı kimseler, aynı şeyleri yapıyorlar; konuşmaların başından sonundan keserek sizin söylediklerinizin ötesinde çok farklı bir kısım sözler ortaya çıkarıp yayıyor ve mide bulandırmaya çalışıyorlar. Fakat, siz doğru bildiğiniz yolda hiç yılmadan yürümeli ve konjonktürü değerlendirerek hakkın ikamesine hizmet etmelisiniz. Zira, bir an evvel bütün yeryüzünde insanlığın saygı duyacağı şekilde hak ve adalet ikame edilmezse, şu öldürücü silahlarla insanlığın geleceği çok kötü görünüyor. 
Biz, karakterimizin gereğini yapalım

Faziletli insan, kendisine kin duyanlara bile hilm ü silm ile mukabelede bulunur. Birisi size bir kötülük yapıyor, gayz ve nefretle muamelede bulunuyorsa, siz öfkenizi yutmak ve affedici olmakla mukabele etmelisiniz. Kur'an-ı Kerim, "O müttakîler ki, bollukta da darlıkta da Allah yolunda infakta bulunurlar, kızdıklarında öfkelerini yutar, insanların kusurlarını affederler. Allah, böyle iyi davranan ihsan ehlini sever." (Âl-i İmrân, 3/134) mealindeki ayet-i kerimede öfkesine mağlup olmayanları, bilakis onu yenip aklıselimle hareket edenleri "ve'l-Kâzımîne'l-gayz" ifadesiyle nazara vermektedir. Bu sıfat, öfkesini yutan, hiddet ateşini sabırla içinde tutup boğarak söndüren, zarar gördüğü kimselerden öç almaya gücü ve kudreti bulunduğu halde intikama kalkışmayan ve kötülük edenlere karşı afv ile muamelede bulunan kimselerin unvanı olarak kullanılmıştır. Bu itibarla, kötülüklere iyilikle mukabelede bulunmak, münkere marufla karşılık vermek varken, ne diye mukabele-i bilmisil kaide-yi zalimânesine girerek "Onlar kötülük yaptı, şöyle dedi; ben de şöyle diyeyim!.." gibi güft u gû'ya düşelim! Hayır, biz çok hassas davranarak kendi karakterimizin gereklerini ortaya koyalım. (Zaman)