Çünkü Devlet Bakanı Çağlayan, Türklerin gururunu okşayacak şeyler söyledi.
Çağlayan, önce Ortadoğu ve Körfez"de Türk dizilerine olan ilgiye görünce kendi deyimiyle “Durumdan vazife çıkarmaya” karar verdi ve yapmak istediklerini açıkladı:
“Dizilerimizin böylesine ilgi görmesi, Türkiye"nin imajını daha yukarılara taşımak için bir araç olarak kullanılabilir. Bizim asıl kafa yorduğumuz konu, dizilerde, filmlerde Türk malı tanıtımını nasıl yaparız konusu. Dizilerde Türkiye"de üretilen otomobiller, mutfak gereçleri, ev tekstili gibi birçok şey kullanılabilir.”
Yaptığı açıklamadan Ortadoğu ve Arap dünyasından birçok insanın, dizilerin çekildiği mekanları görmek için Türkiye"ye geldiğini, ama bunun yeterli olmadığını anladığım Zafer Çağlayan, Devlet Bakanı olarak bunu nasıl yapacak? Çağlayan"ın açıklamalarında bu da var:
“Önümüzdeki günlerde film yapımcıları ve yönetmenleriyle bir araya gelmeyi düşünüyoruz. Bizim hazırlıklarımız var. Onlardan da görüşlerini alırız. Ortaklaşa formül geliştiririz.”
Türkiye"yi yönetenler ha bire değişiyor, ama anlayış hep aynı.
Nasıl ki bir zamanlar, “Bu ülkeye komünist parti mi lazım? Gerekirse onu da kurarız” diyen devlet yöneticileri vardı, Zafer Çağlayan yeni bir siyasetçi, yeni bir devlet yöneticisi, ama onlardan yok bir farkı. Ne demek şimdi, “Önümüzdeki günlerde film yapımcıları ve yönetmenleriyle bir araya gelmeyi düşünüyoruz. Bizim hazırlıklarımız var, onlardan da görüşlerini alırız”?
Bu anlayışla böyle bir şeyin başarılması mümkün mü?
Önce hazırlık yap, karar ver, sonra sektörün de görüşünü başvur.
“Gizli reklam” cezası kalkar mı?
Zafer Çağlayan, Devlet Bakanı olarak sektörün görüşünü almadan da bu konuda gerekli yasal düzenlemeyi yapabilir.
Ama 1.6 milyar dolarlık dizi sektörünün aktörlerini bu işin içine katmadan, onların görüşünü almadan çıkacak hiçbir kanun, yönetmenlik işe yaramaz.
Çünkü ölü doğar.
Ancak şunu da vurgulamakta yarar var:
Amerika"nın Hollywood kurulduğu günden bu yana uyguladığı taktiği Türkiye"yi yönetenlerin 2010"un ilk günlerinde akıl etmesi bile olumlu bir gelişme.
Zafer Çağlayan, sözünü ettiği dizileri izlemiyor mu?
İzliyorsa, sokak çekimlerinde bütün tabelaların buzlandığını, otomobillerin markalarının bile bu buzlanmadan nasibini aldığını görmüyor mu?
RTÜK"e bunu da yaptıranın, daha önce yönettiği Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olduğunu bilmiyor mu?
Vahap Munyar"ın sorusuna verdiği yanıttan anlaşılıyor ki, biliyor, ama bunu itiraf edemiyor.
Sadece, “Bunun nasıl yapılabileceği konusunda hep beraber oturup, konuşuruz” diyebiliyor.
“Rekabet Kurumu”na “gizli reklam gördünüz mü kesin cezayı” diye yetki verirken sektörün görüşüne başvurmayanların, buna son vermek için, “Hep beraber karar vereceğiz” demesi de olumlu bir adım bana göre...
Hadi hayırlısı...

Oyunculara bu işten kimse telif ödemiyor
Türk dizileri ve filmleri Avrupa, Balkan ve Orta Asya"da yedi ülkenin yanı sıra 22 Orta Doğu ve Arap ülkesinde yayınlanıyor...
Ama gel gör ki, 29 ülkeden yayınlanan bu dizi ve filmlerden Türk oyuncular, yönetmenler ve senaristler bir kuruş telif kazanmıyor.
Bu işten kazançlı çıkanlar ise sadece onları pazarlayanlar ve alıp yayınlayanlar... Onların dışında bir de o yapımların yayınlayan ülkelerdeki Telif Yasası gereği müziklere imza atanlar...
Onların dışında o yapımlara emeği geçenlerden hiçbiri bir kuruş kazanamıyor bu dizi ve film ihracından... Onların tek kazancı "gurur" bu ihracattan...
Gerçi yurtdışına dizi ve film satmak ihracat sayılmıyor.
Ancak dizi ve filmlerin de ihracat ürünleri arasına gireceğini anladım Çağlayan"ın açıklamalarından...
Bu konuyu parmak basmamın sebebi de ondan...
Şimdiye kadar hiçbir devlet yetkilisinin gündeme getirmediği bir konu bu... Oyuncular hayli zamandır muzdarip bu konudan...
Fırsat buldukça bu konudaki sıkıntılarını dile getiriyorlar, ama kulan veren yok...
Yurtdışına satılan dizi ve filmler ihracat kalemi ürünler arasına alınırken oyuncuların bu mağduriyetine de bir son verirler diye az da olsa bir umudum var./Televizyon Gazetesi