İngiltere'de et fiyatlarının beslenme üzerinde büyük etkisi olacağı tahmin ediliyor. Gıda sanayinde görev yapanlar önümüzdeki 5-7 yıl içerisinde et fiyatlarının iki katına çıkacağını ve etin lüks gıdalar arasında yer alacağını tahmin ediyor.

Batı'da çoğu kişinin ucuz ve bol etle büyüdüğünü belirten gıda uzmanı Morgaine Gaye "Fiyat artışı nedeniyle eti yeniden lüks gıda arasında görmeye başlıyoruz. Bu nedenle etin yerine geçecek yeni ürünler arıyoruz" diyor. Peki etin yerini ve midelerimizi neler doldurabilir?

BÖCEKLER

Gaye, böceklerin beslenmemizde temel maddelerden biri haline geleceğini söylüyor. Hollanda'daki Wageningen Üniversitesi'ndeki araştırmacılar böceklerin ete eşdeğer önemli bir protein kaynağı olduğunu belirtiyor.

İnsanların yiyebileceği türden 1,400 böcek bulunuyor ve bunlar sığıra kıyasla daha az masrafla, daha az su tüketerek ve çevreye daha az zarar vererek üretilebiliyor.

Bu böcekler toplayıcılık yaparak beslenenlerin yediği türden ham bir şekilde tabağımıza gelmeyecek tabi. Böcekten yapılma burger ve sosisler görünüm olarak etten yapılanlara benzeyecek.

Gıda uzmanı Gaye, çekirge ve cırcır böceklerinin öğütülerek burgerlerde kullanılacağını açıklıyor.

Hollanda hükümeti böceklerin temel beslenmeye girmesi için ciddi bir para ayırıyor. Araştırmalarda ve böcek çiftliklerini düzenleyecek yasaların hazırlanmasımda kullanılmak üzere bir milyon euro ayrıldı.

Dünya nüfusunun önemli bir bölümü gündelik besinlerinin bir parçası olarak böcek tüketiyor. Tırtıl ve çekirge Afrika'da, ağustos böcekleri Tayland'da, yaban arısı ise Japonya'da gözde yemekler arasında yer alıyor.

Deneysel Gıda Derneği ile ortaklaşa çalışan Gaye, Avrupalılar ve Kuzey Amerikalılar açısından böceklerin imajını değiştirmek gerektiğini, bunun bir parçası olarak 'böcek' kelimesi yerine "mini besi hayvanı' teriminin kullanılabileceğini vurguluyor.

SES DALGASI VE BESİNLER

Besinlerin görünüm ve kokularının yeme alışkanlıklarımız üzerindeki etkisi biliniyor. Fakat sesin tat üzerindeki etkisi konusunda yeni araştırmalar yapılıyor.

Oxford Üniversitesi'nden bilim insanlarının yaptığı yeni bir araştırma belli ses tonlarının besinleri daha tatlı ya da acı yapabildiğini ortaya koyuyor.

Bu araştırmaya katılan ses marka şirketi Condiment Junkie'den Russel Jones "Hiçbir tecrübeyi tek duyumla edinmeyiz. Besinlerin görünümü ve kokusuna çok fazla dikkat yöneltiliyor ama ses de bir o kadar önemli" diyor.

Oxford Üniversitesi'nde deneysel psikoloji profesörü Charles Spence'in yürüttüğü araştırma, arka plan seste kullanılan dalgaları değiştirme yoluyla besinlerin tadını değiştirmenin mümkün olduğunu ortaya koydu. Jones, "beyinde ne olup bittiğini henüz bilmiyoruz, ama birşeyler oluyor ve bu da heyecan verici" diyor.

İngiliz şef Heston Blumenthal ses ve yemek bağlantısını restoranında uygulayarak sunduğu bir deniz ürününün servisini yaparken iPod eşliğinde deniz kıyısı sesleri dinletiyor ve bunun yemeğe tazelik hissi kattığı belirtiliyor.

Bu alanda daha yaygın bir uygulama geliştirilerek müzik kullanma yoluyla tatta değişikliğe yol açmayacak şekilde sağlığa zararlı bileşenlerin giderilmesi üzerinde çalışılıyor.

Ses frekansının besinleri daha tatlı kıldığını belirten Jones, besinlerdeki şeker oranının düşürülebileceği ve müzik yoluyla aynı tatlılık hissinin yaratılabileceğini söylüyor.

Gıda şirketleri besin ile ses arasındaki bağlantı olgusunu paketlemede giderek daha fazla kullanmaya başladı.

Bir cips firması paketlemede daha hışırtılı bir materyal kullanarak tüketicilerde daha taze cips yiyorlarmış hissi yaratmaya çalışıyor. Ayrıca besinlerin tadını artırmak için paketlerin üzerinde ne tür müzik ya da ses eşliğinde yenilmesi gerektiğine dair öneriler de yer alabilecek.

Beyaz eşya firmalarının, buzdolabının çalışırken çıkardığı sesle oynayarak tüketicilerde sakladıkları gıdaların taze olduğu hissini yaratma konusunda çalıştığı belirtiliyor.

LABORATUARDA ET ÜRETİMİ

Bir süre önce Hollandalı bilim insanları laboratuarda et üretmeyi başarmıştı. İneklerden alınan kök hücreler kullanılarak kalamar görünümünde kas dokusu üretilmişti. Bu yıl sonuna kadar dünyanın ilk "laboratuar burgeri"nin üretilmesi planlanıyor.

Cardiff Üniversitesi'nde sosyal bilimci Dr Neil Stephens, laboratuarda et üretimi konusunda ilk bilimsel araştırmanın Amerika uzay araştırmaları merkezi NASA tarafından finanse edildiğini söylüyor. NASA, on yıl önce başlattığı bu çalışma ile uzayda astronotların beslenmesi için bu tür etlerin kullanılması olanaklarını araştırıyor.

Bu çalışmaları yürüten bilim insanları, laboratuarda üretilen etin daha etkili ve çevre dostu olduğunu ifade ederek bu etin üretimini teşvik ediyor.

Oxford Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, laboratuarda üretilen et sayesinde enerji ve su tüketimi yanında, sera etkisi gösteren gazların da azaltılacağını ortaya koyuyor. Bu etin üretilmesi için geleneksel besi hayvanı yetiştirirken kullanılan topraktan çok daha az toprak gerekiyor. Buna ek olarak etin yağ miktarının azaltılması ve daha besleyici hale getirilmesi de mümkün.

Hollanda'daki Maastricht Üniversitesi'ndeki araştırmanın başında bulunan Prof Mark Post laboratuarda üretilen eti normal etten ayırt edilemez kılmaya çalıştıklarını ama çok farklı görünümde de ortaya çıkabileceğini belirtiyor.

SU YOSUNU

Araştırmacılar kıt bulunan toprak ve tatlı su kullanımına gerek olmaksızın okyanusta yetişen yosunla insanların da hayvanların da beslenebileceğini belirtiyor. Ayrıca yosunun biyo yakıt olarak kullanılması ile petrole olan bağımlılığın da azaltılabileceği vurgulanıyor.

Sürdürülebilir gıda sanayi ile ilgili bazı kişiler yosun çiftliklerinin dünyanın en büyük çiftlikleri haline gelebileceğini ifade ediyor. Asya'da uzun süredir besin zincirinin bir halkası olan yosun Japonya'da da büyük çiftliklerde üretiliyor.

İngiltere'deki Su Yosunu Sağlık Vakfı'ndan Dr Craig Rose bu bitkinin yeryüzünde en hızlı yetişen bitki olduğunu ifade ederek avantajlarını vurguluyor.
Sheffield Hallam Üniversitesi'nde yapılan bir çalışmada, ekmek ve hazır gıdadaki tuzun yerine yosun granüllerinin kullanılması, böylece kalp ve tansiyon hastaları için tuzun zararlı etkisinin giderilmesi hedefleniyor.

Dünyada 10 binden fazla yosun türü bulunuyor ve herbirinin tadının farklılık gösterdiği belirtiliyor.