Fehmi Koru"nun şahit tuttuğu Karaalioğlu, geçmişte yaşananları açıklıkla ifade etti.

Ali Değermenci"nin hazırladığı ve Seda Selek"in sunumu ile ekrana gelen Günün Manşeti programının bugünkü konuğu Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu konuk oldu. YeniŞafak Yazarı Fehmi Koru"nun gazeteyle ilişkisinin kesilmesi gündemdeki yerini korurken Karaalioğlu bir dönem yazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yaptığı YeniŞafak Gazetesi ve Fehmi Koru arasında yaşanları 24"te Günün Manşeti programında yorumladı. Seda Selek"in sorularını yanıtlayan ve Mustafa Karaalioğlu şunları söyledi;

Seda Selek: Fehmi Koru"nun Yeni Şafak gazetesinden ayrılması ile ilgili süreç ve yine Yeni Şafak Gazetesi Yazarı İbrahim Karagül"ün yazdığı yazı ile ilgili konuşalım biraz…

Söz konusu yazısında İbrahim Karagül, kendisinden Eric Edelman"ın çok rahatsız olduğunu ve gazeteden atılmasını istediğini, bunun için de Fehmi Koru"yu aracı olarak kullandığını ve Koru"nun da bunun gerçekleşmesi için gazetede kulis yaptığını iddia etmişti.

O dönemde Edelman"ın Yeni Şafak gazetesine ve ya başka gazete ve gazetecilere gerçekten düşmanca bir tavrı olduğunu söyleyebilir miyiz ya da gerçekten Karagül"ün tabiriyle kellesini istediği adamlar var mıydı o dönemde?

Mustafa Karaalioğlu: Ben bu mesele ortaya çıktıktan sonra Fehmi Koru"yla da, İbrahim Karagül"le de görüştüm. En son da İbrahim Karagül"le görüştüm. Çok üzgünler, böyle bir sonucu yol açılmasından dolayı gerçekten rahatsız olduklarına tanık oldum. En son İbrahim"le görüştüm. Gerçekten üzgündü. Böyle bir sonuç ön görmemiş belli ki.

Fehmi Koru çok değerli çok özel bir sınıfa ait gazetecidir. Çok değerli bir kalemdir. Ben o dönemde Yeni Şafak"ta yazardım sadece. Bu olay sürerken Ankara temsilcisi oldum. Sonrasında genel yayın yönetmeni oldum. O sırada Selahattin Sadıkoğlu genel yayın yönetmeniydi. Sadıkoğlu zaten böyle bir vaka olmadığını açıkladı. Benim de tanıklığım böyle bir şey olmadığı yönündedir. Yani Fehmi Koru, hiç kimsenin gazeteden atılmasının, hiç kimsenin gazeteden gönderilmesini istemedi. Yani bunu çok iyi biliyorum. Hem o dönemden biliyorum. Hem de yıllardır beraberiz bu insanlarla, zaman zaman bu konular farklı şekillerde konuşulur. Hiçbir dönemde böyle bir tanıklığım olmadı. Kaldı ki, ama şu olmuştur; Edelman döneminde, Edelman ve elçilikteki bazı isimler hem yeni şafaktan hem İbrahim Karagül"den, İbrahim karagül"ün yazılarından, hem de Fehmi koru"dan, genel olarak başka yazarlardan rahatsızlıklarını iletirlerdi. Konuşurlardı, bu kulağımıza gelirdi. Bunlardan benim temsilci olduğum dönemde yine bir elçilik görevlisi gazetenin tavrından, İbrahim karagül"ün o günlerdeki belki başka bir yazısından bana rahatsızlığını iletmişti. Bunlar o günler içerisinde doğal bir şeyler. Fakat bunlardan o günlerde İbrahim"in o dönemde bunlardan gerildiğini, kendisinde bir sıkıntı hissettiğini biliyorum.

Seda Selek: Karagül"le konuştum dediniz. İbrahim Karagül"ün çok üzgün olduğunu söylediniz. Ama yani yazdıklarının da arkasında, bu iddiaların…

Mustafa Karaalioğlu: Fehmi Koru ismini söylemedi İbrahim Karagül, hiçbir zaman ismini söylemedi. Bu da bir pozisyondur. Fakat o bir yana, sonuçta olayın tanıkları var. Olayın içinde bulunan insanlar var. Fehmi koru böyle bir şeyde asla bulunmamıştır. Kaldı ki Amerikalılar da bunu ne Fehmi Koru"ya, ne bir gazete yöneticisine ne de bana söyleme cüretine asla sahip olamadılar, olamazlarda… “İşte sizin yazarınız var. Bu adam bizim canımızı sıkan yazılar yazıyor. Bunu gönderin.” Böyle bir cürette bulunmaları düşünülemez. Böyle bir şey de olmamıştır. Dolayısıyla ikisini ayırmak lazım.

Kaldı ki Fehmi koru o günlerde İbrahim Karagül"den çok daha fazla Amerikalıların sevmediği, hazzetmediği, teskere konusundaki tavrı itibariyle düşman gördükleri bir isimdi. Teskerenin geçmemesinde açık rol alan bir isimdi.

Olayın bir mantığı olması gerekir. Fehmi Koru"nun İbrahim Karagül"ü istememesi için İbrahim Karagül teskereye karşı, Fehmi Koru"nun taraftar olması lazım. Bir kere mantık olarak ikisi aynı cephede bulunuyordu.

O günlerde herkes baskı altındaydı. İbrahim Karagül"ün adı geçti. Sonra ben İbrahim"e de anlattım bunları; “adamlar senin yazıların için böyle diyorlar” diye… Biz bunlara gülüp geçiyorduk.

İbrahim"in neden bu sonuca vardığını ya da bu sonuca tam olarak varıp varmadığını bilmiyorum.

Şunu da söylemek lazım; gazete içersinde bir gazete temsilcisi, gazete hakkında sağda solda ne duyuyorsa bunu yayın yönetmenine söylemek zorunda. Bir işleyiş var sonuçta. Fehmi Koru bir takım şeyleri paylaşmış mı, paylaşmamış mı, ben gazete temsilcisi olarak yayın yönetmeni ile bir takım şeyleri paylaşıyorum. Bizim gazetemiz hakkında adamlar şöyle söylemişler. Bunlar tabi ki yayın yönetmeli ile paylaşılır. Bu işin tabiatı gereğidir. Ama bu hiçbir şekilde bir yazarımızın hakkında “aman şundan kurtulalım, bu gitsin, bu kalsın” şeklinde olmamıştır. Olamaz zaten çünkü Yeni Şafak o zaman tamamıyla teskere karşıtıydı. Bunun bir mantığı olması gerekir. Tam tersi, belki hani deseniz ki; teskereyi destekleyen biri için bunun bir yer tutan tarafı olabilir. Ama zaten gazete bütünüyle teskere karşıtı olarak kendisini adamıştı.

Bu meselenin şöyle kanıta bağlanmasında fayda var; kimse böyle bir tanıklıkta bulunmuyor. İkincisi benim İbrahim"le yaptığım konuşmalardaki gibi İbrahim"de apaçık üzgün, böyle bir sonuç öngörmediği için… Yoksa böyle bir sonuç öngörmüş olsa bu işe gireceğini de zannetmiyorum İbrahim"in…

Bunun böyle bilinmesinde fayda vardır. Bir takım olayları değerlendirirken bir mantık süzgecinden geçirmemizde de fayda vardır. Yani istedi mi istemedi mi?

Fehmi Koru zaten Amerikalıların en sevmediği adam tiplerinden bir tanesi, İbrahim"in de Amerikalıların bir arzusunu yerine getirmesi için parmağını bile kıpırdatması beklenemez.