MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye'de
gelinen noktanın, cumhuriyetin kuruluşu ile elde edilen kazanımlarla,
devlet ve millet hayatının temelini oluşturan kurucu ilkelerin bir yol
ayrımına sürüklendiğini ortaya koyduğunu belirterek, "Bu karanlık
gidişe dur denilemez ve bir son verilemezse, ülkemiz önce iki dilli ve
iki ortaklı, gelişmelere göre çok dilli ve çok ortaklı bir federal
devlet yapılanmasına doğru hızla sürüklenmektedir" dedi.

Partisinin grup toplantısındaki konuşmasına, Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramını kutlayarak başlayan Bahçeli, 88 yıl önce,
23 Nisan 1920 tarihinde bir Cuma günü, Ankara'ya ulaşabilmiş vekillerin
katılımıyla Ulus'taki eski taş binada başlayan ilk toplantının, milletin
makus talihinin mutlaka döneceğini müjdeleyen bir iradenin eseri
olduğunu ifade etti.

En yaşlı üye olması sıfatı ile Başkanlık Kürsüsü'ne çıkan Sinop
Milletvekili Şerif Bey'in yaptığı açılış konuşmasının, yabancı kuvvetler
tarafından işgal edilen İstanbul'un, devletin bağımsızlığını ve milletin
hürriyetini korumaktan düştüğü aczi ve teslimiyeti vurgulaması açısından
önemli ve tarihi olduğunu anlatan Devlet Bahçeli, Büyük
Millet Meclisinin, başkan seçilen Atatürk'ün imzası ile bir bildiri
yayınlayarak, Türk milletinin birlik ve beraberliğini öne çıkardığını ve
dönemin işgalcilerine karşı mücadeleye çağırdığını vurguladı.

Bahçeli, "Ne mutlu ki bu çağrı, yılların tahribatı ile atıl ve
hareketsiz duran aziz millet vicdanında cevap bulmuştur. Başta Atatürk
olmak üzere kurucu kahramanların, Büyük Millet Meclisi çatısı altındaki
sevk ve idaresi ile ülkemiz, Cumhuriyetle sonuçlanacak ihtişamlı
başarıyı yakalamıştır" diye konuştu.

-"İHMAL VE GAFLETLE GEÇEN SENELER..."-

MHP Genel Başkanı Bahçeli, Türkiye'de geride kalan inişli çıkışlı bir
asra yakın zamandan sonra, ihmal ve gafletle geçen senelerin birikmiş
sorunlarının yeniden baş gösterdiğini dile getirerek, şöyle dedi:
"Milletimiz bugün, beka düzeyindeki tehditlerle dolu bir süreci ve
devletimiz ise kurucu hassasiyetlerin sarsıntısını bütün şiddetiyle
yaşamaktadır. Türkiye'miz bu çalkantılar neticesinde, kudretli,
kaynaşmış, huzurlu, gelişmiş ve geleceğinden emin bir lider ülke olma
hedefinden giderek uzaklaşmaktadır. Küresel güçlerce yazılan
senaryoların acımasızca sahnelendiği yakın coğrafyamızda yıkıcı etkiler
altına giren ülkemiz ağır sorunlarla karşı karşıyadır. Dışa bağımlılığın
giderek arttığı, halkının çaresizlik içinde yoksullukla, yolsuzlukla
boğuştuğu, milli kardeşlik duygularının sarsıldığı bir dönemin bütün
tahribatı, hayatın her alanında hissedilmektedir. Gecikilmesi halinde,
kapanması mümkün olmayan derin yaraların açılacağı, milli birlik ve
bütünlüğümüzün onarılamayacak kadar zedeleneceği bu çok tehlikeli süreç,
Türkiye'nin önüne adım adım ve sinsice konulmuştur. Karşımızdaki gerçek;
basit, kısır ve günlük siyasi çekişmelerle geçiştirilemeyecek kadar
ciddi, devlet ve millet hayatımızın devamını etkileyecek kadar önemli
boyutlara ulaşmıştır. Türkiye'nin bölünmesi, Türk milletinin kardeş
kavgalarına sürüklenmesi gibi çok ağır bir yıkımla sonuçlanabilecek
gelişmeler, maalesef Milli Mücadele dönemimizin kaygı ve tehditleri ile
stratejik benzerlikler göstermeye başlamıştır."

-"KARDEŞLİK DUYGUSU ZEDELENDİ..."-

MHP Lideri Bahçeli, Türkiye'nin, dört bir yandan yabancı sermaye
çevreleri ve onların yerli acente ve işbirlikçileriyle kuşatılmak
istendiğini, Türk milletini ayakta tutan yapı taşı olan birlik ve
beraberliğin tahrip edildiğini ve kardeşlik duygularının zedelendiğini
savundu.

Tarihi şerefle dolu Türk milletinin, kanlı önyargılardan beslenen,
"Soykırım" yalanıyla mahkum edilmek istendiğine dikkati çeken Bahçeli,
"Milletimizi binlerce yıldır ayakta tutan temel manevi yapı, gelenek,
aile, ahlak ve inanç gibi değerlerimiz, eğitimsizlik ve istismarın yanı
sıra ağır yoksulluğun vicdanlardaki tahribatı ile giderek
yozlaşmaktadır" dedi.

Devlet Bahçeli, can ve mal güvenliğini yakından etkileyen, emniyet ve
asayiş sorunlarının, milli varlığı tehdit edecek boyutlara ulaştığını
öne sürerek, milli kültür ve güzel Türkçe'nin, küresel ilişki ve
etkileşimin neden olduğu tahribata ilave olarak, bu kavramlara
gösterilmeyen özen ile milli bağların kopma noktasına geldiğini kaydetti.

-"SADIK HİZMETKARLAR..."-

Türkiye Cumhuriyeti'ne dayatılan dönüşümün sosyal, ekonomik, psikolojik
ve siyasal şartlarının, bu talepleri bir talimat gibi algılayan sadık
hizmetkarları ve ilkesiz siyaset tüccarları tarafından kayıp yıllar
içerisinde adım adım olgunlaştırıldığını ifade eden Bahçeli, şöyle devam
etti:
"Milletçe yaşamaya başladığımız buhranın kaçınılmaz sonucu; mali
yapımızda ve milli sermayemizde güçsüzlük ve yabancılaşma; ekonomik
yapımızda taviz ve teslimiyet, sosyal yapımızda güvensizlik ve kargaşa,
siyasi yapımızda ilkesizlik ve istismar, milli kimlikte çözülme ve
ayrışma, ahlaki bünyemizde çürüme ve yozlaşma, uluslararası ilişkilerde
ise şantaj ve dayatma olarak bütün şiddetiyle karşımızdadır. Bu gelişme
Sevr'e boyun eğen, Mondros'u imzalayan son Osmanlı hükümetlerinin
girdiği sarmalla benzerlikler göstermektedir. Türkiye yaklaşık bir asır
sonra, yine uluslararası iktisadi mahkumiyetin neden olduğu bir
stratejik denklemin içine hapsolmuştur. Gelinen nokta, Cumhuriyetin
kuruluşu ile elde edilen kazanımlarla, devlet ve millet hayatımızın
temelini oluşturan kurucu ilkelerin bir yol ayrımına sürüklendiğini
ortaya koymaktadır. Bu karanlık gidişe dur denilemez ve bir son
verilemez ise ülkemiz önce iki dilli ve iki ortaklı, gelişmelere göre
çok dilli ve çok ortaklı bir federal devlet yapılanmasına doğru hızla
sürüklenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkımı anlamına gelecek bu
sözde formüller, maalesef artık bazı çevrelerce makul bulunmaya, girilen
çıkmaz sokaktan bir kurtuluşun reçetesi olarak dillendirilmeye
başlanmıştır."

-"YIKICI VE BÖLÜCÜ TALEPLER"-

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, işin üzücü ve hayret uyandırıcı
yanının, bir türlü durdurulamayan terörün vesayetinde bulunan yıkıcı ve
bölücü taleplerin, kendilerini aydın ilan eden çevrelerce,
çağdaşlaşmanın ve Avrupalı olmanın bir gereği olarak algılanması ve bu
dayatmaların bilimsel ve akademik gelişme şeklinde sunulmaya çalışılması
olduğunu bildirdi.

Bu mihrakların, çağın vazgeçilmez bir gerçeği olan, "Demokrasi,
özgürlükler, insan hakları" gibi sihirli sözcükleri basamak yaparak,
sözde gelişmiş toplum projelerinin kılıfını hazırlamakta mahir hale
geldiklerini ifade eden Bahçeli, "Yerli ve yabancı mekanizmaların
yardım ve kontrolünde, topluma ustaca dayatılan 'Demokratikleşme, çok
kültürlülük, alt kimliklerin siyasallaşması, ana dilde eğitim,
bölücülüğe ve teröre af, yerel yönetimlere özerklik' gibi yıkım
projelerinin ilerleme kaydetmesi durumunda, bu badireden ne
cumhuriyetimizin ne de milletimizin bütünlük içinde ve salimen çıkması
mümkün görülmemektedir" dedi.

MHP Lideri Bahçeli, süreci okuyamayan veya okumak istemeyen odakların,
hadiselerin akışına olumsuz etkileri ve tahribatlarının bütün hızıyla
devam ettiğini vurgulayarak, Türkiye'yi Osmanlı Devleti'nin yıkılış
şartlarına ve şablonuna kadar götürmesi kaçınılmaz olan bu sürecin,
herkes tarafından mutlaka iyi analiz edilmesi, devletimizin ve
milletimizin geleceği açısından hayati derecede önemli olacağını ifade
etti.

-KİMLİK ARAYIŞLARI-

"Türk Milleti" tanımını kapsayıcı ve yeterli bulmayıp, iç ve dış etki
ve baskılarla, başka kimlik arayışlarının artış göstermesinin ve bunun
da önümüzdeki dönemde özellikle anayasa hazırlığındaki siyasal iktidar
tarafından hukuki ve siyasi bir karşılığa oturtulmasının, "Türkiye'nin
yıkım sürecinin başlaması" anlamına geleceğini belirten Bahçeli,
konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bilinmelidir ki 'Türk Milleti'nin alt kimliklere doğru dönüş
göstereceği bu vahim süreçte, Cumhuriyetimizin üzerinde yükseldiği
ulus-devleti ve üniter yapıyı korumak ve yönetmek, bu şartlar altında
tamamen imkansız hale gelecektir. Buradan, önce bir Türk milliyetçisi,
sonra Milliyetçi Hareket Partisi'nin bir mensubu ve nihayet Genel
Başkanı olarak aziz milletimizi aydınlatmayı bir milli sorumluluk ve
vatan görevi telakki ediyorum. Biliniz ki gözardı edilemeyecek, basit
tedbirlerle geçiştirilemeyecek, masum talepler olarak küçümsenmeyecek
derecede önemli olan, karşımızdaki bu ağır tehdit; Türkiye
Cumhuriyeti'nin varlığını, geleceğini ve sınırlarını hayati derecede
yakından etkileyecek düzeyde bir beka sorunudur.

Milletimizin bin yıllık kardeşliğini ve milli kimliğini aşındırarak,
milletleşmeyi alt kimliklere; ulus-devleti ise çok kimlikli ve çok dilli
bir yapıya dönüştürecek olan sosyolojik parçalanma sorunudur.

Türkiye'nin kendi coğrafyası ve insanların kendi başkentinden yönetemez
hale geleceği ve hükümranlık gücünü kaybedeceği, devlet yapısına yönelik
bir tehdit olarak stratejik çözülme ve siyasal dağılma sorunudur.

Türkiye'nin ayrışma dinamiklerinin etkisini tırmandırması ve etnik
bölücülüğün siyasallaşması halinde yaşanabilecek çatışma ortamı
nedeniyle, birliğimize de tehdit teşkil eden bir milli güvenlik ve
asayiş sorunudur. Türkiye'nin karşısındaki tehlikenin ana hatları özetle
budur. Bu itibarla, Türkiye, 1910'lu yıllara eşdeğer bir ateş
çemberinden geçerken, yüreğinde vatan sevgisi, millete mensubiyet ve
Cumhuriyet kaygısı olan hiç kimsenin bu gelişmelere kayıtsız kalması
düşünülemez ve asla kabul edilemez."

AA