Yaşa, AA muhabirine yaptığı açıklamada, insanların yiyeceğin tadına bakmadan tuz ekleme alışkanlıkları bulunduğunu, bunun doğru olmadığını söyledi. 
     Her sofrada mutlaka tuzluk bulunduğuna dikkati çeken Yaşa, ''Fazla tuz yüksek tansiyon ve kalp hastalıklarına sebep olduğu zaten biliniyor. Ayrıca fazla tuz midede gastrit yapar. Gastrit sonradan mide kanserine dönüşebilir. Bu nedenle küçük yaşlardan itibaren az tuzlu ya da tuzsuz yemeye alışılması gerekir. Sofradaki tuzluklardan mümkün oldukça uzak durulmalı'' dedi. 
     Mide hastalıklarının çok yaygın görülen hastalıklar olduğunu belirten Yaşa, bazı basit zannedilen, çoğu insanda görülen ve gastrit diye bilinen, mide yanması, midede hazımsızlık, sebep yokken midede oluşan şişkinlik ve bu şişkinliğin geçmeyip, zamanla artmasının da mide kanserine sebep olabileceğini belirtti. 
     
     -SÜT İÇMEK GEÇİCİ FAYDALI- 
     
     Sütün mide yanmasına engel, ancak mideyle ilgili hastalık teşhisini geciktirici bir sıvı olduğunu bildiren Yaşa, ''Süt, mide asitini azaltır ama iyileştirici bir etkisi yoktur. Mide yanması eğer ciddi bir hastalığın göstergesiyse sütten dolayı hastalığın teşhisi gecikebilir'' diye konuştu. 
     Günde 3 defa yemek yendiği için midenin travmaya maruz kaldığını belirten Yaşa, özellikle hazmı zor olan, fazla baharatlı yiyecekler, fazla asitli içecekler, tuzlu yiyecekler, alkol, sigara, fazla kahve tüketilmesinin mideye zararlı olduğunu, bunun yerine pişmiş sebzeler, çorba gibi 'mide dostu' gıdaların tercih edilmesinin doğru olduğunu söyledi. 
     
     -AÇIKTA BIRAKILAN BESİNLERE DİKKAT- 
     
     Yaşa, açıkta bırakılan besinlerde mikrobun fazla ürediğini, bunun da bir çok hastalık riskini beraberinde getirdiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti: 
     ''Bu mikroplar başta mide olmak üzere ince ve bazen de kalın bağırsakta iltihap yapıyor. Bu organların salgılarını değiştiriyor, çalışma düzenini bozuyor. Bunun sonucunda iltihabi mide hastalıklarının gelişmesine sebep oluyor. Özellikle yazın açıkta bırakılan besinlere daha da dikkat etmeliyiz. Kışın 1 kez yıkıyorsak, yazın meyveleri 2 kez yıkamalıyız.'' 
     Özellikle 40 yaşından sonra mide şikayetleri başladığında geçiştirmemek gerektiğini söyleyen Yaşa, şöyle devam etti: 
     ''25-30 yaşlarında, genç hastalarda görülen şikayetler, gastrit, on iki parmak bağırsağı ülseri gibi nispeten daha çabuk tedavi edilebilen hastalıklardır. 40 yaşından sonra bu hastalıklara ilave olarak mide kanseri gibi hastalıklar da ilave olabiliyor. Dolayısıyla belli bir yaştan sonra bu şikayetler başladığında bunlarla beraber kansızlık, bulantı, kusma, kan kusma, kilo kaybı şikayetleri varsa mutlaka bir mide bağırsak hastalıkları uzmanına bu hastanın görünmesi gerekir. Mide hastalıklarının tümü tedavi edilebilir, ama kanserde geç kalınırsa hastalık diğer organlara yayılacağı için tedavi şansı azalabilir. 40 yaşından sonra hastanın mide şikayeti fazla da olsa, az da olsa doktora gitmesi gerekiyor. Eğer hastalarda sebepsiz yere kansızlık gelişiyorsa mutlaka önce midenin, sonra kalın bağırsakların araştırılması gerekiyor. Başka bir yerden kan kaybı yoksa ve kansızlığın sebebi bilinmiyorsa ilk taranması gereken mide ve kalın bağırsaktır. Bu hastaların önemli bir kısmında maalesef hiç bir şikayete sebep olmayan kanser yakalıyoruz.''