Türkiye'deki faili meçhullerin hepsinin birer devlet cinayeti olduğunu öne süren Doğan, bu olayların çözülmesi için yeni mahkemelerin kurulması gerektiğini söyledi

SON dönemin en çok konuşulan davalarından Hrant Dink ve Malatya Zirve Yayınevi gibi davalarda mağdurların avukatlığını yapan Erdal Doğan, faili meçhul cinayetlerin çözümünün sanıldığı kadar zor olmadığını söyledi.

Mumcu, Kışlalı, Üçok, Dursun, Emeç ve daha pek aydınlatılamayan çinayetin faillerinin bulunması için yeni mahkemelerin kurulmasının şart olduğunu belirten Doğan, 'Bu cinayetler devlet cinayeti, gerçek sorumluların ortaya çıkmaları bu nedenle engelleniyor' dedi. Doğan; 'Bu cinayetler DGM'lerin yerine kurulan bugünkü özel yetkili mahkemelerle de çözülemez, yeni özel yetkili mahkemelerin kurulması ve devlet sırlarının bu mahkemeden gizlenmemesi gerekir' dedi. Doğan, bir süre önce de Hrant Dink davasındaki müdahil avuktalığından kendi kararıyla ayrıldı.

- Dink davasından neden ayrıldınız?

Davadan çekildiğim için üzerinde pek konuşmak istemiyorum ama o kadar çok gizlenen şey var ki... Mesela dönemin İstanbul Valisi, Vali Yardımcısı, Emniyet Müdürü ve İstihbarat Başkanı Ramazan Akyürek, Dink davasının doğrudan sorumluları. Bu nedenle bu isimlerin bu davada kesinlikle yargılanmaları gerekiyordu, maalesef olmadı tabii. Benzer şey Malatya Zirve Yayınevi katliamı için de söz konusu aslında. Bu davada da İstihbarat Dairesi Başkanı, Malatya Emniyet Müdürü, Malatya İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Ruhi Abat, İl Jandarma Komutanı gibi yargılanması gereken pek çok isim var. Bu davada şu anda 2 - 3 tanık daha dinlenilecek. Talebimiz bu davanın Ergenekon soruşturmasıyla birleştirilmesi. Özellikle Kafes Eylem Planı'nda yer alması. Çünkü Malatya Zirve Yayınevi, bir operasyon soruşturması olarak tutanaklarda geçiyor. Deliller Ergenekon soruşturmasıyla bağlantılarını ortaya koyuyor. Mahkeme, 20 Ocak'ta soruşturmayı bu çerçevede değerlendirecek. Ama Ergenekon'la birleşse bile tüm failler yargılanmış olmayacak. Yani gerçek failler yine bulunamayacak.

SORUMLULAR KOLLANIYOR

- Bu davalar sizce neden önemli?

Rahip Santoro, Hrant Dink, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Kemal Türkler gibi cinayetler sıradan birer siyasi cinayet değil. Bu cinayetler ciddi bir organizasyon sonucu gerçekleşen, içinde asker, polis gibi devlet güçlerinin de rol aldığı cinayetler. Bu güçler, bu cinayetlerde, görevi ihmal, kötüye kullanma ya da sanıkları kollama, yönlendirme şeklinde yer alıyor. Bazen saydığım bu güçler içerisinde hükümet bürokratları da yer alıyor. Onları da unutmamak lazım, bu nedenle söz konusu bu cinayetlerin hemen hepsi birer 'devlet cinayeti'. Çünkü faillerin gerçek sorumlularının ortaya çıkması devlet tarafından engelleniyor. Gerçek sorumlular yargı ve bürokrasi tarafından kollanıyor. Yoksa inanın ki faili meçhul cinayetlerin hepsi çözülür. Devletin kendisini temizlemesi için bu koruma kalkanından derhal kurtulması gerekiyor.

- Bu koruma kalkanı, devletin kendini koruma refleksi diyorsunuz...

Evet, doğru. Bu yüzden de özel yetkili mahkemeler faili meçhul cinayetleri yargılayamaz. Çünkü özel yetkili mahkemeler, eski adı Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM), devletin bekasını, düzenini, statükosunu korumakla yükümlü. Devletin statükosu içindeki polis, asker ve bürokratlar fail veya sanık durumuna kesinlikle sokulmaz.

Böyle bir direnç var. Mesela eğer bir polisten ya da askerden şüpheleniliyorsa, üstü bir şekilde örtülüyor ve görünmez kılınmaya çalışılıyor. Bu mahkemeler söz konusu devlet birimlerindeki kişilerin suç işleyemeyeceği düşüncesindedir.

MAHKEMELER ETKİN OLMALI

- Siz buna bir de çözüm öneriyorsunuz... Onu açar mısınız?

Devlet zarar görür mantığı işliyor hep. Halbuki işlenen bu cinayetlerde gerçeğin ortaya çıkması devleti temizler ve demokratik hukuku devreye sokar. Bu nedenle TCK.'nın 76. ve 77. maddelerini soruşturacak özel bir savcılık birimi ve mahkeme kurulması gerekiyor. Yani bu özel mahkeme doğrudan insanlığa karşı işlenmiş suçları, diğer bir deyişle faili meçhul cinayetleri aydınlatmakla görevli olmalı. Hakim ve savcılar da eğitim ve bakış açılarıyla devletin düzenini korumaktan öte toplumun huzurunu ve barışını amaçlamalı. Bu mahkemelerin soruşturma ve araştırma yetkileri daha geniş olmalı. Hükümetten, emniyetten, istihbarattan istediği evrakları temin edebilmeliler. Hızlı hareket edebilmek için de tüm kurumların onlara yardımcı olması gerekli. 'Devlet sırrı' kavramı bu mahkemeler için söz konusu olmamalı. Yine bu özel mahkemeler az sayıda ama etkin olmalı.

AK Parti samimiyse destek olmak zorunda

Adalet Bakanlığı, HSYK'ya bu konuda öneri ve tasarı sunabilir. Ayrıca yine Adalet Bakanlığı bu tasarıyla ilgili çalışmaları barolarla birlikte sürdürebilir. Bunu engellemek isteyecek ya da direnç gösterecek bir kesimin de tabii ki olmaması gerekiyor. Başbakan Erdoğan'ın faili meçhul cinayetleri aydınlatmakla ilgili söylemleri oluyor. İşte bu cinayetleri aydınlatmak da ancak bu özel mahkemelerle sağlanabilir. Hükümette şayet bu davaların aydınlanması konusunda samimiyse destek olacaktır.

Gerçek failler o zaman ortaya çıkar

- Zamanaşımı da bu tür davaların en büyük handikapı...

İnsanlığa karşı işlenmiş suçlarda zamanaşımını söz konusu değildir. Abdi İpekçi, Uğur Mumcu gibi davaların yeniden soruşturmaya açılması gerekli. O dönemde yaşayan herkes sorumlu olarak yeniden yargılanabilir. Yeter ki devlet, birimlerini kollama alışkanlığından vazgeçsin. Bu özel mahkemeler hayata geçirilirse Sivas katliamı, 33 askerin öldürülmesi, Maraş katliamı, Uğur Mumcu cinayeti hele hele 3 yıl önce yaşanan Rahip Santoro cinayeti, Hrant Dink ve Malatya Zirve Yayınevi gibi davaların rahatlıkla çözülebileceğine inanıyorum. (akşam)