"TBMM'nin iradesine kasteden hiçbir girişim-gerekçesi her ne olursa olsun- meşru değildir" diyen Erdoğan şunları söyledi: "Dönemin siyasetçilerini suçlamak yapılan darbelere ortaklık etmektir. Siyasetçinin hatası olabilir ama siyasetçinin hesap vereceği merci TBMM'dir. Kendisini milletin yerine koyarak hiçkimse gayrimeşru ve hukuk dışı yöntemlerle siyasetçiyi cezalandıramaz.

CHP 27 Mayıs'ın öncesinde müdahaleye su taşımış, ertesinde de müdahaleye alkış tutmuştur. CHP bugün dahi 27 Mayıs darbesinin gerekli olduğunu savunuyor. 12 Eylül müdahalesinden zarar gördüğü için bunu eleştiriyormuş gibi yapan CHP bunlarla cesaretle yüzleşemedi. CHP sürekli birbiriyle çelişen açıklamalar yapıyor. Çok ciddi bir akıl tutulması yaşıyor. Darbeleri doğrudan eleştiremeyen CHP konuyu farklı yerlere çekerek adeta minderden kaçıyor. Darbelere karşıyım ama.. diye başlayan her ifade darbeleri meşrulaştırmaktır. 28 Şubat tartışmalarını görüyoruz. O günkü hükümet de hata yaptı diyerek meseleyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Siyasiler hangi hatası yaparsa yapsın bu darbenin gerekçesi değildir. Darbeyi darbe yapanları değil siyasetçileri konuşmak darbe zihniyetinin yansıması. İntikam kelimesini telaffuz etmek CHP'nin genlerine işlemiş darbeseverliği gösteriyor. İntikam kavramıyla kırdığı potu düzeltmeye çalışan CHP Genel Başkanı samimi bir duruş sergileyememiştir.

Reklam

GRASS'IN YASAKLANMASINI NASIL SAVUNACAK?

CHP Ömer Seyfettin'in Pembe İncili Kaftan hikayesinden bahsediyor. Bu hikayeyi birileri ona özetleyerek anlatmalı. AK Parti dış politikada hayali gerçeğe dönüştürdü. Kılıçdaroğlu iktidara geldiğinde Yunanistan ekonomisini de kurtaracaklarını ifade etmişti. Yunanistan'ın en büyük gazetesi de 'Dayan Yorgo Kılıçdaroğlu geliyor' diyerek dalgasını geçmişti. ABD'li yazarın kuyruğuna takılıp İsrail'de basın özgürlüğü olduğunu savundu. Günter Grass'a koyulan yasağı izah etsin. İsrail'in bu tavrını temize çıkarsın. Alman yazar Grass İsrail'in nükleer silahlarını eleştiren şiir yazdığı için girişi yasaklandı. Kılıçdaroğlu'nun bunu nasıl savunacaklarını merak ediyoruz. Bize dış politika konusunda yol da gösteremez. Sayın Kılıçdaroğlu sen Baas'çısın. Kılıçdaroğlu gitsin Ömer Seyfettin'in Diyet adlı hikayesini okusun. Kılıçdaroğlu orada bizzat kendisini görecektir.

CHP DARBELERİN KÜVEZİNDE YETİŞTİ

Kılıçdaroğlu şunu görmeli hem Ergenekon'un avukatı, hem de darbe karşıtı olunmaz. Sizi o genel başkanlık koltuğuna kim oturttu? Siz önce bununla yüzleşin. Bu CHP nereye gidiyor diye merak ediyorum. 28 Şubat'a selam duracaksınız, 27 Mayıs'tan övgüyle bahsedeceksiniz sonra da AK Parti'yi 28 Şubat üretti diyeceksiniz. Darbelerin küvezinde sadece CHP yetişmiştir. 28 Şubat süreci hukuki bir süreç. Ucu kime ulaşıyorsa sorumluların ortaya çıkması ve yargılanması için üzerimize düşeni yaparız.

Geçmişiyle yüzleşemeyenlerin seviye kaybettiğini görüyoruz. Tek parti döneminin zulmü yazılı belgelerde de mevcuttur. Camilerin nasıl kapatıldığını, ezanın nasıl susturulduğunu, kılık-kıyafete nasıl müdahale edildiğini milletimiz çok iyi hatırlıyor. Karanlık geçmişinizle gurur duyabilirsiniz, buna bir şey demeyiz. Ama zulümle ve baskıyla dolu geçmişinizi meşrulaştırmaya kalkarsanız belgelerle gereken cevabı veririz. Biz CHP döneminde camilerin ahıra çevrildiğini söylediğimizde Kılıçdaroğlu buna şiddetle itiraz etti. Diyanet İşleri Başkanı'na da münasebetsiz, edep dışı üslupla dil uzattı. Kılıçdaroğlu'nun yol arkadaşlığı yaptığı bir zat var. Bu zat şapkasını kaptırmaz ama 12 Haziran seçimlerinde al takket ver külah yapmaktan kaçınmadı. Kılıçdaroğlu'nun yol arkadaşlığı yaptığı bu zat 1966'da Başbakanken CHP'nin camileri kapattığını ifade ediyor. İsmet İnönü 12 Ekim 1966'da Kılıçdaroğlu'nun tavrının aynısını takınıyor. İnönü, 'CHP'nin hangi devrinde ibadet yasak oldu?' diyor. Aynı ifadeyi kullanıyor. Kılıçdaroğlu sen o yol arkadaşına git, 'Dün dündür, bugün bugündür' demezse sana CHP zulmünü anlatacaktır. 19 Ekim 1966'da Yeni İstiklal gazetesi İnönü'nün yalanlarına karşı vatandaşı ispata çağırıyoruz çağrısı yapıyor. Bİr Ermeni vatandaş şu mektubu yazıyor: İspat çağrısına Diyarbakır'dan haykırarak cevap yazmayı vazife bilerek sesleniyorum. Ben Hristiyan'ım ama Müslümanların Kurşunlu Camii ve Fatih Paşa Camii dedikleri ibadethane depo yapılıp kapatılmıştı. İçinde kütüklük, kama, hançer vs. gibi döküntü vardı.

Latin Kilisesi'ne de bir manga asker yerleştirilmiş dini ibadethanemiz için tuvalet olarak kullanıyorlardı. Kılıçdaroğlu bak bunları iyi öğren. Muğla'dan bir vatandaş camide kadın oynatılıp şarap içilmiştir diyor. Kahramanmaraş'tan şunları yazıyor: Caminin açık kalan kapısından giren hayvanlar burayı ahır haline getirdi. Bir mektupta 'Sayın Muhalefet Lideri İnönü hiçbir cami kapatılmamıştır diye yalan söyleyerek milleti yanıltmak istemektedir. Balıkesir'de bir cami müstesna bütün camiler kapatıldı. İçlerine askeri malzeme depo edildi. Bu millet eski aç sefil günlerine dönmek niyetinde değildir. Senin zamanında çarık alamayan köylü şimdi ayakkabı giyiyor. Bizi artık rahat bırak. Kazandığımız hürriyeti bize çok görme paşam' diyor.

Camilerin ahırlara dönüşmesi 1935'te başladı.

Belge 1. Camilerin satışını mümkün hale getiren yasa. Kanunda şu ifade var: Tasnif harici cami ve mescitler kendilerinden başkaca istifade edilmek üzere kapatılır. Bu kanunla birlikte camiler kapatılmaya başlanıyor.

Belge 2. 513 cami satılıyor. 327 cami arsası bunlar da satılıyor. 1070 mescit satılıyor. Kilise, manastır, türbe vb. tarihi eser satılıyor. 3411 adet hayrat vakıf taşınmazının satışı gerçekleşiyor. Tamamının belgeleri elimizde. Kılıçdaroğlu'na sadece birkaç belgeyi gösteriyorum.

Belge 3. Sivas'taki Ulu Camii'nin devlet müzesi yapılmak üzere MEB'e tahsisi Bakanlar Kurulu'nca 1948'de kararlaştırıldı. İmza Cumhurbaşkanı İsmet İnönü. Kılavuzu değiştir Kılıçdaroğlu. CHP'lilere sesleniyorum. Mayanız sağlam ama önünüzdeki Genel Başkan sıkıntılı. Satılan camiler hububat deposu olarak kullanılıyor. Ahır hatta eğlence merkezine dönüştürülen camiler bulunuyor. Satış ilanı verilirken vakıf bina denilmesi için talimat veriliyor.

Belge 4. 'Satılmasına vekiller heyetince karar verilen camilerin harap vakıf bina denmesi, cami denmemesi saygıyla rica olunur.' 17 Ocak 1938.

Belge 5. 'Tarihi ve mimari bakımdan değerli olan Üsküdar'da Atik Valide Tekkesi odalarının işgaline devam ediliyor. Havuzu emsalsiz ince kıymetli yadigarlardır.' Vakıflar Umum Müdürlüğü.

Belge 6. Karacabey kasabasından bir vatandaş Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bir dilekçe gönderiyor. Karacabey'de Ramazan'da namaz kılacak yer kalmıyor. Vatandaş bir caminin tahliye edilmesini istiyor, ona da izin yok.

Belge 7. Gaziantep'teki Selim Efendi Camii. CHP'ye satıldı. CHP burayı teşkilat binası olarak kullanıyor.

Belge 8. Edremit'teki cami halk evi yapılmak üzere CHP'ye satılıyor. Kılıçdaroğlu'nun bunlardan haberi yoktur.

Belge 9. Osmangazi ilçesindeki cami bando ve muhafız birliğine teslim ediliyor. 20 Nisan 1936. Gazenin adı: Cumhuriyet Gazetesi. Bu ne insafsızlık. Tek parti döneminde camilerin satışına dair onlarca haber küpürü bulunuyor.

Kılıçdaroğlu önce Diyanet İşleri Başkanı'ndan özür dile. Sana değer vererek Kutlu Doğum Haftası'na çağıran bir başkana açıkla diyorsun. Bunları gel bize sor. Bunları Meclis gündeminde kayda girin. Bunun cevabını verecek makam biziz. Camilerden Diyanet İşleri Başkanlığı sorumlu değildir. Diyanet camilere sadece hizmet verir. Bu adamlar bunu bilmiyor ki. Bunun cevabını verecek merci vakıflardır. Yani bizden isteyeceksin. Grup Başkanvekili arkadaşlarıma diyorum ki, bunları kayıtlara girmekte fayda var. Kendisine de diyorum ki, yanlış adres seçtim Diyanet İşleri Başkanı'ndan ve makamdan özür dile. Kılıçdaroğlu sen tarihinle gurur duymayı bırak da tarihi öğren. Yol arkadaşın olan o zatın dizinin dibine otur, o CHP'nin tarihini anlatacaktır. Senin tarihin bu milletin yüreğinde silinmeyecek yanıklı iz bıraktı."