Son yazımda Türkiye'nin son 10 yılını dört döneme ayırarak dünya ile mukayeseli olarak incelemeye başladım.

Bu dört dönem şöyle: (i) Dünyada ve Türkiye'de işlerin çok iyi gittiği 2002-2006. (ii) Dış ve iç konjonktürün hızla bozulmaya başladığı 2007-2008. (iii) Kriz yılı olan 2009. (iv) Kriz sonrası olarak ifade edilecek 2010-2011.

Ekonomiler için büyüme, istihdam ve gelir dağılımı adaleti üç temel performans göstergesidir. Öte yandan cari açık, enflasyon ve mali yapı ise bu performansının sürdürülebilir olup olmadığını gösteren 'çapraz kontrol parametreleri' olarak görülebilir.

Son yazıda büyüme, cari açık ve enflasyon üzerinden bu dört dönemi kısaca özetlemiş, bu yazıda ise bütün bu dönemlerde olup bitenlerin arkasında gerçekten nelerin olup bittiğini yazmak üzere sözleşmiştik. Ancak bunu bir sonraki yazıya erteliyorum. Çünkü son yazıda 'bu şartlarda Türkiye'nin kredi notu filan artmaz. Görevli ve çıkarcı kalemlerin 'şirinlik ekonomisine' inanmayın. Üç büyükler en azından şu aşamada Türkiye'nin notunu yatırım seviyesine çekmez' demiştim. Çünkü böyle bir veri yok.

Sen misin böyle iddialı konuşan! Yazı perşembe çıktı. Sadece bir gün sonra geçen cuma günü bütün gazetelerde 'Fitch Türkiye'nin notunu artırıyor' haberini görünce, kendi kendime 'oğlum İbo nihayet bütün karizman çizildi' dediğimi hatırlıyorum. Sahi, bize inanmak yerine illa da bir 'gâvur' bulup delil göstermekte maharetli olan 'uzmanlar' hemen devreye girdi. 'Noldu yavrum, daha bir gün geçmeden çuvalladın' türü eleştiriler arttı. Anlaşılan sadece bir cümlelik slogan vari sözü olan Twitter cemaati, sadece haberin başlığına bakıp kararını vermiş, metni bile okumamış.

Bir kere not artmış filan değil. Artabilirmiş! Nasıl? Fitch'ten gelen haber, ekonomi basınının ters köşeye yattığı bir mahiyet arz ediyor. Fitch diyor ki, 'eğer Türkiye büyümesini, cari açığını ve enflasyonunu % 5 seviyesinde sabitleyebilirse o zaman notunu yatırım yapılabilir seviyesine çıkartabiliriz.' Biz buna daha önce '3 beşlik ekonomi' demiştik. Bunun anlamı nazikçe 'anca gidersin', ya da 'ölme eşeğim ölme, yonca biter de yersin.'dir. Çünkü Türkiye bunu yakın gelecekte tutturamaz.

Türkiye bugün büyümesini % 2,5 bandına çektiği halde bu sene cari açık GSYH'nın % 7'sinin, enflasyon da hedefin bir hayli üzerinde kalacak. Şimdi lütfen gidin 8 Aralık tarihli '3 beşlik de 4 onluk da olmaz' başlıklı yazımı okuyunuz. % 10'a varan büyüme, cari açık, enflasyon ve işsizlik bandından tepetaklak geri kayarız demiştik. Kaydık. Şimdi hedef yukarıdaki 3 beşlik. Çok mütevazı. Ama korkarım şimdilik bu da gitti.

Öte yandan Türkiye not alabilecek olsa ben neden 'alamaz' diyeyim ki? Bilakis, sevinirim. Ancak hükümetin 'ustalık döneminde' yapacağı hamlelerin özlemi içinde övgüler dizerken alkış tutup bize fazlasıyla inanan arkadaşlar, şimdi neden bizi eleştiriyor, anlamadım. Benim eleştirilerim tümüyle şu amaca hizmet eder: Dost acı söyler. Daha iyisi hem mümkün hem de gereklidir.

Hem unutmayalım bu sahtekâr kredi derecelendirme kurumlarının notu ile amel de edilmez. Batak ülkelerin cümlesinin notu AA değil miydi? Bu yüzden 'gaza değil, söze gel' diye çağrıda bulundum. Ama nafile! Demem o ki; notlarımız uçmaya başladığında daha bir teyakkuza geçmemiz lazım. Hele hele kendi zaaflarımız ve meydan okumalarımızı fark edip 'Bayram değil, seyran değil, eniştem beni neden öptü?' diye sormalıyız.

Beyler Türkiye fena halde cepten yiyor. 'İyi de Sayın Öztürk nap'cez?' dediğinizi duyar gibiyim. Bekleyin, yazcez!