KAKAD’ın Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi ile birlikte düzenlediği ve Ekolojik Enerji A.Ş.’nin ana sponsorluğunda gerçekleştirilen 3. UKAY Kongresi’nde, atık çıkarmadan üretim yapmak veya üretilen atığı çevreye zarar vermeyecek düzeylere düşürülerek yok edilmesi konularında görüşler bildirildi.

Kongrede, artan çevre kirliliğinin insan sağlığını tehdit ettiğine, kanser vakalarını artırdığına, bozulan hormonel yapı nedeniyle dünyanın giderek dişileştiğine ve buna bağlı olarak son yıllarda İngiltere’de en çok yapılan ameliyatın erkeklerde meme küçültme operasyonları olduğuna dikkat çekildi.

Sanayileşme bir yandan insan hayatını kolaylaştırırken, diğer taraftan ortaya çıkan atıklar çevre için ciddi sıkıntılar yaratmayı sürdürüyor. Özellikle katı atık sorunu ihmal edilmeyecek boyutlara ulaşırken, düzenli depolama alanlarında oluşan metan gazı doğru kullanılmadığı veya uzaklaştırılmadığı taktirde oluşan çevre sorunları sadece günümüzdeki yaşamı değil gelecek nesilleri de tehdit ediyor. Bu durumda amaçlanan, atık çıkarmadan üretim yapmak veya üretilen atığı çevreye zarar vermeyecek düzeylere düşürüp yok etmek.

Katı Atık Kirlenmesi Araştırma ve Denetimi Türk Milli Komitesi’nin (KAKAD), Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi ile birlikte düzenlediği ve Ekolojik Enerji A.Ş.’nin ana sponsorluğunda “Katı Atıklar ve Ekolojik Toplum” ana temasıyla gerçekleştirilen “3. Ulusal Katı Atık Yönetimi (UKAY) Kongresi”nde atık çıkarmadan üretim yapmak veya üretilen atığı çevreye zarar vermeyecek düzeylere düşürüp yok etmek konuları tartışılırken, artan çevre kirliliğinin insan sağlığını tehdit eder noktaya geldiği ve dünyanın giderek dişileştiğine dikkat çekildi.

Kanser artıyor, hormonel yapılar bozuluyor

İngiltere'de “Imperial College”da çalışan, Prof. Dr. Mustafa Djamgoz, yüzde 10-15 genetik faktörün etkili olduğu kanserde geri kalan faktörün çere ve hayat sitilinden kaynaklandığını ifade ederek, “Kanser artık modern hayatın bir parçası. Astım, şeker, tansiyon gibi kronik hastalıklardan biri olarak kabul etmeli ve kanserle yaşamayı öğrenmeliyiz. Batı dünyasında kanser oranı yüzde 30’larda iken bugün bu oran yüzde 40’a ulaşmıştır” diye konuştu. KKTC’de 1990-2004 yılları arasında yapılan kanser araştırmasında ortaya çıkan sonuçları anlatan Djamöz, özetle şunları söyledi:

“Toprak analizlerinde, kurşun, arsenik ve kadmiyum gibi ağır metalar oldunu tespit ettik. Kurşun özellikle çocuklar olmak üzere halk sağlığını tehdit etmektedir.

Kadmiyum konsorejen olarak bilinmektedir. Arseniğin ise birçok önemli sağlık sorunlarının yanı sıra kansere neden olmaktadır. KKTC’de açık havada yakılan çöpler, büyük sayıda oluşan araba aküleri ve fosil yakıtlar ile çalışan elektrik santralleri de kanser vakalarının oluşumunda etki etmektedir.”

Erkeklerde meme küçültme ameliyatları artıyor

Dünyanın giderek dişileştiğine de dikkat çeken Djamgöz, özellikle tıbbi atıkların buna neden olduğunu belirterek, “Hormonel ilaçlar en düşük dozda çalışır. Toprağa ve suya karışan atıklar sadece insanların değil hayvanların da hormonları etkiliyor. Hayvanlarda bu değişim yılardır görülüyor. Hormon bozucu kimyasal maddeler erkeklerde kısırlığı arttırıyor. Son yılarda İngiltere’de en çok yapılan ameliyat erkeklerde meme küçültme operasyonlarıdır” diye konuştu.

Atık çöp değil ekonomik bir değer

İTÜ Kimya Mühendisliği Bölümü Prof. Dr. Hasancan Okutan yaptığı konuşmada atık yönetimin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bir zorunluluk haline geldiğine işaret ederek şu noktalara dikkat çekti:

“Atıklar, tekniğine uygun bir şekilde bertaraf edilmezler ise toprak yüzeyin ve yer altı suları ile deniz ve göllerin kirlenmesine neden oluyorlar. Diğer taraftan atık depolama sahalarından kaynaklanan metan gazı küresel ısınmaya neden olmaktadır ve karbondioksit gazından 21 kat daha etkilidir. Bu nedenle, ortaya çıkan evsel, endüstriyel/tehlikeli ve biyokütle gibi tüm atıkların toplum ve çevre açısından bir tehlike olmaktan çıkıp ekonomik bir girdiye dönüşmesi tüm dünyada sürdürülebilir kalkınmanın temellerinden birisi kabul edilmiştir. Çünkü atıklar, madde geri kazanımı ve enerji üretimi için yüksek potansiyele sahip. Bugün gelinen noktada uygulanan teknolojiler ile atıklardan enerji üretilebilirken, mevcut atıkların miktarı da en aza indirilmektedir.”

Sağlık kuruluşları sağlığı tehdit ediyor

Sağlığın korunması, geliştirilmesi ve hastalık halinde iyileştirilmesinden sorumlu olan sağlık kuruluşlarının bugün için sanıldığının aksine sağlığı tehdit ede durumda olduklarını söyleyen Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Prof. Dr. Fatma Eti Aslan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Tıbbi bakım süreçlerinde sterilizasyon ve dezenfeksiyon amacıyla kullanılan maddelerin, dioksinler ve civa gibi kimyasalların, biyolojik atık toksinlerinin; kansere, infertiliteye, erken doğum ve konjental malfarmasyonlara neden olduğu bilinmektedir. Ayrıca tıbbi atıklardan çıkan gazların oluşturduğu sera etkisi ise, küresel ısınma iklim değişikliklerini etkilemektedir.”

Sağlık kuruluşlarından çıkan tehlikeli atıklar hakkında konuşan İZAYDAŞ Geri Kazanım Şefi Şahan Dede, Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalarda, sağlık kuruluşlarında oluşan atıkların yüzde 3’nü tehlikeli atıklar olduğunun ortaya çıktığını belirterek şöyle devam etti:

“Sağlık kuruluşlarında teşhis, tanı, dezenfeksiyon ve temizlikte kullanılan ekipmanlar da tehlikeli atık olabilmektedir. Bu atıkların evsel ve tıbbi atıklara karıştırılmadan öncelikle kaynağında azaltılması, ayrıştırılması ve geri dönüşüm veya bertaraf tesislerine gönderilerek çevreye zarar vermesi önlenmelidir. Ülkemizde yılda 100 bin ton tıbbi atık üretilmektedir. Bunun yüzde 2’sinin tehlikeli atık olduğu düşünüldüğünde yılda 2000 ton tehlikeli atık sağlık kuruluşlarından çıkmaktadır.”

Eczane atıklarının insan sağlığı ve çevre kirliliği üzerinde önemli etkileri olduğunu söyleyen Ekolojik Enerji A.Ş. Atık Yönetim Bölge Müdürü Tansu Haksevenler özetle şunları belirtti:“Ülkemizde tehlikeli atıklar ilgili mevzuat olmasına rağmen, toplum olarak bu bilince varmamız ve bununla paralel olarak mevzuatı uygulayabilirliğimiz çok zordur. Özellikle tahmin edemediğimiz birçok farklı sektör ve noktadan tehlikeli atıklar oluşmaktadır. Bunun en güzel örneklerinden biride eczanelerden kaynaklanan atık gruplarıdır. 2009 yılından İstanbul’da 50 kilogram ve altındaki ilaç atıklarının, yönetmeliğin taşıma şartlarına uyumu da sağlanarak doğrudan bertaraf tesislerine gönderimine başlanmıştır. 3 yıl içerisinde 9,2 ton atığın evsel çöpe karışması engellenmiştir. Bu uygulama en kısa sürede tüm Türkiye’de uygulanmalıdır.”