Ağrı’da güvenlik güçlerinin operasyonu ile yakalanarak tutuklanan M.A. isimli terörist dağda bulunduğu süre içerisinde yaşadıklarını anlattı. M.A’nın çarpıcı ifadelerinde terör örgütü mensuplarının domuz eti yiyerek beslendiğini, Zerdüştlük eğitimleri aldıklarını ve aylarca banyo yapmadan yaşadıklarını anlattı. Örgüt üyelerine polis ve askere karşı korku propagandası yapıldığını belirten M. A. “Ben gözümle gördüm ki böyle bir şey yok, dağdaki insanlar sizin böyle olduğunuzu bilse hemen teslim olurlar, onların teslim olmaması için devamlı Polis Asker ve devlet korkusu işlenmektedir” dedi.

Ağrı’nın Hamur İlçesi Yuvacık Köyü Aladağlar civarında düzenlenen operasyonda ele geçirilen PKK’nın Aladağlar grup sorumlusu olan ve 17 yıldır aranan Serkeş (Kod adlı) Z. Z. isimli terör örgütü mensubunun ifadesi üzerine yapılan operasyonda Tolhildan (Kod adlı) örgüt mensubu M.A da yakalandı. Yakalanan örgüt mensubunun yapılan sorgulaması neticesinde; 09.09.2011 günü Ağrı-Van İl sınırı Çaldıran Tendürek Dağı zirve noktasında tır yakma eylemi, 07.10.2011 günü saat 00:30 sıralarında İlimiz Tutak İlçe Emniyet Amirliğine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı eyleminin sorumlusu olduğu öğrenildi. Çıkarıldığı adli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderilen M.A’nın ifadeleri terör örgütü üyelerinin dağdaki yaşam şartlarını da gözler önüne serdi.

-"ASKER VE POLİSTEN SOĞUTUYORLAR"-

M.A’ya yöneltilen sorulardan biri terör örgütünün örgütten kopmaları engellemek için kullandığı yöntemlerin neler olduğuydu. İfadelerine göre terör örgütü mensuplarına örgütte bulundukları süre içerisinde ‘devletin işkence yapacağı ve ömür boyu hapse koyacağı’ korkusunun yerleştirildiğini belirten M.A. “Örgüt kamplarında CD’lerde Polisin askerin insanları öldüren işkence yapan ceyrana veren, coplar ile vuran şeklinde görüntüler izletiyorlardı. Bu şekilde örgüt mensupların devletten askerden polisten soğuması ve kinlenmesi sağlanıyordu. Kamplarda aile hayatını gösteren temizliği gösteren evlilik gibi güzel şeylerin olduğu filimler izletmiyorlardı, çünkü bu görüntülerden etkileneceğimizden korkuyorlardı. Kaçanların yakaladığı zaman birincisinde ajan olduğu devletle işbirliği olduğunu söyleyerek psikolojik baskı kuruyorlar, ikinci seferinde öldürdüklerini biliyorum. Ayrıca kaçanları grup içerisinde kendi açılarından değerlendirerek kaçan hakkında mahkeme gibi yargılayarak karar veriyorlar, kaçmaya çalışanların silahlarını alarak tünel, kazı çalışmalarına göndererek çalıştırıyorlar” dedi. M.A. ayrıca örgütten kaçanların infaz edildiklerini ama örgüt üyelerinin bunların kimler olduğunu bilmediğini de ifadesine ekledi.

-"BANYO YAPMIYOR, DOMUZ ETİ YİYORLAR"-
Yakalanan terörist dağda bulunduğu süre içerisinde yiyecek, içecek ve temizlik ihtiyaçlarının nasıl karşılandığı sorusuna da yanıt verdi. Örgüt içindeki komutanların yiyecekleri kendilerine getirdiğini belirten M.A şunları söyledi:

“Bizim ihtiyaçlarımızı Suriyeli ÇİYA KOD temin etmekte idi. Örgüttekiler zaman zaman da domuz eti yiyorlardı ben yemiyordum. Dini inanışlarıma göre haramdır. Ben domuz eti yemediğim zaman bana tepki gösteriyorlardı. Bende bu tepkiden kurtulmak için midemin rahatsız olduğunu eti sevmediğimi söylüyordum. Bunlar domuzu şu şekilde görüyorlardı inekte ot yiyor dört ayaklı domuzda dört ayaklı bunu yemende herhangi bir günah yoktur şeklinde bana söylüyorlardı. Ben Allah’a şükür hiç domuz eti yemedim. Domuzu silahla avlayıp başını kesip yiyorlardı. Domuzun bütün etlerini yiyorlardı. Zaman zaman da yılan, ayı eti yediklerini gördüm. Köylerden zaman zamanda yiyecekler gelmektedir. Bu gelen yiyecekleri başımızda ki komutanlar silah zoru ile almaktadırlar. Köylüler gariban insanlar oldukları için ses çıkaramamaktadırlar. Dağda yaşayan yasadışı örgüt mensuplarının herhangi bir temizlik anlayışları yoktur. Ben dağda bulunduğum 2-2,5 yıl içerisinde toplam 2-3 defa yıkanabilmişimdir oda derede soğuk su ile kafamıza çamaşır deterjanı dökerek yıkanabildim. Benimde dağda bulunduğum süre içerisinde kafama ve vücudumun her yerine bit düştü. Kayalara sırtımızı sürterek kaşıntıdan kurtulmaya çalışıyorduk. Dağda olupta üst düzey komutanlar hariç vücuduna bit düşmeyen hiçbir örgüt mensubu yoktur.”

-"ÜST DÜZEY YÖNETİCİLERİN BİR ELİ YAĞDA BİR ELİ BALDA"-

M.A dağda yaşayan terör örgütü mensuplarının sadece bayram günlerinde yüzünü yıkadığını, tuvalet sonrası su ile temizlik yapılmadığını da ifadelerine ekledi. Örgütün üst düzey yöneticilerinin ise bu sıkıntıları yaşamadığının altını çizen M.A, “Bu kandırılmış, akılları çelinmiş gariban gençleri kullanan üst düzey yöneticiler ise bir eli yağda bir eli baldadır. Örgüt kimliğimizi vermeye gelmekte iken bile örgütün üst düzey yöneticisi olan Abbas Kod Duran Kalkan ise cipler ile gelmektedirler. Yattığımız yerler ise pislik içerisinde nerde akşam orda sabah olmaktadır. Yastık niyetine taşı kullanmaktaydık ve her gün ölüm, yabani hayvan korkusu ile yatmaktaydık. Üzerimizde sadece bir battaniye vardı. Bildiğim ve duyduğum birçok örgüt mensubu soğuktan dolayı hastalık kapmaktadır. Çoğu böbreklerinden rahatsızdır, bende de aynı rahatsızlık genç yaşta olmama rağmen vardır. Örgüt yöneticilerinin bize değer vermediklerine şu örneği verebilirim. Kuzey Irakta Beritan kampında hilti ile tünel kazarken hiltinin dönmesi sonucu parmaklarım kırıldı, bana silah eğitimi de veren Cigerhun Kod’lu örgüt yöneticisi git ellerini sabunla yıka bir şey olmaz dedi. Bu yüzden dolayı parmaklarım halen yamuktur. Yattığımız yerler çok kötüdür,Küçük sığınakta ancak iki kişinin sığabileceği yerde 4-5 kişi kalıyorduk, ölüm korkusu ile ne yediğimden, nede uyuduğumdan bir şey anlıyordum. Aklımda daima örgütten kaçma düşüncesi vardı” diye konuştu.

-ÇARPIK İLİŞKİLER VE ZERDÜŞTLÜK-

M.A’nın ifadesinde örgüt içindeki dini inanış ve çarpık ilişkiler ise şu şekilde yer aldı:

“Örgütte üst düzeyde yönetici isen her şeyi yapabilirsin senden kimse hesap sormaz eğer normal bir dağda savaşçı konumunda örgüt mensubu isen yaptığın en küçük hatanın hesabı sorulur. Üst düzey yöneticilerin birçoğunun bayanlar ile hatta erkekler ile ilişkisi vardır. Bayanlar ile ilişkisi olan üst düzey yöneticiler bu bayanları yükselterek üst konumlara getirirler eğer ilişkiyi reddederlerse ajanlıkla suçlanıp cezalandırılırlar. Bulunduğum dönem içerisinde bir birlerini sevdiklerinden dolayı örgütten kaçan insanları gördüm. Örgütte bulunduğum sürede örgüt mensuplarına yöneticiler tarafından Zerdüştlük eğitimi verilmektedir. Zerdüştlüğün de kutsal bir din ve Kürtlerin gerçek dini olduğu öğretilmektedir. Zerdüşt’ün Kürtlerin peygamberi olduğunu söylüyorlardı. Örgüte yeni katılanlardan namaz kılanlara ve oruç tutanlara hemen tepki çekmesin diye ilk başta karışmıyorlar daha sonra yavaş yavaş imkanları kısıtlanarak namaz kılmaları engelleniyorlardı. Abdest alacak su bulmalarına imkan verilmiyordu. Hatta Bende örgüte ilk katıldığımda oruç tutuyordum. İftar ve sahur saatinde yemek vermiyorlardı. Belli bir müddet sonra gücün kalmıyor temizlik yapamıyorsun, oruç moruç kalmıyor. Zerdüştlük ile ilgili kamplarda bol bol kitaplar okunmaktadır. Örgüt kamplarında ayrıca bizleri topladıklarında Ermenilerin de iyi insan olduğunu ve onlarında Kürt olduğunu söylüyorlardı. Hatta İsrail’li Yahudiler ile Kürtlerin kardeş olduklarını bizlere söylüyorlardı. Şuan ki İslamiyet’in gerçek İslamiyet olmadığını İslamiyet’in bozulduğunu dünyada doğru bir İslamiyet’in kalmadığı şeklinde konuşmalar yapıyordu. Örgütü yönetenler ne Allaha ne Peygambere ne kitaba inanıyorlar hiç birine inanmıyorlar. İnansalar zaten domuz eti yemezlerdi.”

-“SİZİN BÖYLE OLDUĞUNUZU GÖRSELER TESLİM OLURLAR”-

Örgütten kaçmadan önce polis ve askerden çok korktuğunu da ifadesine ekleyen M.A. bu korkunun içine örgüt tarafından işlendiğini söyledi. “Ama ben gözümle gördüm ki böyle bir şey yok, dağdaki insanlar sizin böyle olduğunuzu bilse hemen teslim olurlar” diyen M.A’nın ifadesi şöyle devam etti:

“Onların teslim olmaması için devamlı Polis Asker ve devlet korkusu işlenmektedir. Örgütten kaçanların teslim olduklarında ömür boyu hapse atıldığı, işkence gördüğü şeklinde psikolojik baskı yapıyorlardı. Burada bana gösterilen ilgi şefkati annem babam dahi zor gösterirdi imkanları olmadığından dolayı sizler ne yediyseniz bana da onlardan yedirdiniz. Ben örgüte zorla götürüldüm. Kaçmak için sürekli fırsat kolladım. Örgütten gitmek istediğimi sürekli söylediğimden dolayı beni devamlı sığınak ve tünel kazma işlerinde çalıştırdılar. Katıldığım iki eylemede tehdit zoru ile katıldım. Köye tekrar gitmek istemiyorum. Ben şu ana kadarki yaptığım eylemlerden dolayı pişmanım. Bundan sonraki hayatımda devlet bana iş imkanı sağlarsa çalışarak aileme ve kendime bakmak istiyorum. Kendimin ve ailemin can güvenliğinin sağlanmasını istiyorum.”