Bizler için domatesin hikayesi 1700’lerde başlasa da , aslında o anavatanı Güney ve Orta Amerika olan bir meyvedir ve Amerika’yı keşfeden Kolomb sayesinde 1492’den itibaren Avrupa’dan başlayarak tüm dünyaya yayılmıştır.  Evet, çoğu zaman ne olduğuna karar veremeyiz, aslında pek de düşünmeyiz, o kadar vaz geçilmez ve bizden olmuştur çünkü domates.Biyologlara göre meyve, 1893’de Amerika’da alınan mahkeme kararına göre ise sebzedir.

Neyse ne ,hem zengin,hem de fakir sofralarının baş tacı, tencere yemeklerimizin başrol oyuncusu, kahvaltı sofralarımızın vaz geçilmezi, bir dönem ülkemizde güzeli bile olan, yakın geçmişte Mısırlıların Hristiyan diye tutturduğu,pek çok protestonun baş silahı, Avrupa’da bir dönemin aşk elması olan  bu niğmet, şimdilerde  ana bültenlerin, ekonomi haberlerinin , vatandaşın ve hatta önemli siyasi görüşmelerin bir numaralı konusu. Ülke enflasyonunu bile etkiler hale gelen domatese daha ne ünvanlar yakıştırılabileceği bir yana,yemek kültürümüzde ve beslenme zincirimizde çok önemli bir yer teşkil eden domatesle ilişkimiz bir dargın, bir barışık sürüp gidiyor.

Aslında suç domateste değil. Doğanın düzenini bir türlü içine sindiremeyen bizlerde. Domates dediğin şey, ülkemizin doğal koşullarında Mayıs’tan başlayarak, Ekim’e kadar yenebilecek bir gıda ürünüyken, kış ortasında taze domates tüketmek isteyen bizler yüzünden , fiyatı arttıkça artıyor. Bir yanda 1-2 liraya ürettiği ürünü satmakta zorlanan çiftçi, diğer yanda kilosu  8-10 liraya dayanan domatesi almakta zorlanan tüketici. Arada , hiç şüphe yokki aracılar kazanıyor. Eh bu kadar kaybedene, bir kazanan olmalı tabii. Son aylarda neredeyse bütün anahaber bültenlerinde , pazar yerlerinde mikrofon uzatıldığında, domates alamamaktan veya taneyle almaktan şikayet edenleri dinlemekten içim şişti.Bir kişi de çıkıp, kış ortasında domates yemek zorunda mıyız ? diye sormuyor, sorgulamıyor. Şikayet edecek o kadar çok şey bulunuyorki, çözüme odaklanmak mümkün olmuyor. Oysa artık hemen herkesin evinde derindonduruculu buzdolapları var. Yazdan rendeleyip depolanacak domateslerle kış boyunca pilav,makarna,menemen yapmak mümkün. Ayrıca salça yapabilir, vakit yoksa yapanlardan alıp, onların ev ekonomilerine de katkı sağlayabiliriz.Nerede kaldı bizim atadan,anadan kalma kış hazırlıklarımız? Neden herşeyi her an elimizin altında istiyoruz ? Domates gibi, aslında  yazın yetişen biber ve salatalık da bütün kış tezgahlarda el yakıyor. Ne olur almasak da biraz özlesek? Zamanında tüketsek. Ne olur,şikayet üreteceğimize,kendimiz için çözümler üretsek ? Her yerde tanesi 50 kuruşla- 1 lira arasında değişen domates , biber fideleri satılıyor. Şanslı olanlar bahçelerine, olmayanlar balkonlarına,pencere kenarlarına üçer,beşer bu fidelerden dikseler. Emin olun Milli Piyango’dan daha fazla kazanma şansı var. Bir fide , bire,üç,beş,on verir. Ne kadar emek verirsek, o kadar yemek yeriz. Hem üretmenin, hem de tüketirken ekonomi yapmanın keyfine varırırz.

Bir düşünün bu teklifi lütfen. Şikayet etmekten daha kolay emin olun. Küçük çocuklarınız da bayılacaktır ve gönüllü bahçıvanlarınız olacaktır. Evet hayat zor, hayat pahalı ama küçük mutluluklar, zafer anları yaratmak elimizde. Doğanın cömertliğini hatırlayın lütfen. Belli bir yaşın üstündekiler, özleyerek yediğiniz domateslerin, salatalıkların tadı damaklarınızdan, keyfi hafızalarınızdan silindi mi yoksa ? Zorlayın biraz kendinizi ve çekip çıkarın  hatıralarınız arasından elinize kokusu sinen, mis gibi sulu kıpkırmızı yaz domateslerini. Çocuklarınızda yaşasın bu güzellikleri ve doğanın ritminin farkına yeniden varın birlikte.

Sağlıklı günler için,herşeyi zamanında tüketmek en iyisi.

Sevgi ve Doğayla Kalın!