11-15 Mayıs 2015 tarihlerini kapsayan tur operatörlüğünü üstlendiğim ADÜ Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Doğu Karadeniz ve Batum turu, Dr. Altuğ Özden, bölüm başkanı Doç. Dr. Göksel Armağan ve Dr. Osman Orkan Özer iş birliği ile başarılı bir şekilde gerçekleşti.

11 Mayıs tarihinde Nevzat Biçer parkında buluşan 22 öğrenci ve hocaları geziyi planlayan Dr. Altuğ Özden, Bölüm Başkanı Doç. Dr. Göksel Armağan ve Dr. Osman Orkan Özer eşliğinde Adnan Menderes Havaalanından uçakla ilk durak Trabzon’a geldi. Havaalanından Tuncallar ile işbirliği yapan Hopa Tur kaptan Mesut ve muavin Gökhan aracıyla Coşandere’nin aktığı Altındere Vadisine gelinerek dinlenme tesislerinde alabalık ve kuymak gibi Karadeniz yemeklerini içeren öğlen yemeği yendi. Grup 1200 metrelik patika yolu muhteşem Ladin ve Kayın ağaçlarının arasından yürüyerek çıktı. Burada rehber Bahar Hanım eşliğinde Karadağ’ın eteklerinde kayalara oyularak yapılan Sümela Manastırını gezdi. Manastır içindeki kütüphane, ayazma, su kemerleri ve fresklerle ilgili bilgi aldıktan sonra minibüsten inilen noktaya gelerek Maçka’daki Büyük Sümela Otel’e yerleşildi ve akşam yemeği yendi.

İkinci gün oteldeki kahvaltının ardından grup Trabzon’da bulunan Karadeniz Teknik Üniversitesi kampüsünü ziyaret etti. Kampüs içindeki fakülteler görülerek küçük bir kahve molası verildi. Buradan Uzungöl’e gidildi ve dik yamaçlardan düşen kayaların Haldizen Deresi'nin önünü kapatmasıyla oluşan doğa harikası göl kenarında yürüyüş yapıldı. Buranın turizme kazandırılmasında önemli rolü olan Dursun Ali İnan’a ait tesislerde Karadeniz lezzetleri ve İnan’ın kendi yaptığı ahşap objeler ilgi çekti. Grubun sonraki durağı Rize idi. Geleneksel dokumaların yapıldığı Zaimoğlu Rize Bezleri atölyesinde yetkili Kemal Bey’in bezlerin dokunuşu ve özellikleri hakkında yaptığı bilgilendirmenin ardından alışveriş yapıldı. Kız öğrencilere Rize’nin geleneksel tülbent-çemberi takıldı. Fabrikada gençler bir de horon çekerek keyifli anlar geçirdi. Rize’de en önemli ürün olan çay elbette es geçilmedi. Rize Çaykur Cumhuriyet Fabrikasında çayın dalından koparılıp paketlenene kadar olan aşamaları Yücel Bey’in anlatımıyla dinlenip ikram edilen çaylar içildi. Rize’de gün batımı Ziraatçılar Tepesinde izlendi. Eski adı Garal Tepesi olan bu tepenin önemi Türkiye’ye çay bitkisini getirerek tarımda öncü olan Ziraat Mühendisi Tubitak hizmet ödülü sahibi Zihni Derin’den gelmektedir. Burada çay bitkisi ve Zihni Derin hakkında hocalarından bilgi alan öğrenciler Çay Araştırma Enstitüsünü gezdi. Ardından Hopa’ya varıldı ve Cihan Otel’e yerleşildi. Yorulmak nedir bilmeyen öğrenciler oteldeki akşam yemeğinin ardından Hopa’lı kaptan Mesut’un rehberliğinde Hopa Don Kişot Cafe’ye giderek horon ve yöresel ezgilerle coştu.

Üçüncü gün gezinin en merak edilen rotasıydı. Akşam horon çekerken ayağını inciten kaptan Mesut’un yerine yola kaptan Yıllar ile devam eden ekip, kahvaltının ardından Sarp sınır kapısına ulaştı, nüfüs cüzdanıyla gümrük işlemlerinin ardından sınırı geçerek Gürcistan’ın Acara bölgesinin önemli şehri olan Batum’a vardı. Burada Gürcü rehber Mari eşliğinde şehir merkezinden 9 km uzaklıktaki Dünya’nın el ile hazırlanmış tropik bitkileri ile ünlü ikinci büyük bahçesi olan botanik parkta yürüyüş yapıldı. Bir doğa harikası olan Batum botanik bahçesinde farklı çiçekler ve ağaçlar görüldükten sonra tekrar şehir merkezine dönülerek öğle yemeği yendi. Ardından tarihi Orta Camii, Ortodoks kilisesi, Posedion anıtı, Tiyatro binası, Medea Heykeli, Avrupa meydanı gezildi ve bilgi alındı. Teleferikle yukarı çıkılarak bu estetik şehir bir de tepeden izlendi. Tur operatörü Adnan Bey hoş bir sürpriz yaparak grubu deniz kıyısında çok güzel bir restaurant olan Rivera’ya götürdü. Hinkal, haçapuri, cevizli patlıcan gibi Gürcü yemeklerini ve özellikle armut suyunu çok beğenen gençler, Gürcü müziği eşliğinde güzel anlar geçirdi. Su gösterileri yapılmadığı için izlenemese de gece olunca aydınlatmalarla daha da güzelleşen şehri araçla turlayarak Hopa’ya dönüldü.

Dördüncü gün Cihan Otel’den çıkış yapılarak zirvelerinde hala kar olan Kaçkar Dağlarında 1350metre yükseklikteki zengin bitki örtüsü ve kaplıca suları ile ünlü Ayder Yaylası’na varıldı. Yaylanın serin doğasında insanı dinç tutan havayı soluyan gençler bol oksijen alıp tepelere tırmanarak çocuklar gibi eğlendi. Serbest zamanda yenilen öğle yemeğinin ardından Çamlıhemşin’e geçildi. Burada bulunan Fırtına Tur araçları ile UNESCO tarafından dünya miras listesine alınan 50 ekosistem arasında bulunan Fırtına Vadisine çıkıldı.Önce Sevdaluk dizisinin de çekim yeri olan eski adıyla Çinçiva yeni adıyla Şenyuva köyüne uğrandı. Dağın yamaçlarındaki ahşap evler son derece ilginçti. Grup daha sonra bulutların arasından masal gibi bir yolculukla fırtına vadisi üzerinde yükselen Zilkale’ye geçti. Grup, vadinin içinde bir kartal yuvası gibi yükselen kalenin yanındaki kahvede sıcacık Karadeniz çayıyla ısındı, kahve sahibinin çaldığı tulumla ve kızının başı çektiği horonla tam anlamıyla Karadeniz kültürünü yaşama şansı buldu. Fırtına Tur araçlarından Çamlıhemşin’de ayrılarak Türkiye’ye kendini bıçağı ile tanıtmış Trabzon’un Sürmene ilçesine, buradaki el yapımı çelik bıçakların yaşayan tarihi olan 95 yaşındaki Mehmet Kumbasar’ı görmek üzere dükkânına gidildi ancak kendisi yoktu. Torununun verdiği bilgileri dinleyerek evladiyelik bıçaklardan alışveriş yapıldı. Daha sonra Trabzon’a geçen grup merak ettiği Aydın Forum’dan farklı olarak kapalı inşa edilen Forum AVM’de verdiği kısa molanın ardından Maçka Büyük Sümela Otel’e vararak açık büfe akşam yemeğini yedi.

Gezinin son günü oteldeki kahvaltının ardından çıkış yapan ekip Trabzon çarşısına indi. Çarşı’da Trabzon’a özgü el sanatı olan Trabzon Hasırı, Telkâri ve Trabzon’da sadece beş ailenin yaptığı Kazaziye işlerini yapan ustaların marifetli ellerinde hazırlanan ürünleri görme fırsatı buldu. Grup, serbest zamanda güneşin ilk kez kendini gösterdiği Karadeniz’de deniz kıyısında martılar eşliğinde çay keyfi yaptı. Daha sonra Akçaabat köftesini Türkiye’ye tanıtan restoranda köfte yemek için Trabzon’un bir diğer ilçesi Akçaabat’a gidildi. Seragölü kenarındaki yeni yapılan tesiste meşhur Akçaabat köftesinin yanısıra kaygana, turşu kavurması gibi yöresel lezzetler tadıldı. Tekrar Trabzon’a geçilerek rehber Bahar Hanım eşliğinde Ayasofya Camii ziyaret edildi. İstanbul’un Latin işgaline uğraması ile İstanbul’dan kaçan Kommenos sülalesi tarafından 1250-1260 yıllarında Manastır kilisesi olarak yapılan, adını “Kutsal bilgelik” anlamına gelen Ayasofya’dan alan Kilise 1584 yılında Cami’ye çevrilmiş olup, 1964’de Vakıflar genel müdürlüğü tarafından restore edilerek Müze’ye dönüştürülmüş, 2012’de tekrar ibadete açılarak cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. Gezinin son durağı olarak Soğuksu semtinde küçük bir çam korusu içinde yer alan Atatürk Köşkü ziyaret edildi. Köşk, Kostantin Kabayanidis tarafından 1890 yılında yazlık olarak yaptırılmış, 1923'den sonra hazineye kalmıştır. Atatürk 1924, 1930 ve 1937 yıllarındaki Trabzon ziyaretlerinde, bu köşkte kalmıştır. Ölümünden sonra Trabzon belediyesi, o dönemde kullanılan eşyalarla dekore ederek "Atatürk Müzesi" olarak ziyarete açmıştır. Atatürk 11 Haziran 1937 gecesi bu Köşk’te bütün mal varlığını canından çok sevdiği Türk ulusuna armağan etme kararı almıştır. Bu tarihi ziyaretlerin ardından programı tamamlayan ekip, 18.40 uçağıyla Trabzon Havaalanından İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı aktarmasıyla İzmir Adnan Menderes Havaalanına inerek tur otobüsüyle Nevzat Biçer parkına bırakıldı.

            Ben Aydın Avcı’dan bu haftalıkta bu kadar. Turumuza katılan başta hocalarımız olmak üzere öğrencilerimize, gezimize katkıda bulunan kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyorum. Bu güzellikleri görmeye ve yerinde yaşamaya siz değerli okuyucularımı 8-16 Ağustos 2015 tarihlerinde yapılacak olan 7 gece 9 günlük Batı-Kuzey-Doğu Karadeniz ve Batum turuna davet ediyorum. Hepinize hayırlı işler ve hayırlı haftalar diliyorum.

11281701_451738315002794_1253104267_n.jpg11329028_451738251669467_1325227375_n.jpg

hfgjhjk.jpg