Günlerdir koluma saat takmadım. Oysa şehirde, uyurken bile saatim kolumdadır.Her sene doğanın içinde yaşama şansı buduğum 2 aylık keyifli dönemde, doğanın zamanı ile yaşamanın , bunu gözlemleyebilmenin huzurunu iliklerimde hissediyorum. Doğada hiçbir şey aceleyle olmuyor. Diktiğimiz fideler yavaş yavaş boy veriyor,büyüyor,çiçekleniyor ve domatese,bibere,salatalığa dönüşüyor.Biz de onlarla birlikte dönüşüyoruz. Sabırla ve sevgiyle bekliyor,besliyor,gözlemliyor ve yaşıyoruz. Elimizin,ayağımızın toprağa değdiği her an huzur ve keyif dolu.Doğanın sağaltıcı gücü ruhlarımızı iyileştirir,canlandırırken,bedenlerimizi de tazeliyor, içimizi yeni umutlarla dolduruyor. Tıpkı toprağa ektiğimiz çiçekler,küçük sebze bahçemizde yetiştirdiğimiz ürünler gibi doğanın bir parçası olmanın,onun zamanını yaşamanın keyifli ve sarhoş edici dinginliğini yudum yudum içiyoruz. Rüzgarla eğilip,bükülen,kalkan,inen adeta dans eden çeşitli ağaçların ve çiçeklerin  arasında dolaşarak, kah çömelip, kah toplayarak bir çeşit şükür dansı yapar gibiyim. Karanlık günleri aşmanın,yüzünü güneşe dönmenin, yanlız olmadığını hissetmenin yolu küçük bahçemizden geçiyor gibi.

Bu zor zamanlarda, büyük şehirlerde bulunmak durumunda olan herkese bir tutam yeşili, bir tutam doğayı hayatlarına katmaları tavsiyesinde bulunmak isterim. Belki bir söğüt gölgesi, belki bir saksı sardunya,hiç olmadı vazoda bir demet çiçek.... Ruhunuzu aydınlatmaya,sizi doğanın zamanına uymaya davet edecektir.Göğün mavisini,güneşin sıcaklığını,denizin serinliğini,toprağın bereketini sık sık kendinize hatırlatın.

Şehirli insanın yanlızlığı,insanı insana daha çok muhtaç ederken,kırılganlığını da arttırıyor.Ta derinlerde biriken,kızgınlık,kaybetme korkusu,muhtaçlık ve yarınlarımızla ilgili kaygılar bizi  birilerine,birşeylere ve zamana daha da bağımlı hale getiriyor. Daha fazla sahiplenme duygusu içinde, zamana bile sözümüzü geçirme çabasına giriyoruz.Oysa, doğada hiçbir şey diğerinin sahipliğinde değildir.Doğanın zamanı,tamda olması gerektiği zaman şeftaliyi oldurur,yaprağı sarartır,çiçeği açtırır. Doğadaki hiçbir varlık, bunun dışına çıkma,kontrol etme,sahip olma çabasında değildir.Hızla doğadan uzaklaşan insan için ise hayat , giderek daha zor,daha yanlız. Zaman ise hiç yetmiyor.

Kolunuzdaki değil, doğadaki zamanın farkına varmak için, kendinize imkan tanıyın. Doğa insanı zamanı, güneşe,aya,bitkilerin büyümesine,mevsimlere ve etrafında olan türlü küçük değişime göre algılar.Çünkü zaman, yaşadığımız çevreyle birlikte algılanır.Doğadan uzak kalan büyük şehir insanı ise şehir yaşantısının etkisiyle bambaşka bir çevre algısı içine girer.Doğadaki akıştan uzaklaşan insan, zamanıda verimsiz,kopuk kopuk ve hızlı yaşamaya başlar. Bunun sonucunda da, büyük şehirdeki insan,sürekli koşar,koşar ama hiçbir şeye tam olarak yetişemez.Şehirdeki insan , üzerinde türlü kaygının ağarlığı,hırsın gerilimi,mülkiyetin tutsaklığıyla, doğaya yakın olan insana göre sahip olduğu hayatiyeti yitirmiş bir yaşam sürüyor.Şehirde evlerimiz eşya, kafalarımız ise türlü düşünceyle dolu.Doğada ise yaşam alabildiğine basit.Doğadaki insan azla yetinmeyi bilir. Evini ve kafasını türlü gereksiz şeyle doldurmak yerine, duygu dünyasını doldurmayı,sezgilerini ve içgüdülerini geliştirmeyi tercih eder.Kendinize bir sorun ; Bir kuşun kanat çırpmasını, bir arının vızıldamasını, bir yaprağın düşerken çıkardığı sesi en son ne zaman duydunuz veya dikkat ettiniz ?

Doğanın zamanına kulak verin.Doğanın acelesi yoktur.Sizi sürüklemez.Her şey olması gereken zamanda olur. Tabii, insanoğlu sabırsız,saygısız ve hoyrat bir şekilde müdahale etmediği sürece.

Bir zamanlar birinin dediği gibi, “ Her yolculuk bir adımla başlar. “ İnsanlığımızı yeniden keşfetmek ve zamanın bereketinden faydalanmak için doğaya doğru atacağımız her adım önemlidir. Herkese , kendi çıktığı yolculukta keyifli keşifler ve zamanlar diliyorum.

Sevgi ve doğayla kalın !