1. ‘Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi’
‘Medya-kapital’ Türkiye’ye başkentlik vasfı kalmamış, kendi yetiştirdiği, aslını inkâr eden ‘haramzade’ basın şövalyelerinin dayaklarından bitap düşmüş Ankara’yı mekân seçme cesareti ve onu estetize etme başarısı gösterebildiği için…

Türkiye televizyon tarihinin en unutulmaz sezon finalini (“Kızımın katili Kızım!”) en ürpertici, iç acıtıcı ve inandırıcı biçimde sunan, olağandışı imgelem performansı için…
‘İyi-kötü’, ‘doğru-yanlış’, ‘güzel-çirkin’, ‘pis-temiz’, ‘haşin-müşfik’ ikili karşıtlıklarının, düzen arayışında zoraki ayrımlar, hakikatinse bunların iç içeliğinde, sarmaşıklığında ve karşılıklı akışkanlığında olduğunu hatırlattığı, dahası bu akışkanlığın ‘kanun-suç’ ikiliğinde de mevcudiyetine parmak bastığı için…

Tesettürlü genç kızın da ‘Cumartesi Annesi’nin de hakkını yememe, yedirmeme duyarlılığında, bu memlekette hemen hiçbir sol siyasetin beceremediği en geniş insan hakkı savunuculuğunu ibreten örneklediği için… “O ‘demir leblebi’ gibi görünen erkeği kazı, altından tir tir titreyen insan çıkar” mesajını verdiği için…

2. ‘Kuzey/Güney’
‘Behzat Ç.’de dolaylı ve tali sunulan o son noktaya, ‘erkeklik’ pratiğinin aslında en çok ve daha derinden ezdiği erkeğin hali pürmelâline başlı başına ve doğrudan odaklaşıp onu sorunsallaştırdığı için…

‘Jolly’ (coşturucu) performansına alışık olduğumuz Kıvanç Tatlıtuğ’dan alışılmadık derecede başarılı bir ‘bully’ (zorba) tiplemesi var edebildiği için…

3. ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’
Bir dönemin hepimizde derin izler bırakmış Yeşilçam melodramlarına hafiften formatlı kurgusuyla tatlı bir mazi aşısı yapmaktan giderek yorgun düşse de, bir ‘görsel masal’ı dayanışmacı, paylaşımcı, özgeci, kısaca ‘sosyalizan’ motif ve vurgularla ve de ‘patlaksız’ bir kastingle sunmaya hâlâ kararlıca devam ettiği için…

4. Fatmagül’ün Suçu Ne?
Senaryo yorgunluğu bakımından ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ye dair söylenen onun için de geçerli olmak kaydıyla, maşist-ataerkilliğe karşı çıkış yolunda, feminist olmasa da en azından ‘feminen’ direniş adına yabana atılmaz uyarıcı dinamiği için… Ama esas, “erkek ‘iktidar’dan azade ise insan olur” diye için için ‘dürten’ o muhteşem ‘Rahmi’ (Bülent Seyran) karakterini bize armağan ettiği için…

5. Umutsuz Ev Kadınları
Öncelikle, orijinaliyle karşılaştırmaya giderek burun kıvırdığımız halde, akan zaman içinde kendi ‘orijinalite’sini var ederek bizi ‘morarttığı’ için… Başta beş muhteşem kadın olmak üzere güçlü oyuncu performansıyla Türkiye şehir toplumundaki derin değişimin karşılığını kurguladığı, rekabetçi etiğin iliklerimize işlemişliğini yansıttığı ve muhafazakâr ikiyüzlülüğümüzü eğlenceli biçimde suratımıza çarptığı için…
radikal