Yeni single’la beraber hayatınızda hangisi daha ağır basıyor? Sükunet mi tempo mu?

Günümüz insanının hayatın hızlı temposuna ayak uydurma gibi bir derdi var. Aman geride kalmayayım, bir şey kaçırmayayım... Ajandalarımız ne kadar doluysa, Twitter’da ne kadar takipçimiz varsa o kadar değerliyiz! Bir günümüz bile boş kalsa paniğe kapılıyoruz. Küçükken mesela sayım günlerinde sokağa çıkma yasağı olurdu ya, ‘Oh, kimse bir şey yapamıyor eşitiz hepimiz’ derdim daha o zamandan, düşün. Ben de hız hastasıydım düne kadar. Hâlâ da yavaşlamayı öğrenedurmaktayım. Bir nevi felsefe bu. Ve duygusu insanın kendi içinde. Öyle Tibet’lere filan gitmeye gerek yok. 

Psikiyatr bağımlısı insan da çok...

Kendi içinde var olan bir şeyi üstüne para vererek başkalarının sana göstermesini istiyorsun. Onların dediği şey de aynı: Yavaşla, kendini keşfet, içindekini dinle. Rekabet gerektiren bir mesleğim olmasına rağmen yarış atı gibi takılmayı hep reddettim. Bana kalsa daha sade bir hayat yaşayacağım. Birkaç tane siyah düz elbise alıp her yere aynı kıyafetle gideceğim mesela.

Neden yapamıyorsunuz?

Kesin cimrinin önde gideni derler! Yaparım belki. Füturistler sadeliği öngörür. Cem Yılmaz da hep öyle siyahlar içindedir mesela.

Onlara özenme durumu mu var?

Farkında olmadan zaten yapmaya başlamışım. Birçok insan beni değişik yerlerde aynı kıyafetle görmüştür. Artist değilim yani bu konuda.

Oysa üst üste gelen single’lar sonrası her zamankinden daha ‘tarz’sınız.

Single’ımın renklerine büründüm. Pahalı bir elbise aldın diyelim. Bir giydiğini ikinci kez giymene izin vermiyorlar. Hemen fotoğrafları yan yana basıp ‘Ooo bilmemkim hanım, fakirleştiniz mi? Hep aynı kıyafet’... E ne yapacaktık? Bir kez giydik diye yer bezi mi yapacaktık? Bir giydiğini bir daha giymemek ne demek? Asıl ayıp bu. Müthiş bir görmemişlik. Fakir fukara aç gezsin, sen yılbaşı ağacı gibi dolan. Olmaz.

Tüm o şatafatlı düzeni tiye alır, dalga geçer bir havanız var...

E hayat çok ciddiye alınacak bir mevzu değil. Evrende yaşadığın süre parmak şıklatması kadar. Hiçbir şeyin ciddiye alınacak tarafı yok. Yıllar geçtikçe, yaş aldıkça demlenip yapılan hesap kitapların pek de önemi olmadığını fark ediyorsun. Yaşam kalitesi önemli. O da inan ki sadece paraya bakmıyor.

Uzun aradan sonra bir süredir konser/canlı yayın/röportaj trafiği içindesiniz. Özlemiş misiniz?

Bukalemun gibiyim. Hemen uyum sağlarım. Hiç affetmem, anında koyarım raconu. Kendi meşrebimde tabii... 10 yılı Tibetli Lamalar gibi tefekküre dalarak geçirmedim bu arada... Televizyonlarda görünmekten nefret ettiğim yok. Ortada bir iş varsa çıkar anlatırsın, hayat hakkında üç beş laf edersin. Sinemada da, dizilerde de, reklam filminde de yer aldım. Hatta bir ara jüri üyeliğini deneyimledim Akademi Türkiye’de. Pek manasız bir iş. Bir kere jüri kavramına herkes sinir oluyor. Ahkam keserek para kazanmak çok ballı iş, kabul. İyi kötü herkesin alıcısı var. Birinin beğendiğine sen ‘Olmamış’ deyince, insanlar sinir oluyor. Öte yandan her birine ‘Ooo, ne cici, ne hoş’ dersen de hiç ilginç kabul edilmiyorsun.

Yıllardan beri dobra bir haliniz var. Lafınızı pek sakınmıyorunuz.

Yok canım, niye sakınacakmışım? Bunu kibarlıkla yapmaya çalışıyorum. Kötü olmak iyi oldu. Üsluplar çok sivrileşti. Yeri geldiğinde elimi belime koymasını bilirim. İçimde iyi-kötü, her türlü kadın var.

Şu an hangi kadın ağır basıyor?

Beni sinirlendirirsen ben de sana çakarım. Eskiden daha fevriydim. Hâlâ zaman zaman trafikte filan kim olduğuma bakmadan ciyak ciyak bağırdığım olabiliyor. Ben de insanım.

Yeni single’la yaşınız, kilonuz çok konuşulur oldu. Nedir bu insanların sizinle alıp veremediği?

Kendileri yıprandıkça senin de yıpranmanı istiyorlar. Sen buna dur diyecek önlemler aldığında, bunların doğal olmadığına inananlar var. ‘Hakikaten ne yapıyor bu kadın?’ diyorlar. N’apıyorum? E senin yapamadığını yapıyorum tatlıcım.

İnanılmayacak nesi var?

Bilmiyorum. Bir kere genetik yapıyı hesaba katmak lazım. Genetiğin sağlam değilse üstüne kurduğun uzun ömürlü olmayabilir. Benim yaşımla bir derdim yok. Hepimiz, hepimizin bildiği oyunları oynuyoruz. Dalgamı geçiyorum, ne yapayım? 
Ama yaşınızı söylememeniz farklı taraflara çekiliyor... 
Neyimiz gizli ki Allah aşkına? Aç Google’ı, orada her şey yazıyor. Kilomu, yaşımı, kazandığım parayı bilip ne yapacaklar? Bırak kimi daha az zannetsin, kimi daha fazla... Muradımız yaş ve kilo ise açıkladığın rakamın illa ki üstüne koyma âdeti var. Ama inanmayan da haklı. Öyle alıştırılmışlar. Bin kiloluk kadın, ‘55 kiloyum’ diyor misal. Small giyermiş!

Yaşlanmak değil büyümek 

En çok neyinizle övünürsünüz? 
Bu piyasada en az kirlenmiş insanlardan biri olduğumu biliyorum. İlla bir şeyimle övüneceksem budur. 

“Yaşlanmıyorum, büyüyorum” demişsiniz geçenlerde. ‘Büyümekten’ korkuyor musunuz? 
Ölümden korkmak aslında o. Korkunun ecele faydası yok. Ölümsüzlük de yok. Hayatın sarp ve dikenli yollarında azimle ilerlerken oran buran kanayacak tabii. Yok öyle Indiana Jones gibi her atraksiyonu yap, şapkan kafanda kalsın. Yaşlanma sürecini şık geçirdiğin sürece saygıdeğersin. Dışı dikiş tutmayan, içi geberik çok insan var. Façayı düzeltirken içeriyle de ilgileneceksin. Her bakımdan. 

Bir de bitmek bilmeyen ‘fotoşop’ mevzusu var... 
İlla ki! 


‘Fotoşop var’ diye bağırmak kadına en büyük hakaret gibi geliyor bana. 
Öyle. ‘Sen aslında böyle değilsin’ demek o. Tamamen başka bir kadın yaratılıyorsa yerden göğe haklı olurlar tabii bu arada. Müzik marketlerden ayrı kaldığım sürede deli gibi spor yaptım. Ölene kadar da yapacağım. O zaman seyir tarafında olan da bilip bilmeden ahkam kesmeyecek. Sabrın varsa sen de yap, sonuç parlak olsun. İmaj fotoğrafın fiyakalı olacak tabii. Ben bebeyken de rötuş diye bir şey vardı. Vesikalığın da fiyakalı çıktığın zaman ağız ensede, fiyonk gibi dolaşmasını biliyorsun ama! Sana da yapılıyor yani. Fotoşopsuz kalmayın, vesikalığınız güzel olsun dedim son olarak. 

Yakında kitap geliyor 
‘Keşke’ dediğiniz rol, şarkı var mı? 
Bir kitap yazacağım deyip duruyorum. İçinde ‘A bu şarkı da mı, bu rol de mi senden geçti?’ diye okuyacaklar bir bölümü. Hani dört yıl çalıştığım albüm projem vardı ya. Pireye kızıp yorgan yaktığım. Orada kullanmadığım kaç şarkı başka ağızlarda hit oldu, bilsen. 

Otobiyografik mi olacak? 

Hayattan seçmeler, esintiler diyelim. Biyografi için daha ağır takılmak lazım. Bir de o zaman her şeyi, tüm gördüklerini, şahit olduklarını yazamazsın. 

Arkanızda sağlam bir ekip olmamasının eksikliğini hissettiğiniz oldu mu? 
Her zaman... Markam çok daha doğru yönetilseydi daha iri yarı ve herkese daha bol para kazandıran bir hale dönüşürdü. Senelerce birlikte çalıştığım insanlar var. İnsan tarafım mı ağır basıyor nedir bilemiyorum, öyle bir kalemde kesip atamayabiliyorum. Bizim işimizde insani duygular ne kadar az olursa o kadar başarılı olursun. Ben öyle yaşayamam ama. 

Vicdan ağır basıyor herhalde... 
Vicdani muhasebe bende fazlasıyla var. Günümüzde pek ‘in’ değil bu, biliyorum. Ama Batı’da yavaş yavaş insani değerlerin tekrar baş verdiğini sevinerek gözlemliyorum. 

Peki vicdanlı olmak hayatınızı zorlaştırıyor mu? 
Yapılan haksızlıklara karşı gayetle katı olabiliyorum buna karşın. Mesela hayvanlara acı çektirenler aynı yöntemle ölsün filan istiyorum. 

Kendinizi vamp kadın olarak hissetiğiniz oldu mu? 
Hayır, hiç. 

Oysa vakti zamanında sizinle anılan bir sıfat olmuş... 
Yok, seksi dendi hep. Vamp, kötü-seksi kadın demek. Doğrudur, hayatım boyunca hep böyle anıldım. 80 yaşında hâlâ seksi nine mi diyecekler? Otur ağla! Sahnede çok yaramazımdır mesela. Ama geçende çıkan ‘Bana seksi denmesine bayılıyorum’, ‘Frikik görmek isteyen klibime bakabilir, manzara orda’ vs. beyanlar zinhar benim ağzımdan çıkmadı. Ben hayatımın her döneminde meramını zarafetle anlatan biri oldum. Düzeltir, bu sallama haber yapanların hepimizden özür dilemesini beklerim.