Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, fantezi fikirleri, provokatif düşünceleri ve kışkırtıcı beyanlarının ülkeyi çıkmaza sürüklediğini'' öne sürdü.

''Adalet ve Kalkınma Partisi'nin tümüyle işi gücü bırakıp, Başbakan Erdoğan'ın bireysel hedef ve çıkarlarına yönelik seferberlik içine girdiğini'' öne süren Bahçeli, şöyle devam etti:

''Başkanlık veya yarı başkanlık hesap ve arzularını gerçekleştirmek için yoğun bir çaba göstermiştir. Sanırsınız ki Türkiye tek kişilik çadır tiyatrosunun sergilendiği bir ülkedir ve Recep Tayyip Erdoğan'dan başka dikkate alınacak ve önemsenecek kimse de kalmamıştır. Sanki bu ülke Başbakan'a miras bırakılmış, keyfi neyi isterse canı neyi çekerse, aklına ne düşerse yapmak kendisine hak ve helal olarak sunulmuştur. Ne yazık ki ülkemiz, tek kişinin izansızlıklarına, tahripkar yaklaşımlarına ve bölücü üslubuna kilitlenmiştir. Tek kişinin ağına düşürülmüş, tek kişinin heveslerine teslim edilmiş ve tek kişinin bencilliklerine emanet bırakılmıştır.

Şişirilmiş bir benlik, kibir gergefinde işlenmiş bir ego, kendi sözünden başkasını duymayan bir kendini beğenmişlik Başbakan'a endişe verici şekilde hakim olmuştur. Başbakan Erdoğan, hakaret etse de duyulmamakta, nefret yıldırımlarını savursa da kimse üzerine almamaktadır.''

''Dikkat çekici olanı...''

Bahçeli, ''Başbakan Erdoğan'ın partisinin İstanbul İl Başkanlığı kongresinde basın ve yayın organlarında yer bulmuş kalem ve düşünce sahiplerini hedefine alan yaklaşımının oldukça dikkat çekici'' olduğunu belirterek, ''Tasmanın kime takıldığı, hangi canlıyla ilgili olduğu hepimizce bilinmektedir. Bizim için mühim olan öncelikli husus, bu ağır sözlere kimsenin çıtının dahi çıkmamış olması ve kimsenin üzerine almamasıdır'' diye konuştu.

''Bize göre bu itham ve iğrenç benzetme medyanın kucağına atılmıştır'' ifadesini kullanan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Biz beklerdik ki Başbakan'ın sözlerine taraflı tarafsız tüm basın ve yayın organları ve kalem sahipleri aynı anda refleks ve tepki gösterebilseydi. Ancak tasmadan alınganlık göstermeyenler, birbirini işaret etmeye ve 'ben değil sensin' yarışına girmişlerdir. Bizim sözümüz ve mesajımızın kapsama alanı, elbette Başbakan'ın attığı tasmayı havada kapmak için sıraya geçenlerle ilgili değildir. Üzülerek şahit olmaktayız ki dünün mütareke basını neredeyse yeniden belini doğrultmuş, bugünün kalemşörleri gurur ve izzet-i nefsin iflas sınırına dayanmıştır.

AKP hızla yol almakta ve 'büyük usta' diye takdim edilen Başbakan ise amacına emin adımlarla gitmenin rahatlığı içindedir. Bizim açımızdan bu anlayış, çıraklığını Okyanus ötesinin yanında, kalfalığını BOP'un eşbaşkanlığında, ustalığını ise bölücülük tezgahında ve kanlı senaryolarda heyecanla herkese sergilemiştir.

Şayet yıkım yolunun, bölünme istikametinin inşası ustalık olarak değerlendiriliyorsa, o zaman İmralı'da yatan cani, Kandil'deki fitne ve Irak'ın kuzeyindeki yılan, ustalar kurulunun birer üyesi olarak tanımlanmalıdır.''

''2012 Model Führer''

Konuşmasında, Türk Hava Yolları çalışanlarının yaptığı eyleme de değinen Bahçeli, ''demokratik itirazlar, hak arama çabaları, her defasında AKP'nin biber gazlı müdahalesine çarpmaktadır'' ifadesini kullandı.

Toplumun her kesiminin, Hükümet'in uygulamalarından, ilkel ve hoşgörüsüz yönetim anlayışından rahatsız ve endişeli olduğunu ileri süren Bahçeli, ''Başbakan ve Hükümetine göre kimse AKP'nin kararına karşı gelmemeli, karşı çıkmamalıdır. Uysallık, itaat, kayıtsızlık, dağınıklık, komutla hareket ve sürü psikolojisi herkese hakim olmalıdır. Başbakan Erdoğan'ın hikmetinden kuşku duyulmamalı, tam bir adanmışlıkla '2012 Model Führer' alkışlanmalı ve onaylanmalıdır'' diye konuştu.

Türk Hava Yolları personelinden mağdur olanların sorunlarının çözülmesi ve işten çıkarılanların bir an önce eski görevlerine iade edilmesi gerektiğini belirten Bahçeli, ''Hükümet, bu konuda gerekli girişimleri başlatmalı, uçağın tekerine taş koymamalıdır'' dedi.

''Biz de onaylamıyoruz...''

Ülke gündeminin bir süredir kürtaj ve sezaryen konularıyla meşgul olduğunu anımsatan Bahçeli, ''Başbakan'ın, gündem kaydırmak ve saptırmak sinsiliğiyle yaptığı ipe sapa gelmez benzetmeleri maalesef her şeyin önüne geçmiş durumdadır. Bilhassa 'her kürtaj bir Uludure'dir' teşbihi hiçbir şekilde izah edilemeyecek ve her tarafa çekilebilecek sakıncalarla ve garabetlerle doludur'' şeklinde konuştu.

''Bu tartışmanın ortasında, İstanbul'daki üçüncü köprü ihalesinin de kaşla göz arasında yapıldığını ve yine yandaşların abat edildiğini'' öne süren Bahçeli, şöyle konuştu:

''Madem her kürtaj bir cinayettir, bu durumda sormak lazımdır ki Başbakan Erdoğan 9,5 yıldır nerededir ve bu cinayete neden göz yummuştur? Kürtaja cinayet diyen Başbakan, 2004 yılında serbest bıraktığı zinayı nasıl açıklayacak ve bu konudaki sicilini nasıl temize çıkaracaktır?

Biz parti olarak İslami, insani, hukuki ve tıbbi olarak yaptığımız değerlendirmeler neticesinde kürtaja karşıyız ve onaylamıyoruz. Ancak tıbbi gerekçelerle birlikte, ruhsal ve psikolojik gerekler hayat ve varlık meselesi haline gelmişse elbette belirli bir süreyi aşmamak kaydıyla kürtaja izin verilmesi mümkün olabilecektir. Bu konunun esasını uzmanlarımıza ve bu işin erbabına bırakılması, kadın bedeninin ve sağlığının tartışma malzemesi yapılmaması bizim en temel tercihimizdir.''