Ege Bölgesi ülkemizin en aktif deprem bölgelerinden birisidir. Bölgede çok sayıda kırık hattı bulunmakta. Bunlara ek olarak sürekli yeni kırılmalar oluşmakta. O fay hattı, bu fay hattı demeye de gerek yok. Burada bulunan fayların çok hareketli olması kırılmalara, yeni gerilmelere ve yeni oluşumlara neden oluyor. Ayrıca bu oluşumlar oldukça hızlı bir seyir gösteriyor. Ulusal Deprem İzleme Merkezi kaynaklı bilgiler tarandığında ilginç sonuçlara ulaşılabiliyor. Bu sitenin haritasını aylara göre incelediğinizde Ege Denizinin kuzey ve güneyinde oldukça yoğun bir hareketlilik yaşanmakta. Gelibolu Yarımadası açıkları ile Rodos Adası açıkları arasındaki bölgede de yoğun sarsıntılar hemen göze çarpmakta. Arada bulunan dirençli sahalarda ise enerji birikimleri yeni kırık oluşumu gibi oldukça önemli bir sorunu gündeme getirmekte. Tarihsel istatistiklere bakıldığında 7 ve üzeri şiddetteki depremlere sıkça rastlanmakta. Bölgede 5 ile 6 arasındaki büyüklükteki depremlere yılda birkaç defa rastlanabilmekte. Durum böyle olunca da deprem riskinin giderek artmakta olduğu görülüyor. Bölgede en son 7 şiddetindeki deprem 1949 yılında meydana gelmiş. Tarihi dönemlerdeki sıklık göz önüne alındığında yakın bir gelecekte bu şiddette bir depremi beklemek doğal görünüyor. Şu gün deprem olur demek imkansız olsa da, şiddetli bir depremin gerçekleşme riski giderek artmakta.

            Deprem riskinin giderek arttığı günümüzde bizler depremden korunmak için neler yapıyoruz? Olası bir depremde nasıl davranacağımızı biliyor muyuz? Binalarımızın dayanıklılığı konusunda bilgimiz var mı? Deprem olduğunda hangi birimler öncelikle harekete geçecek? Bu türden yüzlerce soru sorabiliriz. Ama bu sorulara alabileceğimiz cevaplar ise yok denecek kadar az. Çünkü, deprem ve korunma yolları hakkında bir şey bilmiyoruz, bir şeyler yapmıyoruz, en kötüsü de depremi önemsemiyoruz. Hani bize bir şey olmaz derler ya, işte öyle. Yetkililerin bu işe el atıp bizleri de bilinçlendirmesi gerekli. Ama maalesef böyle bir oluşum ya da girişim yok. Fotoğraf sergileri ile falan bu işler olmuyor.

            O zaman ne yapmamız gerekir? Cevabı gayet basit. Öncelikle Büyükşehir öncülüğünde tüm afetler için Afet Lojistik Merkezi kurulması gerekir. Normal zamanlarda bu birim değişik görevler yapabilir. Afetlerde devreye girecek Afet Koordinasyon Merkezi de kurulmalı ve görev tanımları yapılmalıdır. Bu merkez olası ya da olağanüstü doğal afetlerin öncesinden bitimine kadar geçen süre içerisinde Büyükşehrin tamamını kapsayacak şekilde, tüm çalışmaları koordine edecek bir yapıda olmalıdır. Eğitim çalışmaları ve eşgüdüm bu merkezin en önemli görevi olmalıdır. Büyükşehir sınırları içerisindeki tüm yaşayanların bir şekilde afet eğitiminden geçirilmesi gerekir. Can ve mal kayıplarının en aza indirilmesi için eğitim oldukça önemlidir. Verilecek eğitimin niteliği, türleri, zamanlaması ve diğer bilgileri afet koordinasyon merkezi tarafından belirlenmelidir. Deprem odaklı kentsel dönüşüme acilen başlanması, insanlara daha güvenli yaşam alanları oluşturulması için yapılarda yenileme ve yenilenme çalışmalarının yürütülmesi için uzman bir ekip kurulması şarttır. Gerekli kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon ile kimseye zarar vermeden, en kısa sürede, en hızlı dönüşümü sağlamak yerinde olacaktır. Yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi can ve mal kaybını en aza indirmek için izlenmesi gereken bir yoldur.

            Peki bunları kim yapacak? Büyükşehir öncülüğünde tüm ilgili kurum ve kuruluşlar bu oluşumda görev almalı ve aktif çalışmalıdırlar. Yoksa olabilecek bir depremde çok sayıda ceset torbasına gereksinim olacaktır. Tedbir almak pişman olmaktan iyidir.

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png

habericiuygulamalar.jpg