28 Şubat soruşturmasında ismi sık sık anıldığı halde, geçirdiği soğuk algınlığı nedeniyle kış aylarını sessiz bir şekilde geçiren Demirel, önceki gün TBMM Araştırma Komisyonu üyeleriyle 4 saatlik bir görüşme yaptı. Grip döneminin ardından şubat ayında Güniz Sokak’taki konutunda görüştüğümüz Demirel’in o dönemki bitkinliği de kışta kalmış.
Milletvekilleri, Demirel’in 4 saat konuştuğunu, kendileri isteseydi bir üç saat daha konuşmaya hazır olduğunu anlattı. Demirel’in doktoru Aylin Cesur da “Cumhurbaşkanı temposu düşmeden bir üç saat daha konuşabilirdi. Bunu önerdi” diye milletvekillerinin gözlemini doğruladı. Telefonla görüşme yaptığımız Demirel’in ses tonu ve konuşmasındaki akıcılık da bunu doğrular nitelikteydi.

Demirel’e ilk önce komisyonun kendisiyle görüşmesini nasıl değerlendirdiğini sordum. Yanıtı açıktı: “Muhatap olarak beni görmüşlerse ‘hayır’ demem. Türkiye’de yaşanan meseleleri sorarlarsa da bildiklerimi ve fikrimi anlatırım. Birçok konuda da bilgim ve fikrim var. Bu yüzden ‘fikrim yok’ da demem...”

SUÇUN KENDİSİNE YIKILMASINDAN ŞİKAYETÇİ

9. Cumhurbaşkanı Demirel, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının asılmasıyla ilgili görüşlerini de TBMM Komisyonu’na aktarmıştı. Osmanlıyı örnek verip ‘Osmanlı da kendi çocuklarını öldürüyordu’ dediğine dair iddiaların gerçeği yansıtmadığını söyleyen Demirel, ‘üç fidan’ın asılması konusunda suçun kendisine yıkılmasından da şikayetçi oldu. Demirel, şunları söyledi: “O tarihte milli irade mevcuttur.

İdam kararları yargıtay, Meclis ve Cumhurbaşkanı’ndan geçmiştir. Kararı milli irade vermiştir. O milli irade de bütün milleti temsil ediyor. Bugünlerde her fırsatta ‘meşruiyetin kaynağı’ olarak gösterilen milli irade buraya gelince niye sayılmıyor. Ben o milli iradede, 276’da sadece 1’im. Asılsınlar diye propaganda da yapmadım.

Keşke böyle olmasaydı ama o günün şartlarında öyle oldu maalesef ve yapılanlar kanuniydi. O gün hükümet de ben değildim. Üstelik darbeden zarar görmüştüm. Halkın oylarıyla kurulan iktidar elimden alınmıştı. Şimdi bunun suçunu, günahını benim üstüme yıkmanın manası var mı? Bu demagoji değil mi?”