Erkeğe göre kadının siyaset yapması hem meşakkatli hem de zordur. Zira kadının zamanı da siyaset mekânı da sınırlıdır.

Aile sorumluluklarından, ev işlerine ayıracağı zamandan feragat etmesi, çalışma saatlerini gündüzle sınırlı tutması gibi birçok engeli ta işin başında göğüslemeyi peşinen kabullenmesi gerekir.

Kahvelere, içkili mekânlara, ıssız, nispeten tenha yerlere gidemeyeceğine göre mesajlarını iletmek için tek çare çarşı pazar dolaşmak ya da kapı kapı ev ve iş yeri ziyaretidir.

Dahası…

-Çalışma sırasında şayet kapı yüzüne kapanırsa aldırmadan yan dairenin kapısını çalabilecek kadar inançlı ve dirençli olmayı icabettirir.

-Bulunduğu ortamlarda tuzak sorulara kızmadan, hiddetlenmeden cevap verebilecek kadar siyasi bilgisi, tecrübesi ve savunacak cesareti olması gerekir.

-Davasına hizmet ve başarı kendi, eşi ve çocuklarına ayıracağı zamandan fedakârlıkla doğru orantılıdır.

-Yeri geldiğinde siyasette de erkek gibi sözünü dudaktan, gözünü budaktan esirgemeyecek kadar cesur ve korkusuz olmak zorundadır.

Bu saydıklarımız yaratılışı gereği narin ve duygusal yapıdaki kadının, eğer sağlam inanç yüksek ideal sahibi değilse, başarabileceği bir iş değildir.

 Yapısı güçlü değilse, “ideal hırsı” yoksa kelleyi koltuğa almamış ise zorlama fayda etmez. Aşırı heves çevresine verdiği zarar kadar kendi sağlığına da verir.

Velhasıl her bir kadın için siyaset yapılması, sürdürülmesi ve katlanılması dıştan göründüğü kadar kolay değildir.

Ama geldiğimiz noktada ister belediye başkanı ister milletvekili ve cumhurbaşkanı olsun seçimi kazanmanın yolu bu etkili güçten geçiyor.

1994 yerel seçimlerinde, İlhan Kesici(ANAP),Bedrettin Dalan(DYP),Zülfü Livaneli(SHP),Ertuğrul Günay(CHP) gibi o günün ağır toplarının aday olduğu İstanbul’da günümüzün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim kazanmasında kadınlar büyük rol oynamıştı.

O seçimler öncesinde kendisi ile sohbetimiz sırasında Aydın eski belediye başkanlarından merhum Cevat Aldemir İstanbul’da seçimi Refah Partisi’nin alacağı öngörüsünde bulunmuştu.

Gerekçesini de Refahlı kadınların, mahalle mahalle, sokak sokak İstanbul’da organize olmasına ve görüş farkı gözetmeksizin ev ziyaretleri ve insani yardımlarla İstanbullulardaki önyargıyı yıkmasına bağlamıştı ve dediği de çıkmıştı.

Orada başlayan kadın hareketi Refah’ın türevi AK Parti sayesinde bütün Türkiye’ye yayıldı ve seçim sonucunu belirleyen yegâne güce dönüştü.

 Nitekim basından öğrendiğimize göre cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Erdoğan erkek seçmenden %48 oy aldığı halde kadınlardan %55 oy almıştır.

Türkiye’de üst üste dokuz seçim kazandığı halde Aydın’da 2004 yerel seçimlerindeki başarısını bir türlü tekrarlayamayan AK Parti bunca mağlubiyete rağmen yıkılmadı ayakta ise nedeni kadınlardır.  

Kitleyi ateşleyen, onu çeken lokomotif de “Arizona Karıncası” Kadın Kolları eski Başkanı Demet Pilevnelidir.

2009 da yapılan parti il divanı toplantısında Aydın Belediye sınırları içersinde ikamet eden 55 bin haneden 42 bin 600 adedini ziyaret ettikleri ile ilgili sözleri salondakilerin takdirini toplamış ve salondan alkış almıştı.

Tabanla barışık olmasıyla, kadınların geçim, aile bütçesine katkı, ev idaresi, çocuklarının eğitimi, siyasette ve gönüllü kuruluşlarda temsil gibi ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarını yakından bilmesiyle ve en önemlisi de herkesimle ustaca iletişim kurma becerisi ile Demet Hanım diğer rakiplerinden her zaman bir adım önde oldu.

Onun ve arkadaşlarının çalışmaları Aydın kent merkezi ile sınırlı da değildi. Her seçim döneminde gitmedikleri mahalle çalmadıkları kapı bırakmadılar dense yeridir.

Son başarıları da Buharkent seçimleri… CHP ve AY-BA elemanları ile bire bir mücadele ettiler ve sonunda boğayı boynuzundan yakalayan kendileri oldu.

Keza cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sıcağı, çocukların tatilini bahane etmediler, evlerini ve işlerini ihmal ettiler ve bir oy fazla alabilir miyiz, ümidi ile dağ bayır demeden çalıştılar.

Ancak çalışmaları ne takdir gördü ne de emeklerinin kadri kıymeti bilindi. Aksine kırlangıç gibi yuva yaptılar sefasını İl Başkanı Sadık Atay sürdü.

Hani bazı aileler vardır… Kadın evin geçimini temin eder, bütün yükü çeker de yuva yıkılmaktan kurtulur, buradaki durum da bundan farklı bir şey değil.

Ama Sayın Pilevneli’nin bıçak kemiğine dayanmış olacak ki, “Yeter artık bizim sırtımızdan geçindiğiniz” dedi ve görevi bıraktığını açıkladı.

27 Mayıs İhtilalının ne başında ne de sonunda hiçbir katkısı olmadığı halde ihtilalcılar tarafından ihtilal liderliğine getirilen Cemal Gürsel için Üstat Necip Fazıl “bedavacı” anlamında “tarihin en büyük lüpçüsü” derdi.

Üstat bu günlere erişseydi aynı hükmü Sadık Atay için de verirdi ve bu tespiti takdir toplar, alkış da alırdı.    

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png

habericiuygulamalar.jpg