Çorum olaylarının üzerinden 31 yıl geçti. Ancak perde arkası hâlâ aydınlatılamadı. Dönemin Çorum Ülkü Yolu Derneği Başkanı Kazım Aras, olayların iç yüzünün ortaya çıkarılması için resmî yazışmaların deşifre edilmesini istiyor. Dönemin Cezaevi Ülkücü Başkanı Mustafa Kubat ise "Alevileri öldürenler ülkücü değildi. Darbe yapmak için şehri birbirine düşürdüler." diyor.
 
12 Eylül darbesine zemin hazırlamak için mezhep çatışmasını hedefleyen Çorum Olayları'nın üzerinden 31 yıl geçti. Çoğu Alevi 57 vatandaşın öldürülmesiyle fitili ateşlenen olaylar, MHP'li Bakan Gün Sazak'ın katledilmesinin ardından 4 Temmuz günü zirveye tırmandı. Cuma namazında 14 camide aynı anda Çorum'daki Alaaddin Camii'nin bombalandığı şayiası yayılınca, Alevi ve Sünni mahallelerinde barikatlar kuruldu, çatışmalar başladı. Dönemin Çorum Ülkü Yolu Derneği Başkanı Kazım Aras, provokasyonun açıkça uygulamaya konulduğunu söylüyor. "Cami bombalanmış dediler. Terastan baktım öyle bir şey yoktu." diyor. Şehirde o gün çok fazla yabancı araba ve insan gördüğünü aktaran Alevi vatandaşlardan K.M., olayların bilinçli olarak engellenmediğini düşünüyor. Sünni mahallesinden göç etmek zorunda kalan A.Ö., ise şu tespitte bulunuyor: "Hepsi tezgahtı." 
 
1980 yılının mayıs aylarında başlayarak 4 Temmuz'da mezhep çatışmalarıyla zirveye tırmanan Çorum olaylarında resmi rakamlara göre 57 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. 12 Eylül darbesine giden yolda önemli bir kilometre taşı olan kanlı olaylar yakın tarihteki birçok olay gibi aydınlatılamadı. 
 
Dönemin Çorum Ülkü Yolu Derneği Başkanı Kazım Aras, olaylardan sonra 4 yıl cezaevinde kaldığını anlatıyor. Öncesinde Kahramanmaraş olayları ve Gün Sazak'ın ölümü yaşandığı için sürekli uyarıldıklarını söylüyor. O zamana kadar Çorum'da Alevi ve Sünni kamplaşması olmadığını belirtiyor. Olayların en ateşli zamanında Bolu tugayından komandoların şehre gelip Sigorta Hastanesi'ne yerleştirildiklerini aktaran Aras, geceleri mahallelerde kurşunlamalar olunca, askerlere, "Evlerde güvenlik yitirildi. Dışarıda insanlar ölüyor, birbirini boğazlıyor. Müdahale edin." diye müracaat ettiklerini ifade ediyor. Askerlerin ise "Biz buradan çıkmama talimatı aldık." dediklerini söylüyor. Bir otomobilden polisle gelip Milönü Mahallesi'nin kurşunlandığının şahitleri olduğuna dikkat çeken Aras, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "4 Temmuz günü cuma namazına 5 dakika kala dışarıda bir panik oldu. Alaaddin Camii bombalanmış diye cadde dolmuş taşmış. Baktım yok öyle bir şey. 'Durun, yapmayın' diye bağırdık ama olmadı. Millet galeyana gelmiş. Alevilerin sokaklarına giden yollarda insanları engellemek için çektiğim çile bana yeter. Sonra duyduk ki yine bir aynı marka bir otomobil Alaaddin Camii'nin bombalandığı yönünde anonslar yapmış. Ben sorgum sırasında arabayı söyledim. 'O senin meselen değil, karıştırma' dediler. Olanlar sırasında 19 yaşındaydım. Cezaevine girince, daha düne kadar kardeş yaşayanlar birbirini nasıl öldürdü diye düşündüm. Hatamız bu milleti kışkırtanların oyununa gelmektir. Bunu da zaman geçince anladık." 
 
Kazım Aras, 31 yıldır aydınlatılamayan olaylara dikkat çekiyor. Şunları söylüyor: "Aradan 31 yıl geçti. O zamanki emniyetin ve Genelkurmay'ın resmi yazışmaları, arşivleri vardır. Onlar incelenmeli. Artık devlet üzerine düşeni yapmalı. Danıştay baskını nasıl ortaya çıktıysa, Çorum'un da, Uğur Mumcu suikastının da ortaya çıkarılması lazım. O dönemdeki resmi makamlardaki sağ olanların ciddi manada ifadeleri alınmalı, sorgulanmalı." 
 
ALEVİ KARDEŞİNİ SAKLAYAN SÜNNİLER OLDU 
 
Dönemin tanıklarından A.Ö. (69) olaylarda Sünni mahallesinden Alevi mahallesine göç etmek zorunda kaldığını anlatıyor. Şu ifadeleri kullanıyor: "Sağcı-solcu çatışması Alevi-Sünni çatışmasına dönüştürüldü. Dışarıdan getirilip örgütlenen birileri vardı, kesin. Halk bunu tek başına yapamazdı. Tezgahtı. Bunu bir fırsat bildiler. Evleri yakanlar kimdi bilemiyoruz. İki taraftan da yanlış yapanlar oldu. Alevi komşusunu saklayan Sünniler olduğunu gördük. Sadece masum halkın canı acıdı." 
 
Dönemin Cezaevi Ülkücü Başkanı Mustafa Kubat ise Alevi kökenli vatandaşları öldürenlerin ülkücüler olmadığını söylüyor: "Kim olduğu bilinmeyen insanlardı. Darbe yapmak için şehri birbirine düşürdüler. 'Cami bombalandı' söylentisi 14 camide aynı anda çıktı. Hatta Ulu Cami'de bunu söyleyenin kim olduğu dahi biliniyordu. Bu kişiler hiç aranmadı. Halkın yüzde 90'ı olaylara hiç karışmadı. Hem Alevi hem Sünniler evlerinden çıkmadılar. Ortada dolduruşa gelmiş gençler ve provokasyonlar vardı. Ortada halkın elinde bulunmaması gereken silahlar vardı. Bugün Ergenekon kapsamında bu olayların üstüne de gidilmeli." 
Çorumlular, 'inadına kardeşlik' dedi 
 
Çorum'da 1980 yılında yaşanan olaylarda hayatını kaybeden 57 kişi, olayların 31'inci yılında 'Kardeşlik Yürüyüşü' ile anıldı. Bahabey Caddesi'nde başlayan yürüyüş saat kulesine kadar devam etti. Binlerce kişi ellerinde 'İnadına kardeşlik, inadına sevgi', 'Darbecilerden hesap sorulsun' gibi pankartlar ile yürüyüş yaptı. Anma etkinliği Alevi Kültür Merkezi, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Çorum Şubesi, Emek Partisi, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve birçok sivil toplum kuruluşunun katılımı ile yapıldı. Bahabey ile Gazi caddelerinde yapılan yürüyüşte kardeşlik sloganları atıldı. Herhangi bir gerginliğin yaşanmadığı anma etkinliği Cumhuriyet Parkı'ndaki basın bildirisinin ardından son buldu.  (Zaman)