Enerjik, konuşkan, kendini anlatmayı seven, karşındaki insanın gözlerinin içine bakan, neşeli biri Gözde Kansu. Yeni sezonda onu bir televizyon filminde, sinemada ve bir dizide bol bol izleyeceğiz. Çalışmaktan, yeni tiplere bürünmekten son derece keyif alan oyuncu ile yeni projelerini konuştuk.

En son 'Dudaktan Kalbe' dizisinde sevenlerinin karşısına çıkan Gözde Kansu, ilkokuldan beri en büyük hayali olan oyunculuğun hem okullu hem de alaylılarından. En yakın arkadaşı şarkıcı Sıla'nın davetiyle İzmir'den İstanbul'a gelen ve pek çok önemli ekolle çalışma imkanı bulan oyuncu, bugüne kadar çok sayıda projede yer aldı. Elbette en akılda kalan 'Dudaktan Kalbe'de canlandırdığı 'Nimet' karakteriydi. Kansu, yeni sezonda üç farklı projede yer alacak; 'Aşk Üçgeni' isimli bir televizyon filmi, kasımda vizyona girecek olan sinema filmi 'Neşeli Hayat' ve TRT'de yayınlanacak olan 'Bahar Dalları' dizisi...

Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?
Sahnede olmaya küçük yaşta karar verdim. Baleye gidiyordum ve ilk sahneye çıktığımda orada olmam gerektiğine karar verdim. Okul hayatımda da tüm sosyal faaliyetlerin içerisinde oldum. İzmir Folklor Araştırma Kurumu'nda halk oyunları oynadım. Yurtdışı festivallerine katıldım. Şansım ve okulum sahneyi tadabileceğim şahane imkanlar yarattı bana. Oradan Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girdim, okulu dondurup İstanbul'a geldim ve Kandemir Konduk Tiyatrosu'nun elemelerine katıldım. Sıla beni buraya taşıdı da diyebiliriz.

Nasıl oldu tam olarak?
Sıla'yla senelerce sıra arkadaşıydık. İstanbul'da okuyordu. Bir yıl ayrı kaldık. Doğum günümde bana 'Artık ne zaman geliyorsun' dedi. 'Geliyorum' dedim. Anneme 'İstanbul'a yerleşiyorum' dedim ve 12 gün sonra İstanbul'daydım. Sıla beni aldı ve evinin anahtarını verip 'Burası evimiz' dedi. Her şey rüya gibi geçti. Benden sonra ailem de yerleşti İstanbul'a.

Peki, oyunculuk adına hayalleriniz neydi İstanbul'a gelirken?
Çok iyi kuramsal eğitim alıyorsunuz ama İzmir'de Şehir Tiyatrosu ve özel tiyatrolar yok. Ben sahnede olmak istiyordum. Burada tiyatro olması, daha çok oyun izleyebilecek olmam, mesleğinin duayenlerinin İstanbul'da yaşaması beni bu tarafa itti. Zaten hayatım boyunca hiçbir yerde uzun duramadım. Mesleki olarak da öyle. Bir o ekole baktım, oradan öğrenebileceğimi alıp farklı ekollerle tanışmaya başladım. Öğrenmeye çok açıktım.

Pek çok önemli isimle çalışma imkanı buldunuz. Onlardan öğrendiğiniz ve oyunculuğunuza kattığınız en önemli şeyler nelerdi?
Beynimde o kadar not aldım ve ruhumla, gözümle o kadar emmeye çalıştım ki, hepsinin yanına birer öğrenci mantığıyla gittim. Suna Pekuysal'ın enerjisi beni müthiş büyülemişti, kendi jenerasyonumda bile görmedim onun gibi birini. Suna Pekuysal, komedide ve ruhta usta benim için. Özkan Uğur ve Derya Baykal ile çalışma imkanı buldum, Ferhan Şensoy'un zekası, genel kültürü, sahne adabı, yazarlığı, sohbetleri, hayata bakış açısı, Tiyatro İstanbul'daki tiyatro adabı, Gencay Gürün'ün estetik anlayışı, Metin Serezli'nin komedideki ustalığı, Kerem Atabeyoğlu'nu izleme şansı bulmam, Yılmaz Erdoğan ve BKM Mutfak ekibinin bakış açısı, yazarlıktaki önerileri, yaşamın ne kadar doğru taklitçisi olursak o kadar samimi olabileceğimiz üzerine yaptığı çalışmalar beni bugünlere getirdi. Yiğit Özşener'den, Özge Özder'den de çok şey öğrendim. Özellikle çocuk oyuncuları takip etmeye çalışırım. Onların samimiliğini kolay kolay başka yerde bulamazsınız. Yalandan gülmez, yalandan ağlamaz onlar. Ayrıca Çiçek Taksi'de Erol Günaydın ile bir araya geldik. Benim en büyük şansım önemli isimlerle bir arada olmamdı.

TEK TORNADAN ÇIKMAK BANA GÖRE DEĞİL
Siz hem okullu, hem alaylısınız bu anlamda...
Tek tornadan çıkmak hiç bana göre değil. Hayatın çeşitliliğini, zenginliğini görmeliyim. Her şey o kadar çeşitli ki, ben de bir oyuncu olarak bunları emmeliyim. İnsan olarak böyle bir yapım var. Enerji fazlam, hareketli bir yapım var. Yaşamayı ve aktarmayı seviyorum. Her insanın gözünün içine bakmayı isterim. Her şeyin içindeki iyiliği, kötülüğü, dengeyi aktarmalıyım. Oyunculukta zamanla ustalaşırken bunları yorumlayıp, kendi tepkimi, bakış açımı yerleştirmek ve yol göstermek niyetindeyim.

'Dudaktan Kalbe'de canlandırdığınız 'Nimet' rolü çok sempatik olmasa da insanlar yine onun iyi yanlarını görebildi, sevdiler. Bu anlamda canlandırdığınız karakterlere nasıl yaklaşırsınız?
Oynadığım her şey benden çıkıyor. Geçen yıl Anthony Vincent Pova'nın workshoplarına katıldım. Orada Eric Morris tekniğiyle kendinden yola çıkarak oyunculuk yapmayı geliştirmeye çalıştım. Rolün kaderini senarist belirler ama benim malzemem üzerine kurulur. Yazar karakteri bilir ama ben 75 bölümden sonra o karakteri herkesten daha iyi bilir hale geliyorum. Benim için kimse sadece iyi, kötü, yalancı ya da hırsız olamaz. Mutlaka bir nedeni vardır. Hayat şartları insanın başına her türlü şeyi getirebilir ama o kişinin güzel bir yanı mutlaka vardır. Güzel bir şey yok demek düzene haksızlık olur. Bu nedenle 'Nimet' kimsenin de olamayacağı gibi kötü ve çekilmez biri olamazdı.

Sezon boyunca sevilen bir dizide yer almak size nasıl hissettiriyor?
Ekiple, yönetmenle, oyuncu ekibiyle, çalışması çok keyifli bir setimiz vardı. Güzel toparlanmış bir ekiptik. Keyifli iki yıl geçirdik. Biz eğlenince izleyiciye de geçti bu.

ÇALIŞMAYI, ŞEHİR HAYATINI SEVİYORUM
Sezonda yoğunluktan ertelediğiniz herhangi bir şeyler oldu mu yaz döneminde hayata geçirebildiğiniz?
Spora, yazmaya, okumaya, proje geliştirmeye vakit ayırdım. Yeni işin heyecanı var. Yeni rolümde şarkı söylemem gerektiği için şan dersi almaya başladım. Çok tatil seven biri de değilim. Çalışmayı, şehir hayatını seviyorum. Dizi biter bitmez Turkmax için 'Aşk Üçgeni' adında bir televizyon filmi çektik. Ve yeni projeye hazırlanıyorum.

Sezonda sizi hangi dizide izleyeceğiz?
TRT'de 'Bahar Dalları' adında bir diziye başlayacağım. Sumru Yavrucuk, Altan Erkekli, Levent Özdilek, Özlem Conker gibi isimler yer alıyor projede. Dizi sesli çekilecek. Nimet'in aksine çok farklı bir karakter oynayacağım. Bu arada Yılmaz Erdoğan ve BKM Mutfak ekibiyle birlikte 'Neşeli Hayat' filminde rol aldım.

Sıla'nın albümünde 'Özledim Onu' adlı şarkıda imzanız var. Var mı bu yönde başka çalışmalar?
Uzun zamandır yazıyorum. Kalemim, kağıdım çantamdan hiç eksik olmaz. Sıla'nın usta kalemi var. Birlikte de yazardık. Bir akşam Efe Bahadır'la onlar çalıp söylerken yazdıklarımdan birini söylemeye başladı Sıla. Sonra albüme koyunca çok mutlu oldum tabii.

Sanat hayatınızda sizi neler besliyor?
Ben metroya binebilmeliyim, Tahtakale'de oturabilmeliyim. Hayata karışabilmeliyim. Kendimle kalmayı da ailem ve dostlarımla olmayı da seviyorum. Anları yakalamak çok önemli. Anda korku yoktur ya onu yapmaya çalışıyorum. Kendimi hem zenginleştirmenin hem de sadeleştirmenin peşindeyim.

Gözde ile kısa kısa
İstanbul'un en sevdiğiniz yeri? Boğaz
En son okuduğunuz kitap? Elif Şafak - Aşk
En son izlediğiniz film? Cinema Paradiso, Mutluluk ve Vicky Christina Barcelona
En son kendinize ne aldınız? Şal
En son neye çok güldünüz? Kendime çok gülerim ben her zaman.
Uğruna inandığınız bir şey var mı? Anneannemin duaları.
Şu aralar çok sık mırıldandığınız bir şarkı var mı? Sıla ve Kenan Doğulu'nun şarkılarından söylüyorum ve Lara Fabian dinliyorum.
Beş yıl sonra nerede olmak istiyorsunuz? Sağlıklı, huzurlu, mutlu, ailemle ve dostlarımla işimin başında, kendinden birazcık memnun kalmış olmayı istiyorum. Dünyada daha çok yer görmüş, daha çok tiyatro yapmış, sinema filmi çekmiş olmak isterim. Mesleğinde iyi bir oyuncu olarak anılmak istiyorum. Bazı konularda da alternatifsiz olmayı istiyorum.

Akşam