Okumaya pek meraklı olmayanlar, “Çok okuyan mı, yoksa gezen mi bilir?” deyimini “kuru kuru okumuşsun, gidip yerinde görmemişsin, neye yarar. Deneyimle elde edilen bilgi daha sahici ve daha kalıcıdır. Yani çok gezen daha kanıtlanmış bir bilgiye sahiptir” diye yorumlayıp geçerler.
Okumaya meraklı olanlar ise “okumadan görülen bir şey hiç bir anlam ifade etmez. Çünkü tam olarak neyi gördüğünü bile bilmezsin, yani sadece bakar ama göremezsin. Çok okuyanın bildiği bilgi, daha evrensel bir bilgidir. Daha derindir” derler.
Bence bu soru şekli bana “Tavuk mu yumurtadan çıkar, yoksa yumurta mı tavuktan” sorusunu anımsatıyor. Bence okumak ve gezmek birbirini tamamlayan fiillerdir. Çok kez kitaplarda okuduğum bir yeri, okuduklarımdan farklı gördüm, bu olumlu veya olumsuz anlamda olabilir.
Gördüğüm yerler ya okuduğum kadar abartılacak bir güzellikte değildi, ya da çok daha harikaydı. Yani gezmeden okuduklarımız sadece o satırları yazanların gözüyle görmemizi, daha doğrusu hayal etmemizi sağlıyor. O satırları yazan, o yere karşı ön yargılı ise veya bazı nedenlerle aşırı bağlı ise etki altında kalarak yazmış olabilir
Kişisel olanaklar elverdiği oranda Dünyayı gezmeyi her zaman öneririm. Eğer, yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızda
Başka ülkelere seyahat, bazıları için maddi nedenlerle, vize veya dil sorunu nedeniyle sorun olabilir, ama en azından yaşadıkları ülkeye komşu ülkelere kısa seyahatler yapabilirler. Bunu yapan çok sayıda insan tanıyorum, hepsi yaptıkları seyahatlerden çok memnunlar...
Tabii, bu seyahatleri yaparken gideceğimiz ülke hakkında bilgi edinmek çok önemlidir. Örneğin, Budapeşte’de bir binanın önünden geçiyoruz, farkına bile varmıyoruz, ama o binanın Osmanlı ile bir bağlantısı, bir hikayesi var. İşte, önceden bu tür bilgileri okuyup edinirsek, gezilerimiz daha da anlam kazanır, daha zevk alırız ve baktığımızı görmeye başlarız...
Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım!
