Ülker, AA muhabirine yaptığı açıklamada, anne, baba ve öğretmenlerin çocukların eğitiminde, ''tatlı-sert'' yöntemini kullanması gerektiğini belirtti.

Bu davranış biçiminin çocukları tetikte olmaya ittiğini ifade eden Ülker, ''Çocuklarımıza sürekli şefkat gösterip onlarla oynamalıyız ama gerektiğinde de kuralları uygulama adına onlara karşı dik durmalıyız. Bunu çocuk yanlış anlamayacak, kırılmayacak ve bize kızmayacaktır. Çünkü çocuk daha önceki anne, baba ve öğretmenin davranışlarını hatırlayıp onların kendisini sevdiğini düşünecektir'' dedi.

Çocuk bir yanlış yaptığında ona bağırılmaması gerektiğini, bağırıp çağırmakla problemin çözülemeyeceğini anlatan Ülker, şöyle konuştu:

''Bağırıp çağırmakla problemi çözemeyiz. Çocuklara her bağırdığımızda onların kendine güvenini daha çok yitirdiğini, içine kapandığını ve problemli çocuk haline geldiğini fark edemeyiz. Onları keşfetmeliyiz. İç dünyalarına girmeliyiz. Onları, kucaklamalıyız, öpmeliyiz, onlarla oynamalı, onlara ilgi göstermeliyiz. Çünkü ilgi, çocukları iyileştirme gücüne sahiptir.

Çocuk bir hata yaptığında veya yere düştüğünde anne ve baba burada çok dikkatli olmalı. O sırada çocuk sığınacak bir liman arıyor. Çocuğa kızdığınız zaman, onunla kurduğunuz bağın güçlenmesi fırsatı kaçırılmış olur. Örneğin, Solomon Adalarında, yerli halk ormanın bir bölümünü tarımda kullanmak istediklerinde ağaçları kesmezmiş. Onun yerine ağaçların etrafını sarıp bağırarak sövüp sayarlar lanet okurlarmış. Birkaç güne kalmadan ağaçların yaprakları solar, kuruyup büzülür ve ağaçlar kendi kendine ölürmüş.''

Toplumun ve ailelerin her çocuktan aynı sonuçları beklemesinin yanlış olduğunu belirten Ülker, ''Kendi yeteneğinin dışındaki alanlara yönlendirilen çocukların, başarabilmek için çırpınması ve başaramaması, onları eğitimden soğutur'' dedi.

-''Çocuk şımarmasın diye''

Ailelerin özellikle de babaların gelenek, görenek, kültür ve saygı gereği çocuklarını büyüklerinin yanında sevemediğini ifade eden Ülker, çocuğun şımarmaması kaygısıyla sert davranan baba karakterlerinin problemli olduğunu söyledi.

Dışarıda çalışan babanın akşam eve geldiğinde çocuğu genellikle ders çalışırken görmek istediğini, babaların aynı zamanda ''ben okumadım, çocuğum okusun'' yaklaşımında olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Ülker, şunları anlattı:

''Peki ya çocuk ne yapmak ister? Çocuk baba ile oynamak ister. Özellikle erkek çocukları babalarıyla güreş gibi fiziksel oyunları oynamak ister. Araştırmalar bu tarz hafif-sert oyunların, erkek çocuklarının fiziksel gelişimine çok faydalı olduğunu gösteriyor. Babanın olmadığı ailelerde erkek çocukları problemli büyüyor. Halk arasında dolaşan 'annemin duası, babamın gölgesi yeter' sözü bu açıdan bakıldığında çok doğru.''