Çocuk istismarı nedir?
SEVGİ ÖZKAN (Sosyolog)
Kavram, geniş bir içeriğe sahip olsa da zihinlerdeki genel çağrışımı, çocuğun cinsel istismarına hapsolur. Kısaca ‘çocuğun çocukluk durumunun kendi zararına kullanılması’ diye tanımlanan, ruhsal ve bedensel yönden çocuk aleyhine davranışlar onun istismarıdır. Çocuğun ihmali, katılımı ve kullanımı da istismara açık alanlardır. Çocuk hakları, aslında yetişkinlerin bu kavramları nasıl algıladıklarından çok, doğru algılanma sınırlarını çizer. Çocuk-yetişkin ilişkisinde, kavramların yeterince doğru anlaşılıp içselleştirilmemesinden doğan uygulamalar çoğunluktadır.
Çocuğun çevresi, iyi niyet gerekçesiyle doğru davrandığını sanan yetişkinlerle halkalanmıştır. İyi niyetin tek başına doğru davranmaya yetmediğinin öğrenilmesi, çocuk istismarının önlenmesi ve birçok hakkının sağlanmasında önemli bir bilinç eşiğidir. Çocuğa yönelik her türlü bedensel ve ruhsal itiş kakışın istismar olarak görülmemesi, toplumun genel terbiye anlayışıyla da ilgilidir. Böylece kimi atasözü ve özdeyişler de çocuk hakları yönünden yanlış uygulamalara yol açabilmektedir.
Bu açıdan eğitim, can güvenliği, ruh ve beden sağlığı konularında böyle tutumların çoğu, çocuk istismarını önleyememektedir. Duygusal istismar türünde bir istismar da bazı dini uygulamalarla oluşur.
Burada istismara yol açan şey, bireysel inanma özgürlüğüne yer vermeyen uygulamalardır. Toledo kararlarıyla belirtilen okullarda dine bakışın ve ‘zorunlu din eğitimi’ adıyla eğitim istismarının ele alınma biçimi, bu noktayı önlememektedir. İçine doğulan toplumsal kültürün dini yorumlarla biçimlenen gelenek ve göreneklerinin doğal etkileşimi de bazen çocukların dinsel yönden istismarına yol açabilir. Yetişkin sorumluluğundaki bu yönlendirilmelerin tüm istismarlara açık olması, cinsel istismardan ötesinin pek dikkate alınmaması, çocuk haklarını benimsenmedeki bilinç eksikliğini yansıtır. İstismar, doğru kavranılma ve uzun etkileşimli olsa da acilen dikkat isteyen bir kavramdır.

Çocuk istismarını tanımlayabilmek
TANZER GEZER (İşletmeci)
BM’nin Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nin 19. maddesine göre çocuk istismarı, çocuğun ana-babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanındayken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suiistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye maruz kalmasıdır.
Dünya Sağlık Örgütü ise çocuk istismarı kavramını bir halk sağlığı problemi olarak görür ve kavramı sorumluluk, güven ya da güç ilişkisi bağlamında tanımlar.
Çocuk istismarına dair gerek Çocuk Hakları Sözleşmesi gerekse Dünya Sağlık Örgütü’nün bu tanımları, istismarı şiddetli ve ciddi zarar veren, ciddi zarar verme riski olan eylem ya da eylemsizlik olarak kabul etmektedir. İstismara uğramış çocuğun devlet tarafından korunma altına alınmasını düzenleyen, istismarcı olarak sadece aileleri işaret eden bu tanımlar, sivil toplumun ‘çocuk istismarına sıfır tolerans’ anlayışına uyum göstermemektedir. Tanımlarda istismar eyleminin sürekliliğine atıfta bulunulmamış olması dikkat çekicidir. Mevcut kültürel değerler -çocuğu terbiye etmek için dövmek gibi-, toplumdaki bakım standartları ve yoksulluk gibi faktörleri de göz önünde bulundurarak, uygulamada içselleştirilebilecek nitelikte bir tanım için istismar eyleminin kimden geldiğinin sınırlanmamış olması, sürekliliğine, şiddetine ve çocuğa verdiği zararın ciddiyetine atıfta bulunulmaması önemlidir.

Devletin sorumluluğu
NİLÜFER BALTA (Hukukçu)
Ülkemiz gibi sosyal hukuk devleti ilkesini kabul eden bütün ülkelerde, çocukların korunması sorumluluğu devlete aittir. Nitekim anayasanın 41. maddesi, çocuğu koruma görevini devlete vermiştir. Aynı maddeye yapılan yeni eklemeyle, devletin her türlü istismar ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alacağı, anayasal bir ilke olarak kabul edilmiştir. Tahminlere göre nüfusumuzun üçte birini oluşturan çocukların korunması, çocuğun ana rahmine düşmesiyle başlayıp 18 yaşına kadar devam eder. Çocuk Koruma Kanunu, Ailenin Korunmasına Dair Kanun, Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Sosyal Hizmetler Kanunu’nda, devletin bu görevi yerine getirirken uyması gereken kurallar düzenlenmiştir. Çocuk Koruma Kanunu’na göre çocuğun bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimiyle kişisel güvenliği tehlikedeyse, ihmal veya istismar ediliyorsa ya da çocuk suç mağduruysa, çocuğun korunması gerekmektedir. Korunma ihtiyacı içinde olduğu tespit edilen çocukla ilgili, çocuk hâkiminden koruyucu ve destekleyici tedbir kararı alınması istenir. Bu tedbirler, öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik olmak üzere danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma tedbirlerinden oluşmaktadır. Uygulamada çoğunlukla aileyi iyileştirici bir çalışma yapılmadan, çocuk aynı sağlıksız aile ortamına geri gönderilmektedir. Ailelerin yanına yerleştirilemeyenlerse, genellikle devlete ait kurumlarda barındırılmaktadır. Oysa kurum bakımı, çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkilediği için, uluslararası düzenlemelere göre ancak en son çare olarak başvurulabilecek tedbirdir.

Çocukta kalıcı hasar yaratmak: İstismar
NECDET NEYDİM (Öğretim Üyesi)
İstismar, bir canlının gücünün, aklının, becerilerinin ve bilgi birikiminin yetmediği, ona dönük bir saldırı gerçekleştiğinde karşı koyma gücü, deneyimi ve kültürel art alanı (eğitim) bulunmadığı, hatta gelenek ve töre gibi belirleyici sosyal davranışların baskın olduğu ortamlarda alternatif bir düşüncenin üretilememesi nedeniyle çaresiz teslimiyet gibi durumlarda, onun bu durumunun, onun aleyhine, onun üzerinden toplum aleyhine kullanıldığı ve bu durumun ardından o canlının ruhsal ve bedensel olarak hasara uğraması veya oluşan durumun bilincinde olarak ya da olmadan, onun geleceğini etkileyeceği durumların ortaya çıktığında oluşan sonuç veya sonuçlardır.
Çocuk, güçsüzlüğü, savunmasızlığı ve saldırıya açık oluşu nedeniyle bedensel olarak her türlü istismara açıktır.
Bedensel istismarları, cinsel, görsel, emeksel, ideolojik ve fiziksel olarak tanımlayabiliriz.

1 -Cinsel istismar: Çocukların çoğu zaman bilincine varıp karşı koyamadıkları, bilincine vardıkları andan itibaren de acı ve işkenceye dönüşen bedensel sömürüdür.

2- Görsel istismar: Çocuğun kendi saf, doğal ve insanın sevgi, acıma ve tutku gibi duygularını sömürme amaçlı kullanımıdır.

3- Emeksel istismar: Çocuğun hem bedensel hem duygusal olarak katlanamayacağı işlerde çalıştırılması ve onun çocuk hali üzerinden kazanç sağlanan durumlardır.

4- İdeolojik istismar: Çocuk elbette içine doğduğu kültürün bir parçasıdır; ancak çocuklar, çocuk gerçekliğini taşıdıkları sürece dünya üzerindeki hiçbir toplum, kurum ve kuruluş tarafından ideolojik bir nesneye dönüştürülmemelidir. Çocuk, çocuk gerçekliği içinde evrensel bir masuniyet (dokunulmazlık) içinde olmalıdır.

5- Fiziksel istismar: Çocuğa yönelik (çeşitli araçlar da kullanarak) uygulanan bedensel şiddettir.

radikal