PSİKOLOJİK SINIRLARI AŞMAK - 2
 
2009 senesinde, Ermenistan- Türkiye protokollerinin ivme kazandığı dönemde Ermenistan’da minik bir kasaba heyecan içindeydi. Arapçay nehri üzerinde iki ülkeyi birbirine bağlayan ender köprülerden birinin kenarında bulunan Margara kasabasının bin 500 sakini, sıcak rüzgârların estiği o dönemde sınırların açılacağı, böylelikle de kendileri için istihdam olanakları doğacağı umuduna kapılmıştı. Margara, sınırın hemen öteki tarafında bulunan Alican’a o kadar yakın ki burada yaşayanlar neredeyse birbirlerinin kalp atışlarını dinleyebiliyorlar. Dönemin Margara valisi, “Alican’da ne zaman bir düğün olsa seslerini duyabiliyoruz. Hatta sesler ve müziğe bakılırsa, galiba orada çok sayıda Kürt yaşıyor, yanılıyor muyum” diyordu. Ama sonra her zamanki gibi olan oldu ve hâlâ Gürcistan’dan geçen dolambaçlı yol Ermenistan’a giriş yapmak için kaçınılmaz bir güzergâh. Aslında sınırların açılması Türk kamuoyunda hiçbir zaman gerçek anlamda destek görmedi. Oysa Ermenistan’da bunun tam tersi bir durum söz konusu.
 
Protokollerin bu denli apansız bir şekilde tıkanması Ermenilerin çoğunu son derece rahatsız etmiş. Sınırın açılması ise gerek basında gerekse kıraathane sohbetlerinde gündemin ana maddelerinden biri. Hatta bunun için bir Facebook grubu bile kurulmuş. Tanıştığımız tüm Ermeniler sınırın açılması ile ilgili şahsi görüşümüzü ve seçim kampanyası süresince Türkiye’deki politikacıların bu konuyla ilgili herhangi bir vaadi olup olmadığını soruyor. 21. yüzyıl için abes olan bu kapalı sınırların Ermenistan için taşıdığı öneme Türkiye kamuoyu maalesef yeterince duyarlı değil diyoruz, soruya kaçamak bir cevap veremeden. Goris kentinde sivil toplum kuruluşları temsilcileri ise bu konuyu irdelediğimiz bir toplantıda düşüncelerini çok açık bir şekilde ifade ediyorlar: “Biz Türkleri seviyoruz, Çin malı yerine Türk malı alıyoruz. Sorun Türkiye’de”. Ve top da Türkiye’de...
 
Ana dilde “YGS”
 
Ermenistan’a karayoluyla ulaşmaya çalışanların zorunlu durağı Gürcistan’da vardığımız Akhaltsikhe şehri, Ermenilerin çoğunluğu oluşturduğu Samtshe-Cavaheti bölgesinin idari merkezi. Abhazya ve Güney Osetya’da fiilen başkent Tiflis’ten bağımsız bir yönetimin bulunduğu ülkede Saakaşvili hükümeti Ermeni azınlığı ile ilişkileri sıkı tutuyor. Akhaltsikhe kentinin ise daha doğusundaki yerleşimlere oranla bir ilginç özelliği de kayda değer bir Azeri ve Ahıska Türkü cemaatine evsahipliği yapıyor olması. Bu nedenle, şehirdeki farklı topluluklar kafa kafaya verip beraber yaşamanın yollarını aramışlar. Kurdukları komitenin önerisi üzerine Eğitim Bakanlığı tarafından da benimsenen en ilginç uygulamalardan biri ise azınlıkların üniversiteye geçiş sınavına ana dillerinde girebilme hakkı. Üniversiteye kadar eğitimlerini ana dillerinde görebilen azınlıklara mensup öğrenciler, üniversitede bir sene Gürcüce hazırlık yapmayı göze aldıkları takdirde hayatlarının en belirleyici imtihanında kendilerine dayatılan bir dile maruz kalmıyorlar. Konuştuğumuz azınlık üyeleri, hükümetin bu bölgeyi Abhazya ve Güney Osetya’yı yeniden kazanabilmek için bir nevi laboratuar olarak gördüğünü anlatıyor. Fakat daha önceki yıllarda pek çok dayatma uygulamalar getirilmiş. Örneğin kamu hizmetlerine girmek isteyen bir Ermeni, soyismindeki ‘yan’ sıfatını Gürcülere has ‘adze’ veya ‘şvili’ ile takas etmeye mecburmuş. Bu arada, ülke ortalamasından daha fakir olan bu bölge son zamanlarda Ermenistanlı yatırımcıların da gözdesi haline gelmiş. Ermeniler yakında bir bira, bir de şekerleme fabrikası açacakmış. Kentte Osmanlı döneminden kalıntılar da bulunuyor. Bunlardan en önemlisi kale içindeki 18. yüzyıldan yadigâr Ahmet Paşa Camii. Göz kamaştırıcı güzellikte Aya Sofya’dan esinlenmiş kubbesiyle dikkat çeken bu cami hummalı bir restorasyon çalışmasından geçiyor.
 
Ermenistan sınırına doğru ilerlerken heyecanım artıyor: Acaba ne tür tepkilerle karşılaşacağım diye kendi kendime sormadan duramıyorum. Ama daha gümrüğe varır varmaz içim ferahlıyor.
 
Vize işlemlerini yapan yetkili gümrük memuru bizi çok sıcak bir şekilde Türkçe selamlayarak karşılıyor. Neredeyse her Ermeni gibi, onun da ailesinin Doğu Anadolu’dan, Kars’tan göçtüğünü öğreniyorum. Bu arada 21 günlük turist vizesinin sadece 8 dolar civarında olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim...
taraf