"Sadece terör örgütü değil siyasi uzantıları da bu işten faydalanıyor. Ciğerim yanıyor. Evine helal ekmek götürmek isteyen ayakkabı boyacısı bomba ile öldürülüyor. Bunlara oy verenler tarihe nasıl hesap verecekler? 5 kadın militanı, biri 17 yaşında, belki kaçıp kendine yeni bir gelecek kuracak, öldürüyorlar, ailelerine zehirli gazdan öldü diyorlar..."
 
Kürt vatandaşlara da seslenen Erdoğan, "Mabedlerinizi bombalayan bu örgüte nasıl destek veriyorsunuz" sorusunu yöneltti.
 
Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında konuştu. Başbakan Erdoğan yaşanan son terör saldırılarıyla ilgili "Ciğerim yanıyor ciğerim" dedi. Başbakan Erdoğan, toplantı çıkışı gazetecilere yaptığı açıklamada, her siyasi partinin Anayasa çalışmalarına eşit temsille katılmasını istedi.
 
İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları: 
 
YÜZDE 100'ÜN VEBALİ OMUZLARIMIZDA 
 
Bugün 9 yıllık bir yönetim tecrübesine sahibiz. Yüzde 50 oy alan Ak Parti’yi daha ileriye taşımak zorundayız. Türkiye bütün felaket senaryolarına rağmen, doğru yolda doğru menzile ilerlemektedir. Demokrasi yolunda hukuk ve hakkaniyet yolunda geriye tek bir adım atmadan yürüyüşümüz devam edecektir. Her gün yeniden kuşanarak ülkemize olan sevdamızı tazeleyeceğiz. Yüzde 50 oy aldık, ama yüzde 100’ün vebalinin omuzlarımızda olduğunu unutmayacağız.
 
ENGELLERİ KALDIRACAĞIZ
 
Geçtiğimiz ay partimizin 10. kuruluş yıl dönümünü kutladık. Geçen süre zarfında ülkemizi siyasetimizi doğrudan ilgilendiren önemli gelişmeler oldu. Sevincimize gölge düşürmek isteyenler, içerde ve dışarıda ne yaparlarsa yapsınlar biz bu ülkenin önündeki engelleri kaldırmaya devam edeceğiz.
 
Nereden nereye geldiğimizin sürekli muhasebesini yapıyoruz. Ak Parti’nin bu kadar kısa bir süreye bir tarih sığdırdığını biliyoruz. Ak Parti ilk günden bugüne ülkemizin her bölgesinde kuşatıcı bir siyasetin yegane adresi olmuştur.
 
MİSYONUNU HAKARETLE SINIRLAMA
 
Bizim sözümüz milletimizin sözüdür. 10 yıllık bir zamanın içine bu ülke için başka bir örneği olmayan büyük bir değişim sığdırabildiysek bunun bazı gerekçeleri var. Bunu nasıl kararlı biçimde yaptığımız ortadadır. Siyasetçinin görevi milletin hissiyatını siyasetin merkezine taşımak, meselelere çareler üretmektir.
 
Siyasette hakaret polemik yok mudur? Bugüne kadar olmuştur yine vardır. Bunun da en az iki şartı vardır. Bir söylediklerini hakkaniyet çerçevesinin dışına çıkmadan söyleyeceksin, haksızlık etmeyeceksin. İki eğer siyaset yapıyorsan misyonunu sadece hakaretle eleştiriyle sınırlamayacak, memleket meseleleri için çareler önereceksin. 
 
Her meseleye yaklaşırken fotoğrafın bütününü aklımızda tutmak zorundayız. Atacağımız adımları hassasiyetle atıyoruz.
 
TÜRKİYE'NİN SAYGINLIĞINI DEVAM ETTİRECEĞİM
 
Bize öyle suçlamalar getiriyorlar ki. Başbakan Arap sokağında siyaset yapıyor diyorlar. Neredeyse Başbakan yurtdışında da siyaset yapıyor diyecekler. Ben Türkiye Başbakanı’ysam, her yerde Türkiye’nin saygınlığını artırmaya devam edeceğim. Sizin kendi abes ve köhne mantığınızla küçümsediğiniz Arap sokağı bugün dünya siyasetinin döndüğü yerdir. Orada olan her şey bizi de etkiler, uzaktan seyredemeyiz. Güvenliği huzuru temin etmekle görevli uluslar arası kurumlar misyonlarını yerine getiremiyorlarsa buna da sessiz kalamayız.
 
Bazı ülkelerin haksız hukuksuz hatta insanlık dışı eylemlerine göz yumacaksınız ama bazı ülkelere de nefes aldırmayacaksınız. İran nükleer enerji derken yaptırım baskı uygulayacaksın, Somali’de Sudan’da Kuzey güney ayrımı derken, yaptırım uygulayacaksın. Somali’de sessiz kalacaksın. Ama İsrail-Filistin meselesine geldiği zaman BM Güvenlik konseyi’nde 89 yaptırım kararı varken, bunların hiçbir tanesinin takipçisi olmayacaksınız. Bu mu adaletiniz? Adil davranmadığınız zaman, insanlığın vicdanında adalet hissi uyandırmadığınız zaman, dünya meselelerini de çözemezsiniz. İstediğiniz kadar 193 ülke oranın üyesi olsun.
 
TÜRKİYE KENDİSİNİ DÜNYA SİYASETİNDEN TECRİT EDİYOR
 
Üzülerek ifade edeyim bugün olan bu. Bu gerçekleri BM Genel Kurulu’nda da açıkça ifade ettim. Bunların mutlaka söylenmesi, bu özeleştirinin özellikle Batı dünyasında yapılması gerekir.
 
Türkiye kendisini dünya siyasetinden tecrit ediyor diyor. Yapılan tespit doğru mu yanlış mı ona bakacaksın. Bilesiniz ki yarın bu haksızlıkla karşı karşıya kalacak ülke Türkiye olacaktır. Bunu şimdiden söylüyorum. Türkiye bunu bugün söyleyebiliyorsa 9 yıl öncesinin Türkiyesi olmadığı için söylüyor.
 
Kıbrıs Rum kesimi sondaj adı altında sabotaj yapıyor. Buna rağmen görevi barışı korumak olan kurumlardan ses çıkmıyor. Bugün onlarca uluslar arası mesele kilitlenmiş durumda. Biz sorumluluğumuzu dile getiriyor, her yerde, sözü eğip bükmeden ifade ediyoruz. işte onun için Piri Reis şu anda Güney Kıbrıs’ta sondaj çalışması yapmaya başladı. Tribünden maç seyretmiyoruz efendiler, biz Türkiye’yi idare ediyoruz.
 
Dünyada işlenen bütün zulümler birbirleriyle doğrudan irtibatlıdır. Bütün cinayetler, işgaller gibi. Bizim tavrımız ilkeseldir. Hiçbir zaman değiştirmeyecektir.
 
Bizimkilerin tek görevi vardır siyaha beyaz, beyaza siyah demek. Geçtiğimiz günlerde terör örgütünün saldırıları yüreklerimizi yaktı. Bu cinayet örgütünün kime ne zaman ve nasıl saldırdığını çok iyi görmek gerekiyor. Bu cinayet örgütü ne istiyor? Kimin için, neyin karşılığında taşeronluk yapıyor? Bunlar düğün evini cenazeevine çeviriyoruz. Futbol oynayan, marketten ekmek alan polisime kurşun sıkıyor. Siirt’te yemeğe giden genç kızlara alçakça pus kuruyor. Bu terörü neyle ifede etmek mümkün?
 
CİĞERİM YANIYOR CİĞERİM
 
Şu hale bak. Bu cinayetleri tasarlayanlar kan dökerek, ondan sonra bakıyorsunuz, laubali şekilde özür dilemeler falan. Kimi aldatıyorsunuz yahu kimi? Bunlarda samimiyet yok, bunlar cinayet şebekesi olarak buradan rant elde ediyorlar. Başbakan sert konuşuyorsun diyorlar. Ciğerim yanıyor ciğerim yanıyor neyin sertini konuşuyorum.
 
Düşünün yahu, bir ayakkabı boyacısı orada masum, savunmasız, sadece oradan kazandıklarıyla evine ekmeğini götürecek. Bu şebeke hangi insani değerlerle ifade edilecek? Bunlara gönül verenler, bunlara oylarını verenler, tarihi hesabı nasıl verecekler soruyorum.
 
“BU NASIL ZEHİRLENMEDİR, ALÇALIŞTIR”
 
Beş kadın militanı ki biri 17 yaşında henüz, işkenceyle dağ başında bir mağarada kurşuna diziyorlar ve bir yıl sonra da ölen kadınların ailelerine kızlarınız gaz zehirlenmesinden dolayı öldü diyorlar. Bu nasıl bir zehirlenmedir, alçalıştır. İşte daha dün evvelsi gün Batman’da düşünebiliyor musunuz? Araç taranıyor, baba yaralanıyor direksiyonda, hamile kadın Mizgin Hanım şehit oluyor. Sekiz aylık yavrusu hastanede kurtarılıyor. Sekiz yaşındaki kız da şehit oluyor.
 
Bunun kültürel haklar mücadelesiyle ne alakası var yahu? Ben böyle bir kültürü tanımıyorum, böyle bir kültür olamaz. Bu örgüt bütün mukaddes demek değerlerimizi çiğneyerek neye varmak istiyor?
 
Soruyorum benim Müslüman din kardeşlerime sesleniyorum. Bu mabetlerimizi bombalayan örgüte karşı nasıl destek veriyorsunuz? Bu sadece bizim görevimiz değil, devlet millet beraber yapacağız. Bunları yalnızlığa mahkum etmek durumundayız.
 
Aldığımız oyun yüzde 90’ını PKK’yı destekleyenlerden alıyorum diyen bir siyasetçi oy alabiliyorlar. Aralarını ayıramıyorlar. Ama samimi sadakatli Kürt kökenli vatandaşlarım da bunlara karşı mücadelesini veriyor.
 
Türkiye bu musibeti bertaraf edecektir. Geriye doğru tek bir geri adım atmadan, bu milletin yakasından düşürecektir. Yeter ki millet olarak moralimizi en üst düzeyde tutmaya, kardeşliği yaşatmaya devam edelim.
 
vatan