CHP Genel Başkanı Deniz Baykal,"Bu tutuklanmada başsavcının suçu nedir? Bu durumda toplum ikna edilmelidir.Nedir olay niye böyle bir tablo çıkıyor. Bu Erzincan cumhuriyet başsavcısının soruşturması ile ilgilidir. Başsavcıya Başbakan yardımcısı telefon etmiş gözaltına alınanları salma talimatı vermiştir. Bu savcıya çok önce sen bu işten vazgeç denmiştir." derken

Başsavcı Cihaner'i aradığı iddia edilen ve bugüne kadar konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmayan Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, "Başsavcıyı aradığımı kabul ettiğimi gösteren bir cümle bulamazsınız" diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanması ve sonrasında yaşanan yargıdaki krizle ilgili açıklama yaptı.

İşte Baykal'ın açıklamasından satırbaşları:

İLK KEZ BİR BAŞSAVCI TUTUKLANIYOR

Bir noktanın iyi anlaşılmasını istiyorum. Yaşanan hukuki tartışma bir usul tartışması, bir yetki tartışması olarak anlaşılırsa konunun özünü gözden kaçırmamak gerekir.

Türkiye'de ilk kez bir adliye başka bir adliyeyi basmıştır. İlk kez bir başsavcı bir başka savcı tarafından tutuklanmıştır. Cumhuriyet tarihinin kaydetmediği bir olayla karşı karşıyayız. Böylesine olağanüstü bir uygulamayı haklı kılacak bir gerekçenin hangi yetki,yöntem anlayışında saklı olduğunu düşünmek mümkündür.

Hukuki bir itlilah gibi anlamak çok vahimdir. İlk kez oluyor. İlk kez bir adliye aranıyor ve başsavcı tutuklanıyor. Yaşanan hukuki tartışma basit bir usül tartışması değildir.

Diyorlar ki 'bir soruşturma yapıyoruz.' Görevini yapmakta olan bir savcıyı tutukluyorsunuz. Bu tutuklamanın yetkili bir merci tarafından yapıldığına inanmak imkansızdır.

Şimdi herhangi bir ön incelemeye gerek kalmadan daha az kıdemli bir savcı başsavcıyı sorgulamaya başlamıştır.

HSYK GEREĞİNİ YAPMIŞTIR

Bu konuya yönelik uygulamanın değerlendirmesini bu memleketin bu konuda en ciddi yargı kurumları açıklamarıyla ortaya koymuştur. HSYK bu tutuklama kararının bir yetki aşımı olduğunu, bu aşamada yetki tecavüzüyle işe başlayan savcıların yetkilerinin kaldırılması gerektiğini açıklamıştır ve gereğini yapmıştır.

Onların özel yetkili savcı konumlarını ortadan kaldırmıştır ve bunu kendi yetkisi çerçevesinde yapmıştır. HSYK'nın kararını beğenmese de hükümetin uygulaması zorunludur. Karar doğrudur.

BAŞBAKAN YARDIMCISI CİHANER'E BASKI YAPTI

Bu sıra dışı, garip uygulamaların arkasında neler yatıyor. Neden bu olaylar bu kadar büyük bir gerilim yaratmıştır, siyasi bir tartışması tahrik etmiştir.

Bu olayın arkasında ne yattığını olayın kısa tarihçesini hatırlamak gerekir. Başsavcının suçu nedir? Ne için tutuklanmıştır. Büyük suçu nedir? Toplumun ikna edilmesi gerekir.

Başsavcı tutuklanıyor, bu kararı verenlerin yetkileri alınıyor. Neden? Niçin bu olaylar ortaya çıktı ve derin bir siyasi tartışma yaratmıştır? Bu savcıya çok önce "sen bu işten vazgeç" demesiyle başlamıştır. Başsavcı vazgeçmemiştir. Başbakan Yardımcısı Cihaner'e baskı yapmıştır. Başsavcıya yine inandırıcılıktan uzak bir dosya icat edilmiştir. 26 yıl hapis cezasıyla yargılanması istenmiştir.

BAŞSAVCI TEHDİT EDİLMİŞTİR

Yargı ile savcıyı tehdit etmeye yönelik bir uygulamayla karşı karşıya kaldığımız ortadadır. O başsavcının elindeki araştırma dosyası şiddetle Erzurum'daki başsavcıya teslim edilmesi istenmiştir. Başsavcıyı yıldırmaya yönelik bir uygulamayla karşı karşıya olunduğu çok açık.

Olay savcıyı etkisizleştirmeye, korkutmaya yönelik bir uygulamadır.

Başsavcı Cihaner, çeşitli şekillerde tehdit edilmiştir.

SAVCILAR YARGITAY'DA YARGILANACAK

Başsavcıların Yargıtay'da yargılanacağı açıkça ortadadır. Bu sürecin hükümetin kararı ve baskıyla sürmüş olduğu görülmektedir. Bu iş hukuk işi değildir, savcı işi değildir. Herkes hükümetin bu olayın arkasındaki fail olduğunu bilmektedir.

Bu olayın bir tarafı daha açık ifadeyle Ak Parti'dir. Ak Parti devlet olanaklarını kullanarak, yargıya baskı yapıyor.

Yandaş yargı konusu elbette ki tehlikedir ve bunun sınırıları vardır. Hukukun işlerliğini hukuksuz kıldığı bir düzenin bir hukuk düzeni olduğunu söylemenin imkanı yoktur.

Bu olayların yaşandığı bir ortamda hukuk düzenin işlerliğinden bahsetmek imkansızdır. Bu "istediğime istediğimi yaparım" zihniyetidir.

Hukukun güvencelerinin işlemez kılındığı bir sistemde, hukuk düzeninin işlemesi beklenemez.

BU BİR CEMAAT HESAPLAŞMASIDIR

Türkiye'de yer yer yargıyı, güvenlik güçlerimizi cemaat örgütlenmesi himayesi altına almaktadır. Hükümette de buna göz yummaktadır. Bu bir cemaat hesaplaşmasıdır. Türkiye'de bir cemaat kadrolaşması vardır.

Bu politikanın nasıl geliştiğini hatırlamalıyız. Bu tablonun buraya nasıl geldiğini hiç unutmamalıyız.

BAKAN ÇİÇEK O İDDİALARA YANIT VERDİ

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, halen tutuklu bulunan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner"i "İsmailağa Cemaati"yle ilgili bir soruşturma nedeniyle aradığı iddialarını kabul ettiğine dair bir tek cümlesinin hiçbir yerde görülemeyeceğini bildirdi.

Çiçek, Anayasa Komisyonu"nda Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanun Tasarısı"nın görüşmeleri sırasında CHP Mersin Milletvekili İsa Gök"ün, sorusu üzerine, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner"i İsmailağa Cemaatiyle ilgili soruşturma nedeniyle telefonla aradığı iddialarını yanıtladı. Görülmekte olan davayla ilgili hiç konuşmadığını, konuya ilişkin usul hükümlerini hep hatırlattığını söyleyen Çiçek, şunları söyledi:

"Türkiye, belli bir süreden beri çok sansasyonel dava gündemi olan bir ülke. Herkes konuştu. Hatta yargının bizatihi kendisinin konuştuğu konular oldu. Ben o zaman da demişimdir ki, görülmekte olan bir davayla ilgili konuşmayı doğru bulmuyorum. Görülmekte olan bir davayla ilgili konuşuluyor da çok sağlıklı bilgilere mi dayanılıyor? Bir taraftan diyoruz ki hazırlık tahkikatı gizli. Peki gizli bir konuda hangi doğru bilgiye dayanarak tartışma yapıyoruz? Olsa olsa basına yansıyan şekliyledir. Bilgi kaynağımız basın ise basının bir kesimi öyle, bir kesimi böyle yazıyor. Biz hangisini veri kabul ederek değerlendirme yapacağız. Veri kabul edilecek husus dosyanın kendisidir, çıkacak kararın kendisidir. Yargının saygınlığı bir ülke için çok önemlidir. Yargının saygınlığı en az kendi onurumuz kadar, kendi kişiliğimiz kadar saygı duymamız gereken bir konudur. Buna herkes saygı duyacak, herkes saygı duymalı. Yargının kendisi de saygı duymalı.Dosya henüz hazırlık safhasında. Bu iddialar ne kadar doğru? Sabredilirse ortaya yere çıkacaktır. Bugüne kadar gündemdeki konu ile ilgili bir tek cümle bir yerde açıklamada bulunmadım."

Hukuki bir konuyu bile siyasetin malzemesi yapan bir tartışma ortamından geçildiğini de kaydeden Çiçek, dosyayı bilmediğini söyledi. Çiçek şöyle konuştu:

"Bunun tarafı belli, içeriği belli, karar verecek olanlar belli. Dosyayı gerçekten bilmiyorum. Eğer başkaları biliyorsa vahimdir. Nereden, nasıl biliyorlar? Yargının saygınlığına gölge düşürecek ve tartışmaları siyasetin malzemesi haline getirecek bir koridora girmişiz demektir. Bu bilgi kirliliği ortamında bir kısım konuların siyasetin konusu yapılmasını şahsen istemedim. Bir tek yerde de söylemedim. Bu soruşturma hep hazırlık safhasında kalacak değil. Önü açılacak, ne var içerisinde bileceğiz. Diyen neden, ne demiş, doğru mu, ne kadar doğru? Bu soruların cevabını hep beraber göreceğiz. Aceleye gerek yok. Benim yargıya saygımın gereği budur. Bir tek cümle dahi benim bu olayı kabul ettiğime dair hiçbir yerde görülemez. Geriye dönük herkes konuştu. Herhangi bir dava söz konusu olduğunda yargılamaya gerek yok. Daha ilk günden ya insanları mahkum ettiriyoruz, ya beraat ettiriyoruz. Bu çok doğru bir şey değil. İlkemi değiştirmedim, değiştirmeyeceğim. Konuyla ilgili savcının durumu da şu an tartışmalı. Yani onu burada konuşmayı doğru bulmam. Yargılamayı burada yapar hale geliriz. Burası komisyon, yargı merci değil."

Milliyet