Farz-ı muhal, Soner Yalçın gözaltına alındığında, Oda TV bağlantılı şantaj tertiplerini henüz hatırlamıyordu Kılıçdaroğlu. Muhabir Ayfer İklim Bayraktar"la yaptığı o skandal görüşmeyi unutmuştu diyelim. Nasıl bir kriminal gazetecilik tarzına özgürlük istediğini, işin başında bilmiyordu o yüzden. Ki bunların hepsi birden gerçekten muhal.
Faraza, uygunsuz vaziyeti kasete alınacak kişi Baykal değil de bir AK Parti yöneticisiydi. Dün Murat Yetkin"e söylediği gibi, kadınla tuzağa düşürülerek şantaj yapılacak kişi rakip partiden olduğu için yol verdi diyelim. Sonuçta hakkı, hukuku, mahremiyeti ihlal edilecek şahıs Baykal olmamış olsun. Kılıçdaroğlu da, AK Parti"yi vurmak gibi mukaddes bir amaca hizmet ettiği düşüncesinden olsa gerek, bunun şantaj suçuna gireceğine uyanamamış diyelim. Ki, akla hayale sığmaz bir ihtimal.

Yine farz edelim ki, Kılıçdaroğlu bu eyleme fiilen iştirak etmedi. Sadece sessiz ve seyirci kaldı. Murat Yetkin"in aktardığı üzere, “AK Parti"den üst düzey bir ismin bir başka isimle bağlantısı olduğunu ve bunu tespit edebileceğini öne sürdü, teknik destek istedi (Oda TV muhabiri Ayfer İklim Bayraktar). Ben de kendisine tespit etmek istiyorsa etmesini, ama bu olayın bizimle hiçbir alakasının olmadığını, destek de vermeyeceğimizi söyledim” dediğiyle yetindi. Ki bu kadar safiyet Kılıçdaroğlu"na bile çok.

Farazalar uzayıp gitsin böyle. Ayfer İklim Bayraktar"ın Baykal"la ilgili rivayetleri dahil, tüm masum önerilerini gazetecilik faaliyeti kapsamında görmüş olsun. Şantaj gibi kötü olasılıkları, iyi niyetinden aklına getirmesin. İşin içinde bir hinlik olabileceğinden kuşkulanmasın; fitne ile fesadı tertemiz kalbine konduramasın asla. Tuzaktı, komploydu, kumpastı, iftiraydı, tezvirattı, her ne fenalık var ise âlemde, hiçbiriyle uzaktan yakından alaka kuramasın, vesaire vesaire...

Ki en saf, en naif, en temiz kalpli vatandaşın bile hatırına düşmemesi imkânsız bunların.
Temel bir vatandaşlık görevini yerine getirmemenin mazereti, hukuki sorumluluktan sıyrılmanın gerekçesi olarak gözüm tutmadı, doğrusunu isterseniz. Pek sağlam durmuyor sanki bu savunma, ama Kılıçdaroğlu"nun kendi bileceği iştir.

Gelelim siyasi tarihimizin en naif sorusuna...
Bir suç girişimine tanık olduğuna göre, “Acaba polise ihbar etti mi” sorusunu direkt pas geçiyorum. Onu yapmadıysa, “Acaba bir suça karışmakta oldukları için muhataplarını uyardı mı” diye de sormuyorum. Onu da düşünemediyse, “Acaba bu tertibin muhtemel mağdurlarına, yani Baykal ile o AK Partiliye durumu bildirdi mi” bahsine girmiyorum bile.

Kılıçdaroğlu"nun bu tablodaki iyi halini ceza hukuku açısından dahi tartışmadığıma göre, siyasi ahlakını sorgulamam tabii ki beklenemez.

Bulantı, tiksinti, iğrenme... Ne hissetti Kılıçdaroğlu? Ayfer İklim Bayraktar gelip ona Baykal"ı gammazladığında, AK Partili bir ismi gizlice kameraya almayı teklif ettiğinde midesi hangi reaksiyonu verdi?

AKİF BEKİ