Tim Franks

Radio 4, Crossing Continents

 

Herman Wallace ve Albert Woodfox 40 yıldır tecritte


ABD'nin Louisiana eyaletindeki bir cezaevinde iki tutuklu bu ay tecrit cezalarının 40 yılını tamamlıyor.

Bu ülkede tecrit cezasına giderek daha çok başvuruluyor.

Peki tecrit hükümlülerin ruh halini nasıl etkiliyor?

Robert King 29 yıl boyunca günün en az 23 saatini altı metrekareden daha küçük bir hücrede geçirdi.

King, cezasının büyük bölümünü ABD'nin en büyük cezaevi olan Louisiana Cezaevi'nde tamamladı.

Cezavinin kurulu bulunduğu topraklar yıllar önce Afrika'dan getirilen kölelerin çalıştırıldığı bir plantasyon olduğundan buraya 'Angola' adı verilmiş.

'Angola Üçlüsü'
2001'de serbest bırakılan King kendisini hala 'Angola Üçlüsü' olarak tanımlıyor.

Bu üç kişi, uzun yıllar süren bir uluslararası adalet kampanyasının odağı olmuş.

Üçünün aldığı tecrit cezası toplamı 100 yılı buluyor.

Üçü de işlemedikleri bir suçtan ötürü ve düpedüz hatalı yargılama sonucu hüküm giymişler.

70 yaşına dayanmış olan King, tecritte geçirdiği yıllara dair fazla konuşmak istemiyor.

Tek dediği, "batağa batıp da kokmadan çıkmak mümkün değil".

Uzun dönem tecritin fiziksel yıpranmaya neden olduğunu ve insanları "zamanından önce yaşlandırıp takatten düşürdüğünü" söylüyor.

Bunun bir de psikolojik boyutu var.

Kendisinin güçlü kaldığını ama insan iletişiminden yoksun kalmak nedeniyle diğer hükümlülern nasıl bir yıkım yaşadığını görmenin "korkutucu" olduğunu ifade ediyor.

'Angola' adıyla tanınan Louisiana Hapishanesi


1960 ve 70'lerde 'Angola', hükümlüleri cebri çalıştırması, seks köleliği ve şiddetiyle meşhurdu.

Fakat Robert King tecritin bütün bunlardan daha kötü olduğunu söylüyor.

'Angola Üçlüsü'nün diğer iki elemanı olan Herman Wallace ve Albert Woodfox'un avukatı Nick Trenticosta, King kadar ağzı sıkı değil.

'Sanki bitkisel hayattalar'
Trenticosta, tecritte 10-12 yıl geçiren kişilerle görüştüğünü ve tümünün ağır tahribata uğramış olduğunu ifade ediyor.

"Sanki bitkisel hayattalar. Yaşama istekleri kalmamış" diyor.

"Kendi kabuklarına çekilmişler. Onları ziyaretçi bölgesine götürdüğümde sorularıma cevap almak için iki saat beklemem gerekiyor. Bu bekleyiş sonunda duyduğum ise anlamsız sözlerden ibaret oluyor" diye ekliyor.

1970'lerin başlarında Wallace ve Woodfox silahlı soygundan dolayı 'Angola'da mahkumdu.

Mahkumların içinde bulunduğu kötü koşulları iyileştirmek amacıyla Siyah Panter hareketine katılmışlar.

1972'de bir gardiyan öldürülünce hüküm giymişler ve hemen tecrite alınmışlar.

2008'deki kısa bir ara dışında o gün bugündür tecritte kalmışlar.

Her ikisi de suçsuz olduklarını iddia ediyor.

Kendilerinin cinayetle bağlantısı konusunda delil yetersizliği olduğundan ve yalancı şahitlik yapan başka bir mahkumun gizlice nasıl ödüllendirildiğinden söz ediyorlar.

Wallace'in kızkardeşi Vicky, kardeşinin psikiyatriste ihtiyacı olduğunu söylüyor ve ekliyor.

"Onu ziyaret ettiğimde konuşurken birden dalıp gidiyor. Kulakları çok kötü, tahta gibi sertleşmiş; sanırım onu dövüyorlar."

Ne ABD cezaevi hizmetleri rehabilitasyon merkezi ne de savcılık 'Angola Üçlüsü' ve tecrit hakkında konuşma taleplerimize yanıt vermedi.

Tecritte olanların sayısı arttı
ABD'deki cezaevlerinde tecritte olanların sayısına ilişkin güvenilir bir rakam bulmak zor.

Ancak son yıllarda bu sayının giderek arttığı biliniyor. Tecrite karşı kampanya yürütenler bu sayıyı 80 bin olarak ifade ediyor.

'Angola Üçlüsü'nün davası Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşların da desteğini kazanmış durumda.

Louisiana temyiz mhekemesinin eski baş yargıcı Pascal Calogero, uzatılmış tecrit cezasının yasalarda yeri olmadığını ve bu uygulamaya karşı yasal itiraz olanaklarının olabileceğini söylüyor.

Tecrit Gözlemcisi adlı kampanya grubundan Jean Casella ise daha çarpıcı bir ifadeyle, "birkaç günü ya da haftayı aştığında tecrit artık işkence haline gelir" diyor.

Bugün Herman Wallace 70, Albert Woodfox ise 65 yaşında.

Bu ay ortasında tecritte tam 40 yılı doldurmuş olacaklar.