TEK EYLEME TEK CEZA UYGULANACAK

İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dönük Sözleşmeye  Ek 7 nolu Protokol 10.03.2016 tarihinde  kabul edilerek  6684  sayı ile  25.03.2016 tarihinde  yayınlandı.

Protokol ile neler uygulamaya başlanacak?

Sözleşmenin  4. maddesi ile aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı yer alıyor. Madde;

“1- Hiç kimse bir devletin ceza yargılaması usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkum edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz veya mahkum edilemez. 

2-Yukarıdaki fıkra hükümleri, yeni veya yakın zamanda ortaya çıkarılan delillerin veya önceki muamelelerde davanın sonucunu etkileyebilecek esaslı bir kusurun varlığı durumunda, ilgili devletin ceza yargılaması usulü ve yasasına uygun olarak davanın yeniden açılmasını engellemez.” hükmünü içermektedir.

Sözleşmenin 15. maddesi ile öngörülen yükümlülüklere aykırı hiçbir tedbir alınamaz.

Bu maddenin anlamı ne?

Protokolün onaylanmasıyla birlikte,  ceza hukuku mevzuatında   yer alan aynı eylemle birden fazla suç tipinin oluştuğunun kabulü ile cezalandırılmasına ilişkin   düzenlemeler Anayasaya ve sözleşmelere aykırı olacaktır.

Örneğin belgede sahtecilik yapılarak gerçekleşen dolandırıcılık eyleminde  sanığa  hem dolandırıcılıktan hem de sahtecilikten ceza verilmesi  protokol hükümlerine aykırı bir uygulama olarak kabul edilecektir.

Hukukumuzda uygulama bugüne kadar nasıldı?

Latincede “Ne Bis In Idem” prensibi olarak ifade edilen, ceza hukuku ve ceza yargılaması hukuku alanında benimsenmiş olan bu prensip, aynı fiil nedeniyle faile bir ceza verilmesi demektir. 1982 Anayasası’nda yer almayan bu prensibin bir yansıması, suçların fikri içtimaını (toplanmasını) düzenleyen TCK m.44’de, “İşlediği bir fiil ile birden fazla suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” şeklinde öngörülmüştür.

Bu konuda Anayasada net bir hüküm olmaması, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 7. Ek Protokolü’nün onaylanmadığı dönemde, ne bis in idem prensibi üzerinde hukuki tartışmalar yaşanmıştır [1].

Bileşik suç mahiyetinde olmakla birlikte yasal düzenlemeler nedeniyle  ayrı ayrı cezalandırılan bir çok eylemle ilgili olarak önümüzdeki günlerde uygulamada ciddi tartışmalar yaşanacaktır. Kanunda yer alan düzenlemelerin ve bu düzenlemelere göre verilen kararların İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğuna dair  Anayasa Mahkemesine ve AİHM 'e  başvurular olabilecektir.

akinyakan29416.jpg

 

 

[1] Anayasada yer almasa bile, bu prensibin kanunlar tarafından korunduğunu gösteren en çarpıcı düzenlemeyi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin yedinci fıkrası olarak gösterebiliriz. Bu hükme göre, “Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir”. Ne bis in idem prensibinin Ceza Yargılaması Hukukuna yansıması olan bu hükmü, aynı suç için iki defa ceza yargılaması yapılması ve ceza verilmesi yasağının en güçlü yasal dayanağı olarak nitelendirebilir.

Ne bis in idem prensibi, ceza soruşturması yönünden de korunmuştur. CMK m.162/2’ye göre, “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz”.

Ancak ne bis in idem prensibi, Anayasanın güvencesi altında bulunmadığından ve bu prensip dikkate alınmak suretiyle ceza kanunlarının yer bakımından uygulanmasını gösteren TCK m.8 ve devamında yer almadığından, bu prensibin ihlaline neden olan normlarla karşılaşabilmektedir.

Uygulamada Anayasa Mahkemesi, ne bis in idem prensibini kabul etmiş, fakat bu prensibin Anayasa ile öngörülmediğini, böylelikle bu prensibe uygun hareket edip etmemenin kanun koyucunun takdirine bırakıldığı sonucuna bizce yanlış olarak varmıştır. 1982 Anayasası’nın 2. maddesinde, “Cumhuriyetin nitelikleri” başlığı altında Devletin insan haklarına saygılı bir hukuk devleti olması niteliği kabul edildiği açıktır. Bu nedenle, 1982 Anayasası’nda, ne bis in idem kuralına yer verilmemesi bir eksiklik olarak düşünülmemelidir. Çünkü Anayasa, hukukun ve bu arada Ceza Hukuku ve Ceza Yargılaması Hukukunun koyduğu ilkelere bağlı bir devlet olma esasını 1982 Anayasası’nın 2. maddesinde kabul etmiştir.