Köylülerin sütçülükle geçindiği, kasabalıların eczacılıkta ustalaştığı Cote D’Or bölgesinde 2 Ekim 1901’de doğmuş. Büyükannesiyle büyümüş. 12 yaşına gelince Paris’teki annesinin yanına gönderilmiş. Bir süre fırınlarda, butiklerde tezgahtarlık yapmış. Öğle yemeği için uğradığı bohem kafelerde sanatçılarla çalışmış. Zamanla onlara çıplak modellik yapmaya başlamış. Annesi duruma karşı gelince, kapıyı çekip çıkmış. Montparnasse’daki sanatçı atölyeleri evi, bar tabureleri yatağı olmuş. 
Alice Ernestine Prin, namı diğer Montparnasse Kraliçesi Kiki’nin hayatını anlatan ve tüm dünyada çok ses getiren ‘Kiki de Montparnasse’ adlı çizgiroman Avrupa’da yayımlandıktan hemen sonra Türkçe olarak da raflardaki yerini aldı. Jose-Louis Bocquet’nin yazdığı kitabın çizimleri Catherine Muller’e, çizgiroman dünyasında bilinen adıyla Catel’e ait. Avangard akımın en cesur kadınlarından biri olan Kiki’nin hayat öyküsü zaten ilham verici ama grafikle anlatılınca daha büyüleyici olmuş. Kitap sadece Kiki’nin hayatını değil, 1920’lerin Paris’inde kuvvetle esen sefalet ve umutsuzluk rüzgârına direnmeye çalışan bir grup sanatçının direnişini anlatması bakımından da önemli. 
Kiki acayip bir kadın. 20. yüzyıl başında, bırakın sanat tarihindeki yerini, yaşamayı seçtiği hayat tarzıyla bile kadın özgürleşmesinin önünü açmış biri. Sadece model değil, aynı zamanda bar şarkıcısı, ressam ve oyunculuk yapmış. Başta sevgilisi Man Ray olmak üzere Kisling, Foujita, Per Krohg, Calder, Utrillo ve Leger gibi sanatçılara modellik yapan Kiki, zamanla ‘Breton’ sanat çevresinin el üstünde tuttuğu, güçlü, zeki, güzel ve özgün bir kadın olmuş. Sayısız işe modellik yaptığı halde hiçbir zaman kendisine ait bir mülkiyeti olmamış. Mülkiyetten uzak durmuş. “Biraz soğan, ekmek ve kırmızı şarap. İhtiyacım olan tek şey bu. Ve tabii bunları ısmarlayacak biri. Onu da nasıl olsa bulurum” demiş. 
 
Kiki ismi Mendjisky’den hediye 
İlk olarak, heykeltıraş Chaim Soutine’e modellik yapan Alice, kısa sürede namını Paris sanat çevrelerine duyurmuş. 1917’de Mendjisky ile tanışmış. Kiki adı da ondan yadigar. Kiki en çok Man Ray’in gözdesi olmuş. Sanat tarihinin ünlü fotoğraflarından Le Violon D’ingres’e modellik yapmış. 
1940’ta Paris Naziler tarafından işgal edince Paris’i terketmiş. Bir daha da dönmemiş. Güneye inmiş, bir kır evinde yaşamaya başlamış. Denize karşı içlenmiş, denize karşı içmiş. 1953’te, kaynaklar alkolden diyor ama, bence üzüntüden ölmüş. Anısına saygıyla...