CERN’de, yani Cenevre’deki “Avrupa Nükleer Araştırmalar Kurumu”nda yapılan deneyde, bilim insanlarınca “Bulduğumuz söylenilebilir” diye açıklanan “Tanrı parçacığının” keşfi, medyada geniş yer aldı. Habertürk'ün haberine göre,“Evrenin sırrı çözülüyor” diye anonslanan buluşun tam olarak ne anlama geldiğiyse yine pek anlaşılamadı. Peki bunu daha basit tarif etmenin bir yolu yok mu? En azından denemek lazımdı ve Amerikalı ünlü bilim editörü Sharon Begley’den CERN’de çalışmalara katılan Türk fizikçilere kadar pek çok bilim insanına danıştık. Buna göre konuya iki açıdan bakmak işimizi kolaylaştıracak:

1- CERN, bu keşif dışında kendi başına ne ifade ediyor?
2- Dünyanın en büyük parçacık fiziği laboratuvarındaki dünyanın en pahalı deneyinde tam olarak ne bulundu?

1- CERN Adında var ama bu laboratuvarın nükleer enerjiyle ilgisi yok. Nükleer enerjiyle uğraşanlar kütleden enerji elde ediyor. Bu laboratuvarda tam tersine enerjiden kütle elde edilmeye çalışılıyor. Burada bir parçacık hızlandırıcısı bulunuyor. Buna “Tanrı makinesi” de deniyor. Bunun için Cenevre’nin dışına 27 kilometrelik bir tünel kazılıp içi teknolojinin sınırlarını zorlayan süper iletken mıknatıslarla donatıldı. Bu da yaklaşık 8 milyar dolara mal oldu. Proje en büyük uluslararası işbirliği örneklerinden biri. Sadece komşu Avrupa ülkelerinden değil; Hindistan, Rusya, Japonya, İsrail ve Türkiye gibi ülkelerden de gelen 10 bine yakın bilim insanı çalışıyor. Bu da proje sonunda bir şey keşfedilmese bile Avrupa’yı bilimde çekim noktası haline getirip ABD’yi kıskandırmaya yetiyor. Ronald Reagan’ın başkanlığı döneminde “Yeni dünyaya açılan kapı” sloganıyla başlanan bir parçacık hızlandırıcısı projesinden, pahalı olduğu için vazgeçen ABD’nin bu projeye yaptığı 500 milyon dolarlık yardım, faturanın ancak yüzde 5’ini karşılıyor. Asıl yüklü para yardımıysa Avrupa ülkelerinden. Faturanın yüzde 20’sini Almanya karşılarken İngiltere yüzde 17’sini, Fransa yüzde 14’ünü yükleniyor. Her şey bir yana, CERN’de tıp alanında geliştirilecek teknolojiler geleceğe damga vurabilir. Tomografi ve radyasyon teknolojilerinde gelişmeler yaşanabilir. Ayrıca veri toplama, işleme ve depolama sistemi GRID, iletişim teknolojilerinin geliştirilmesi açısından önemli. CERN’deki bilgi paylaşımı ve deneylerle bir yılda elde edilen veriler CD’ye yazılsa ve üst üste konsa, onlarca kilometre yüksekliğe ulaşacağı söyleniyor. Bu miktarda veriyi GRID dışında hiçbir yerde depolamak mümkün değil. Ve dünyanın her yerinden ilgililer bu verilere ulaşabiliyor.

2- TANRI PARÇACIĞI Bu dev laboratuvarda esas amaç, evreni kavrayışımızı belirleyecek atom altı kırıntılardan biri olan “Tanrı parçacığı”nı görmek. Atom altı parçacık, atomdan küçük, atomu da oluşturan maddelere verilen isim. Neden bu parçacıkların peşindeyiz? “Maddeyi oluşturan atomları atom altı parçacıklar oluşturuyor” diyen bilim, öncelikle o parçacıkları elde etmek istiyor ki sonra onların nasıl atomu oluşturduğu çözülebilsin. Yani yoktan nasıl var olduk bilelim! CERN’deki tünellerde, yani parçacık hızlandırıcısında, fizik biliminde ulaşılabilecek en düşük ısı olarak kabul edilen -273 santigrad derecede çalışan süper iletken mıknatıslar var. Bu parkurdaki ortam şartları ve mıknatıslar, atom altı parçacıklarını görmek için atomların çarpıştırılması gereken ve dünyada başka hiçbir yerde ulaşılamayacak hızı sağlıyor. Fizikte standart modelde, bu parçacıkların 114’ten 185 giga elektron volt’a uzanan bir enerji aralığında yer aldığı tahmin ediliyor. Bu da bize 13.7 milyar yıl önce bir patlamayla ortaya çıkan enerji ve ardından evreni oluşturduğu düşünülen ortam şartlarını yeniden sağlıyor. Bilim insanları böylece fiziğin açıklayamadığı bir şeyin olduğu o ortamı yaratmış ve o şeyi açıklama şansını yakalamış olacak. Peki açıklanamayan o şey ne? Daha önce bir kütle oluşturamayan en temel parçacıklar (ki buna “Tanrı parçacığı” deniyor ve CERN’de “Muhtemelen bulundu” denen işte o) nasıl oldu da kütle oluşturabildikleri bir özel alana kavuştular? Evreni dolduran o alanın sırrı çözüldüğünde, evrenin kütlesinin yüzde 90’ını oluşturduğu varsayılan karanlık madde ve karanlık enerjileri, yani evrenin bütününü ve geleceğini görmek mümkün olacak... Bunun yeni enerji kaynaklarından yeni dünyalar yaratmaya kadar uzanan hayaller içinde bize neler getireceğini de zaman gösterecek...