90’lı yılların başlarıydı, Türkiye turizmde rahmetli Özal’ın başlattığı ivmeyi iyi kullanıyor her dalda top çeviriyordu…

Bunlardan yürek hoplatan en önemli turizm dalı “Casino”lar, namı diğer kumarhanelerdi…

“Casino” kavramı ilk kez ülke sınırlarımız içerisine 80’li yılların başında İstanbul Hilton’la giriş yapmıştı…

Hilton Casino’ya ancak pasaport ile girilir Türkler alınmazdı,

Bu kesin karar ve uygulamada Hilton markasının elbet bir bildiği vardı!

Casino kavramı yerleşmeye başladığında ve  90’lı yıllara geldiğimizde sadece İstanbul’da açılan kumarhane sayısı kırkları bulmuş ve ilerleyen yıllarda yüzlercesi patır patır gün yüzüne çıkmışlardı…

Bunlar, İstanbul’da; Hilton, Divan, İstanbul Princess, Topkapı Olcay, Suadiye Princess, Kumburgaz Princess, Marin Princess, Ortaköy Princess, Suadiye Princess, İstanbul Akgün, İstanbul Eresin, İstanbul Hyatt, İstanbul Polat Reneissance, İstanbul Ceylan İnter Continental , İstanbul Çınar, İstanbul Dedeman, İstanbul Swiss Otel, İstanbul Büyük Tarabya, İstanbul Maçka,
İstanbul Merit Antique, İstanbul The Marmara,

İzmir’de; Balçova Termal Princess, İzmir Hilton,

Ayvalık’ta; Temizel Oteli,

Ankara’da Stad Oteli, Ankara Hilton, Ankara Sheraton, Ankara Dedeman, Büyük Ankara,

Antalya’da; Talya Oteli, Antalya Grand Kaptan, Antalya Oto, Antalya Saray Regency, Antalya Seven Seas, Antalya Cesars, Antalya Grand Prestige, Merit Altınel

Marmaris’te Altınyunus Oteli,

Bodrum’da Karia Princess,

Bursa’da Kervansaray Oteli, Çelik Palas,

Kuşadası’nda; Korumar ve Adakule otelleri,

Nevşehir’de; Dedeman,

Mersin’de; Merit Mersin ve dahaları…

Maliye bu kadar beş yıldızlı otelin Kumarhanelerinin 1992 yılında 372 milyar lira hasılat beyan ettiklerini açıklıyordu… Deli paraydı…

‘Casino’ların en ünlüleri Sudi Özkan’ınkilerdi…

Öte yandan, Ömer Lütfü Topal, Ergun Berkman, Net Holding, Uran Holding gibi kişi ve kuruluşlar da  Casino işine girmişlerdi…

Girmişlerdi de ne olduysa zaten bundan sonra oluvermişti, her zamanki gibi bu iş Avrupalı gibi başlamış Türk gibi devam edince, Casino Kralları arasında rekabet almış başını gitmişti.

Başladı mı durmak bilmeyen bir millet olarak Kumar’ a olan eğilimimiz bu sektörü alaşağı etmeye başlamıştı.

Asırlardan beri bu işi kurallarına uygun uygulaya gelen ülkelerin aksine bizim için altın yumurtlayan tavuk, “belki de şu an yaşadığımız son otuz yılın en büyük krizin etkilerini doğrudan asgariye indirecek” bir olguyu katletmeye, çığırından çıkarmaya yetmişti de artmıştı bile…

Kral’lar arasındaki yer ve konum kapma savaşları, cinayetler, düellolar, bombalar, kumarhane kapılarında intiharlar alıp başını gitmişti…

Kısaca bir çuval inciri her zaman olduğu gibi berbat etmiştik.

Sonunda devlet baba işin içinden çıkamayınca kararını verdi…

Bahattin Yücelin, sektör içinden gelip Turizm Bakanı olduğu yıllardı,

Dönemin Refahyol hükümetinin Başbakan yardımcısı Tansu Çiller ile aralarında görüş ayrılığına rağmen 15 Ağustos 96 genelgesi ile durmak bilmez bu yaramaz çocuğun yok edilmesi karara bağlandı…

Yok etmeyelim de “Denetleyelim” ve” Düzeltelim” tartışılmadı dahi…

Verilen süreler ile 98 yılının başlarında Türkiye’ deki Casino’ lar tarihin karanlık sayfalarına gömülüp gittiler…

Bir daha da adından bile söz etmek neredeyse tabu olmuştu.

Bu arada ve Türkiye de doğan boşluğu iyi değerlendiren, başta Yunanistan olmak üzere,

KKTC, Güney Kıbrıs, Yugoslavya, Bulgaristan, Batum, Makedonya  “Casino” işine el attılar…

Maşallahları var… Halleri vakitleri yerindedir…

Hele bunların dışında Uzak Doğu’nun tam kalbinde Çin’de böylesine ünlü bir şans oyunları kenti var ki görülmeye incelemeye değer

Yükselişi neredeyse tam da bizim kapanışımızla başlayan süreye denk geliyor.

Burası “The Venetian Macao” Uzakdoğu’da Latin rüzgârları estiren bu Portekiz kolonisi çok zengin bir şehir olup Kumar endüstrisi ile Las Vegası bile gölgede bırakıp alıp başını gitmiş, ‘Casino’larından yılda 100 Milyar dolara yakın bir gelir kazandığı söyleniyor…

Düşünün küçücük bir ada ve dünyanın dört tarafından akın akın gelen turistlere hem süper bir tatil hem de kumar sunarak milyar dolarları cebe indiriyor…

Elin oğlundan kazandıkları gelir ile halkına yüksek yaşam kalitesi sunuyor…

Şimdi; Uzun lafın kısası…

Tabularımı yıkacağım bilmiyorum ama 98’lerden günümüze 20 yıla yakın süre geçmiş…

Şöyle Tekirdağ’dan Fethiye’ye kadar denizlerimizde onlarca ada’mızdan turizm destinasyonlarına  yakın olanlarını belirlesek…

Hani diyorum, sadece bu adalar üzerine ve sadece “Yabancı Casino Yatırımcılarını” çağırsak,

Buralara sadece yabancıların için “tek noktadan giriş” formülü ile “Sadece Casino ve eğlence merkezleri” inşaa etmelerine izin versek…

İşin başında arazi payı ve lisans ücreti olarak Birer Milyar dolarları alsak,

Casino’nu yap, ama misafirlerini otellerimde yatır” desek…

Çevre otellerimiz,  esnafımıza can, kan, moral olmaz mı?

Orta ölçekli bir casinoda istihdam edilen turizm emekçilerinin sayısı neredeyse bin yataklı bir tesisinkiyle eşdeğer olduğu bir durumda, binlerce istihdam sağlanmış olmaz mı?

Teknolojinin tavan yaptığı ortamda kontrol ve denetimin çok kolay yapılabileceği gerçeği ile her gecenin sabahında milyon dolarlarlara ulaşacak komisyonumuzu toplasak,

Ayrıca üstüne üstlük kazançlardan doğan vergileri de peşin peşin cebe indirsek fenamı olur? Diyorum…

Fena mı olur?

Sizce?

 

Kaynak : Serdar KARCILIOĞLU