Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, cari açık konusunda ağzı olanın konuştuğunu, ama 'cari açığın nereden olduğu, nasıl olduğu' sorulduğunda kimsenin bir fikri olmadığını belirterek, ''Geçen yıl Türkiye'nin ithalatı 185,5 milyar dolardı. 38,5 milyar dolar net enerji ithalatı yaptık. Türkiye mal ithalatı olarak 2010 yılında toplam 147 milyar dolar ithalat yaptı, 114 milyar dolar da mal ihracatı yaptı. Arada 33 milyar dolar var. Bizim mal ticaretimizdeki açığımız 33 milyar dolardı geçen yıl'' dedi.

Çağlayan, 4. Büyükelçiler Konferansı'nda yaptığı konuşmada, dış ticaret ateşelerinin büyükelçilerle beraber çalıştığını belirtti.

Yirmisekiz Çelebi Mehmet'in 1720 yılında Fransa'ya elçi olarak gönderilişinin üzerinden 291 yıl geçtiğini hatırlatan Çağlayan, ''Tesadüfe bakın, ilk elçimizi gönderdiğimiz Fransa ile bugün elçimizi geri çağırdığımız bir durumla karşı karşıyayız'' dedi.

Bugün Fransa tarafından soykırımla suçlanan Türkiye'nin Paris Büyükelçisi'nin, İkinci Dünya Savaşında bu ülkede yaşanabilecek Yahudi Soykırımını engellemeye çalıştığına dikkati çeken Çağlayan, Fransa Meclisi'nde kabul edilen Ermeni teklifine Türkiye'nin gereken cevabı vereceğini anlattı.

Türkiye'nin son 8 yılda 105 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım çektiğine işaret eden Çağlayan, bu rakamın bütün Cumhuriyet tarihi boyunca ise 14,5 milyar dolar olduğunu vurguladı.

Çağlayan, 80 yılda gelen doğrudan yabancı yatırımın 7 katından fazlasını 8,5 yılda getirdiklerini dile getirdi.

Türkiye'de çok önemli Fransız kökenli yabancı yatırımlar bulunduğunun altını çizen Çağlayan, Türkiye'nin Fransız halkı ve iş adamlarıyla bir problemi olmadığına dikkati çekti.

Dünyada ve bölgede önemli ekonomik olayların yaşandığını ifade eden Çağlayan, 2008 ekonomik krizi ve Arap Baharı olaylarının Türkiye'nin en önemli ihracat pazarlarını etkilediğini anlattı.

Avrupa'nın, yüzde 57 olan genel ihracat pazarındaki payının yüzde 47'ye gerilediğine işaret eden Çağlayan, ancak bu yıl krize rağmen Avrupa'ya yapılan ihracatın yüzde 21,6 oranında arttığını vurguladı.

Türkiye'nin artık ihracatta pazar çeşitlendirmesine gittiğini belirten Çağlayan, Arap Baharı sürecinin yaşandığı Kuzey Afrika ülkeleriyle Türkiye'nin güneyindeki ülkelerin ise, Türkiye'nin dış ticaret fazlası verdiği ülkeler olduğuna dikkati çekti. Çağlayan, kriz yaşanan bölgelere hızla yeni alternatifler bulmaya çalıştıklarını dile getirdi.

2008 krizinde bir miktar düşen ihracatın bugün çok önemli rakamlara ulaştığını ve Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdığını söyleyen Çağlayan, 36 milyar dolarlık ihracatın 9 yılda, 100 milyar dolardan fazla artarak 135 milyar dolara yaklaştığını belirtti.

İhracattaki artışın yıllık yüzde 20'ler civarında olduğunu bildiren Çağlayan, Türkiye'nin 2023 yılı ihracat hedefi olan 500 milyar dolara hızla yol aldığını anlattı.

''İnşallah Türkiye 2012'de dünya sıralamasında 1 basamak yükselecek''

Eskiden zengin kuzeyli ülkelerin fakir güney ülkelerine mal sattığını, bugün ise tablonun değiştiğini dile getiren Çağlayan, Türkiye'nin de dünyadaki bu eksen kaymasına uyum sağladığını söyledi.

Çağlayan, ''10 yıl öncesine kadar dünya ihracatının yüzde 60'ını gelişmiş ülkeler yaparken, bugün eşit seviyeye gelindi. 10 yıl sonra dünya ihracatının yüzde 60'ını gelişmekte olan ülkeler yapacak'' diye konuştu.

Brezilya'nın dünyanın 6. büyük ekonomisi haline geldiğini hatırlatan Çağlayan, ''İnşallah 2012'de Türkiye ve Hollanda aynı büyüme performansını sergilerse biz bir basamak üste çıkacağız'' dedi.

Bu yılın 9 ayında Türkiye ekonomisinin yüzde 9,6 büyüdüğünü anımsatan Çağlayan, Türkiye'nin önemli avantajlarından birinin de girişimci gücü olduğunu söyledi. Çağlayan, Türkiye'nin mali istikrar ve bütçe disiplinine sahip olduğunu, 2011 yılının on birinci ayında bütçe fazlası verdiğini kaydetti.

Türkiye'nin kamu borcu ve bütçe açığı konularında AB'nin Maastrich kriterlerinin bile önünde olduğuna işaret eden Çağlayan, cari açık sorununun ise Türkiye ekonomisinin kusuru olduğunu ifade etti.

''Hizmet ihracatı, ithalatımızın iki katı''

Çağlayan, şöyle konuştu:

''Cari açık konusunun ne kadar sinsi olduğunu, ne kadar tehlikeli olduğunu ve mutlaka aşılması gerektiğini artık biliyoruz. Plan ve programlarımızı yaptık, yapıyoruz. Bu konuda sizlerle çok önemli çalışmalarımız olacak, irtibatımız çok daha fazla olacak. Ekonomimizin iki önemli ekseni var; biri ithalatımızı mümkün olduğunca azaltabilmek. Bir taraftan da ihracatımızı artıracak önemli çabalar içerisindeyiz.

Bunu yaparken de hizmet ihracatı Türkiye açısından son derece önemli bir konudur. Film, sinema, yazılım, eğitim, sağlık, müteahhitlik hizmetleri, turizm gibi önemli alanlarda yeni açılımlarımız var. Geçen yıl tüm dünyada toplam hizmet ticareti 3,7 trilyon dolardı. Türkiye buradan 34,2 milyar dolarlık bir pay aldı. Biz hizmet ticaretinde neredeyse ithalatımızın iki misli ihracat yapıyoruz.

Yani net döviz getiren bir sektör haline geldi. Bu yılın ilk 10 ayında, geçen yılın tamamındaki hizmet ihracatını yapmış durumdayız. Hizmet ticaretinde, 34 milyar dolar ihracat, 17 milyar dolar hizmet ithalat yaparak, tam 17 milyar dolar net döviz getirimiz oldu. Hizmet ticareti bundan sonraki ağırlıklı alanlarımızdan biri olacak.''

İthalat ve cari açık konusuna da değinen Çağlayan, ''Cari açık konusunda ağzı olan konuşuyor, tabiri caizse. Ama cari açığın nereden olduğunu, nasıl olduğunu sorduğumuz zaman kimsenin bir fikri yok. Söylenen, 'İthalatı artırıyorsunuz'. Sanki ithalatı ben yapıyorum'' değerlendirmesini yaptı.

Cari açık konusunda gelinen seviyenin, geçmişteki bazı genetik sorunlardan kaynaklandığını anlatan Çağlayan, şunları kaydetti:

''Geçen yıl Türkiye'nin ithalatı 185,5 milyar dolardı. 38,5 milyar dolar net enerji ithalatı yaptık. Koyun enerjiyi bir kenara. Türkiye mal ithalatı olarak 2010 yılında toplam 147 milyar dolar ithalat yaptı. 147 milyar dolar ithalat yapan Türkiye, 114 milyar dolar da mal ihracatı yaptı. Arada 33 milyar dolar var. Bizim mal ticaretimizdeki açığımız 33 milyar dolardı geçen yıl. Nereden veriyoruz, niye veriyoruz. Temeline indik.

Adeta emar çektik. 6 sektörü masaya yatırdık. Bu 6 sektör, geçen yıl 103 milyar dolar ithalat yaptığımız, 73 milyar dolar ihracat yaptığımız sektörler. Toplam 30 milyar dolar dış ticaret açığı bu altı sektörden geliyor. Bu 6 sektör, demir-çelik, makina, otomotiv, kimya, tekstil, tarım ve gıda sektörleri.''

''Şu anda elektrikli motorun bu haline ben destek vermem''

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ''Şu anda elektrikli motorun bu haline ben destek vermem. Çünkü ben bir konuyu teşvik edeceksem, yüzde 100 veya yüzde 100'e yakın yerliliğine bakarım. Biz bunun ham maddesine sahip değiliz. Bu bataryanın ham maddesi lityumdur. Lityumun da şu anda Türkiye'de kanıtlanmış rezervi yok'' dedi.

Çağlayan, 4. Büyükelçiler Konferansı'nda yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla, başkanlığını kendisinin yaptığı İhracata Dönük Üretim Stratejisi Kurulunun oluşturulduğunu dile hatırlattı.

Bu kurulun bünyesinde Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) çalışmasının yapıldığını anımsatan Çağlayan, bu çalışmalar sırasında enteresan bulgularla karşılaştıklarını anlattı.

Bunlara örnekler veren Çağlayan, Türkiye'nin uzun üründe inşaat demirinde dünya ihracat şampiyonu olduğunu vurguladı.
Çağlayan, ''Ama demir-çelik sektöründe öyle bir yapılanmamız var ki, dünyanın en büyük hurda demir-çelik ithalatçısıyız. Yıllık ortalama hurda demir-çelik ithalatımız 9 milyar dolar. 20-25 milyar ton ithalat yapıyoruz. Dünyanın en fazla hurda demir-çelik ithalatçısı olan Türkiye, dünyanın en pahalı hurda demir-çelik ithalatını yapıyor. Bir malı çok alan pahalıya alır mı? Bu, sektörün 10 oyuncusunun kendi arasındaki rekabetin getirdiği fatura'' diye konuştu. Çağlayan, bu durumun, üretim yapısındaki çarpıklıktan kaynaklandığını anlattı.

Türkiye'de en çok ihracatı otomotiv sektörünün gerçekleştirdiğini anımsatan Çağlayan, ''Otomotiv sektörü de bu sene su koyverdi. O da açık verdi'' yorumunda bulundu.

Otomotiv sektörü yan sanayinin önemli gelişmeler kaydettiğini vurgulayan Çağlayan, Türkiye'nin bugün otomobilin her türlü aksamını yapacak, yüzde 98'ini yapacak bir yapıya sahip olduğunu dile getirdi.

Çağlayan, ''Bakın, otomobilin kaportasının bir gram sacını Türkiye'de üretemiyoruz, dışarıdan ithal etmek zorundayız. Her yıl 5 milyar dolar otomobil motoru ve aktarma organı ithal ediyoruz'' dedi.

Çağlayan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Kauçuk contaların tamamı dışardan ithal. Petrol türevi olan bir ürün bu. Bugün otomobil maliyetinin yüzde 30-35'i elektronik ve gömülü yazılımdan müteşekkil. Bir tek kuruş girdi sağlayamıyoruz. Oysa bizim çok gelişmiş yazılım, elektronik sektörümüz var. Ancak otomotiv sektörüyle bir araya gelememiş. Bu sektör otomotiv sektörüne girdi vermemiş. Şimdi bir araya getirmeye başladık. Önümüzdeki 10 yılda bir otomobilin maliyetinin yüzde 70'i elektronik aksam ve gömülü yazılımdan müteşekkil olacak. Sayın Başbakanımızın 'yerli otomobil yapalım' derken, işaret ettiği konu budur. Kendi motorumuzu yapalım. Bunu yapacak yetkinliğe sahibiz.

Bunun yanı sıra bir çok sektörde önemli çalışmalar yaptık. Makine sektöründe çok önemli bulgulara rastladık. Çin'den sonra dünyanın ikinci buzdolabı ihracatçısıyız. 675 milyon dolar buzdolabı ihracatı yapıyoruz. Ama buna karşılık 475 milyon dolar kompresör ithal ediyoruz. Biz çünkü hammaddeye dönük malları ülkemizde üretemiyoruz. Elimizde demir, bor, alüminyum, bakır cevheri var. Ama bunları alıp sıfır katma değerle yurt dışına satıyoruz.''

Bütün bunların, geçmişteki hatalı enerji politikalarının yol açtığı enerji fiyatlarındaki pahalılıktan kaynaklandığını dile getiren Çağlayan, Türkiye'nin bugün doğalgaz bağımlısı haline geldiğini, elektrik üretiminin yüzde 52'sinin doğalgaza bağımlı olduğunu söyledi.

Enerji fiyatlarının ucuzlatılması ve arz güvenliğinin sağlanması açısından nükleer enerjinin son derece önemli olduğunu vurgulayan Çağlayan, nükleere karşı çıkanları anlamakta zorlandığını dile getirdi.

Elektrikli otomobil üretimi

Çevreye duyarlı elektrikli otomobil üretimine değinen Çağlayan, ''Şu anda elektrikli motorun bu haline ben destek vermem. Çünkü ben bir konuyu teşvik edeceksem, yüzde 100 veya yüzde 100'e yakın yerliliğine bakarım. Elektrikli otomobilin bataryasını ithal etmek zorundayız, Türkiye'de üretimi yok. Hadi bataryasını yaptık, ama biz bunun ham maddesine sahip değiliz. Bu bataryanın ham maddesi lityumdur. Lityumun da şu anda Türkiye'de kanıtlanmış rezervi yok. Ben bunun kaynaklarına bugünden sahip miyim? Bana yarın o lityumu verecekler mi, vermeyecekler mi? Veya hangi şartlarda verecekler'' diye konuştu.

Çağlayan, bir taraftan Türkiye'de üretilmeyen malların Türkiye'de üretilmesini sağlarken bir taraftan da Türkiye'de bulunmayan bir çok maddenin tedarik güvenliğinin şimdiden sağlanması gerektiğine işaret etti.

Türkiye'nin şimdi adeta yatırım avcılığına başladığını ve bu konuda büyükelçiliklerle birlikte çalışılacağını anlatan Çağlayan, Türk yatırımcıların dışarıda yapacakları yatırımları da önemsediklerini ifade etti.

Türkiye'deki serbest bögeler çalışmasını özel ekonomik bölgeler modeline çevireceklerini vurgulayan Çağlayan, ''Aynı şekilde Çin, Rusya, Hindistan, Amerika ve dünyanın bir çok noktasında Türk özel ekonomik bölgeleri kurmak için çalışmalarımızı başlattık. O ülkelerdeki stratejik ürünlere bizim firmalarımız sahip olsun. Türkiye olarak tedarik güvenliğimi sağlayayım'' şeklinde konuştu.

''Türkiye'de en az 5 tane daha Petkim yatırımı yapabilecek kapasite var''

Türkiye'nin petrol ithalatını hem enerji hem hammedde ihtiyacı için yaptığını anımsatan Çağlayan, Türkiye'nin en büyük petro-kimya tesisi olan Petkim'in, Türkiye'nin toplam talebinin yüzde 15'ini karşılayabildiğini vurguladı. Çağlayan, ''Türkiye'de en az 5 tane daha Petkim yatırımı yapabilecek kapasite var'' dedi.

Türkiye'nin en önemli ihracat hedefinin Asya Pasifik, Hindistan, Rusya, Amerika ve Afrika olduğunu da söyleyen Çağlayan, ihracatı artırmaya dönük teşvik sistemi çalışmalarına da değindi.

Çağlayan, şunları kaydetti:

''Çok önemli, insanların ağzının suyunu akıtacak bir teşvik sistemi kurmaya çalışıyoruz. İnşallah bu yılbaşına kadar çalışmayı bitirdikten ve Sayın Başbakanımıza sunduktan sonra tüm kamuoyuna açıklanacak. Yeni teşvik sistemiyle Türkiye, ihtiyaç duyulan alanlarda yatırımların yapılacağı bir ülke olacak. Uluslararası anlaşmalara sonuna kadar saygılıyız. Biz Avrupa Birliği'nin bize yaşattığı dezavantajlar altında yapıyoruz bunları.

Sizlerden 3 tane talebim var. Ticaret ataşelerimizi masalarında oturtmayın, sahada koşturun. Gözüm yok, Allah daha fazlasını versin. Benim müşavirim benden daha fazla maaş alıyor. Helali hoş olsun. Şimdi artık 'Sizin için ne yapabilirim' diyen ticaret ataşelerimiz var.

Şu anda dış ticaret temsilciliklerimizin sayısını 205'e çıkardık. Geçen yl 109'du. İnşallah 250'ye çıkaracağız. Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen, bizim belirlediğimiz alanlardaki yatırımcıları Türkiye'ye göndermenizi bekliyoruz. Anında görüşmemiz gereken bir yatırımcı varsa telefon açın, söyleyin. Kişisel mail adresim ve telefonum 24 saat açık. Kullanmazsanız günahı boynunuza.''

Cari açığa ''sivilce'' benzetmesi

Bakan Çağlayan, cari açıkla ilgili değerlendirmeler yaparken ilginç bir benzetme de yaptı. Türkiye'nin ekonomik başarılarının yanında tek sorununun cari açık olduğunu ifade eden Çağlayan, cari açığı ''sivilce''ye benzetti. Bakan Çağlayan, ''Bizim de suratımızda malesef bir tane sivilcemiz var. O sivilce biraz da apse yapmış durumda. Ne yapalım her güzelin bir kusuru olur. Bizim kusurumuz olacak. Ama biliyoruz o kusurun ne olduğunu. Ama biliyoruz onun ne olduğunu. Üzerine gitmek için yoğun çabalar sarf ediyoruz. Çok değişik, yeni metodlarla çalışıyoruz. Biz artık cari açığın finansman kalitesinden bahsetmiyoruz'' diye konuştu.

Bakan Çağlayan, konuşmasının ardından büyükelçilerle hatıra fotoğrafı da çektirdi.