Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, siyasi partilerin genel seçim öncesi proje bazlı politikalarla halkın önüne çıkmasının, Türkiye'nin geldiği seviyeyi gösterdiğini, bu projelerin 8.5 yıllık başarılı dönem dayanak alınarak yapıldığını söyledi.

İzmir programı kapsamında Ege Bölgesi Sanayi Odası'nı (EBSO) ziyaret ederek sanayicilerle bir araya gelen Ergün, burada yaptığı konuşmada, İzmir'de iki ABD'li şirketin yatırım kararı aldığını, bunun bir yatırım rüzgarı olduğunu belirtti.

Bakan Ergün, kriz döneminde karamsar tablo çizenlere karşı, yatırımcıları krizin fırsata çevrilmesi için yatırıma davet ettiklerini, Türkiye'nin kriz sonrası hızlı büyümesiyle haklı çıktıklarını ifade etti.

Son dönemde kamu borç stokunun arttığı yönünde eleştiriler bulunduğunu belirten Ergün, ''Kamu borç stoku arttı ama borç vadesinin nereden nereye geldiğini, faiz oranının nereden nereye geldiğini, milli gelire oranının nereye geldiğini bir türlü görmek istemiyorlar, söylemek istemiyorlar'' dedi.

Bakan Ergün, ekonomik verilerde 2002 yılına göre kat kat artışlar gözüktüğünü, bu artışa özel sektörün yüksek performansıyla ulaştıklarını anlattı.

Osmanlı İmparatorluğu'nun içe kapananması ve iç denizleri kendisine yeterli görmesinin gerilemenin nedenlerinden biri olduğunu kaydeden Ergün, bunun bilinciyle hareket ederek diplomatik atak yapıldığını, bunun ihracat rakamlarına da yansıdığını söyledi.

Ergün, bundan sonra özel sektörün rekabet gücünü artıracak alanlara yoğunlaşacaklarını, otomotiv ve makine sektörlerinin ardından kimya, demir çelik, seramik ve elektrik elektronik sektörleri için de stratejik belgeler açıklayacaklarını, EBSO tarafından talep edilen değişikliklerin de bu strateji belgeleri içinde ele alınacağını ifade etti.

Bu talepler arasında yer alan, işletmelerin avukat çalıştırma zorunluluğuna dikkati çeken Ergün, bunun, zamanında hukuk ve avukat lobilerinin baskısıyla yasalaştığını, avukatlara zorunlu iş alanları açılması için yapıldığını ifade ederek, ''Avukatlık işim olursa bir büroyla anlaşırım. Bana niye bir adamı çalıştırmamı kanun yoluyla mecbur ediyorsunuz. Değiştireceğiz tabii, değiştirilmesi lazım. Dünya değişiyor, avukatlara da bir sürü yeni iş fırsatlar doğuyor'' dedi.

-''YİĞİDİ ÖLDÜR HAKKINI VER''-

KOBİ'lere yönelik finansal olanaklar ve desteklerle ilgili ayrıntılı açıklamalarda bulunan Ergün, genel seçim sürecinde tüm siyasi partilerin Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023 hedefinden bahsettiğini, bunun siyasi ve ekonomik istikrarın, makroekonomik dengelerin oturduğunun kanıtı olarak algılanması gerektiğini söyledi.

Bakan Ergün, şöyle konuştu:

''Bugün neredeyse tüm siyasi partiler 2023 hedefinden bahsediyorlar, çünkü son 8.5 yılda önünü göremeyen Türkiye, önünü gören Türkiye haline geldi. Şimdi geleceğe güvenle bakan Türkiye var. Nasıl koyuyorsunuz bu hedefi. Siyasi, ekonomik istikrar ortamına güvenerek, özel sektörün dinamizmine dayanarak, makro ekonomik dengelerin kurulmuş olmasına dayanarak söylüyorsunuz. Ama konuşurken diyorsun ki 'Türkiye'nin zemini çok çürük, mahvoldu, ekonomi diye bir şey yok, Türkiye yönetilemeyen bir ülke'. Böyle diyorsun da sen böyle bir ekonomik vizyonu neye dayanarak söylüyorsun. Gerçeğin böyle olmadığını aslında sen de biliyorsun da söylemek istemiyorsun. Ama yiğidi öldür hakkını ver. Bu işler oldu ki herkes 2023 hedeflerini konuşuyor.

Siyasi partilerin proje bazlı politikalarla halkın önüne çıkıyor olmaları Türkiye'nin gelmiş olduğu seviyeyi görmek açısından sevindirici bir durum.''

Sürekli olarak siyaset kültürünün değişmesi gerektiğini, siyasetin atışma zemini değil proje yarıştırma zemini olduğunu ifade ettiklerini anlatan Ergün, ''Diğer siyasi partilerin de projelerden bahsetmeleri sevindirici. Açıklanan bazı proje ve hedefler çelişkili ve tutarsız ama işin iyi tarafı proje bazlı kampanya yürütülmesi iyi bir şey. Bu işte bazı partiler yeni olduğu için tolerans göstermek gerekiyor''dedi.

Ergün, bazı siyasi partilerin seçim beyannamelerinde zaten yapılan bazı yatırım ve hizmetlerin vadedildiğini, bunu ''acemiliğe bağladıklarını'' ifade etti.

Seçim öncesi iş dünyasının da gayet soğukkanlı olduğunu, kimsenin ekonomik verilerde bir oynama beklemediğini, seçim sonrası için de kafaların rahat olduğunu belirten Ergün, şöyle devam etti:

''Efendim cari açık sorunu var. Evet, var. Eskiden sorunun farkına bile varılmazdı, biz sorunun farkındayız. Sonra bunu yönetmek, kontrol altında tutmak, sağlıklı kaynaklardan finanse edebilmek, sonraki adım cari açığı azaltmak. Cari açığın en önemli nedenlerinden birisi enerji. Ne yapıyoruz, yatıyor muyuz enerjide. Türkiye'nin neresinde akan su varsa hidroelektrik santral, kömür rezervinin olduğu yerde termik, rüzgarın olduğu yerde rüzgar santralleri yapıyoruz. Nükleer santraller planlıyoruz. En azından 'cari açığı görmezden gelelim, nasıl olsa finanse ediliyor, gittiği yere kadar gitsin' diyen yok.''

Bakan Ergün, otomotivde ithalatın bu yıl ihracatı geçebileceğini, ülkenin bu alanda net ithalatçı konuma gelebileceğini, bir taraftan markaları Türkiye'de yatırıma davet ettiklerini, öte yandan da Türkiye'den yeni bir marka ve model çıkması konusundaki çalışmaları teşvik edeceklerini kaydetti.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ergün, Türkiye'de girişimcilik kültürünün oturması için gelecek yıl üniversitelerde girişimcilik derslerinin konulacağını, yarışmalarda dereceye giren öğrencilere destek sağlayacaklarını, her yıl en az 5 bin kişiye girişimcilik desteği vermek istediklerini dile getirdi.

-HİPERMARKET YASASI-

Bakan Ergün, bir sanayicinin hipermarketler yasasıyla ilgili düzenlemeyi sorması üzerine, bir yasal düzenleme yaptıklarını ancak parlamento gündemine yetişmediğini, başka konuların çok daha ön plana çıktığını, bu arada Rekabet Kurulu'nun da konuyu özel olarak ele aldığını, atılması gereken adımlar konusunda kendilerine ışık tutan bir çalışma hazırladığını belirtti.

Bir raporun ortaya çıkacağını, bu rapor çerçevesinde hipermarketler ve alışveriş merkezlerinin kuruluş esasları, rekabetin korunması ve tedarikçi haklarının korunmasını içeren bir düzenleme yapılacağını belirten Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bunların kuruluşlarıyla ilgili bir düzen olması lazım, o düzeni bir kurul vasıtasıyla oluşturmamız gerekiyor, yasal düzenlemenin içine bunu koyacağız. İkincisi pazara giriş. Burası büyük bir pazar, bunu açma imkanını kamu otoritesi veriyor. Ama siz başkaları için oraya girişi zorlaştırıyorsunuz. Pazara girişte haksız rekabet tablosu ortaya çıkabiliyor. Bu noktada müdahale gerekiyor. O zaman buraları Rekabet Kurumu'nun ve bizim Tüketici Hakları ve Rekabeti Koruma Genel Müdürlüğümüzün denetimine açmak gerekiyor. Bugünkü mevzuat buna imkan vermiyor. Hakim durumun kötüye kullanılması durumunda bir rekabet denetim yapılabiliyor fakat burada yüksek satın alma gücünün kötüye kullanılması gibi bir tablo var. O pazara herkesi sokmayan, gireni de girdiğine zaman zaman pişman eden bir tablo var.''

Ergün, üçüncü önemli alanın da tedarikçinin hukukunun korunması olduğunu, burada da sorunların yaşandığını ifade ederek, şöyle dedi:

''10 liraya satılacak malı veriyor, sonra 'biz bunu 7.5 liraya sattık, iade faturası keselim' deniyor. Veya 'yeni bir mağaza açacağız şu kadar para vermen lazım, kampanya tertip ettik, finansmanını sen yapman lazım.' Bunlardan bile para kazanılan bir mekanizmanın ortaya çıktığını görüyoruz.

Kuruluş esasları, rekabetin korunması ve tedarikçi hukukunun korunmasını içeren bir düzenleme çerçevesi oluşturduk, bu çerçevede inşallah önümüzdeki dönemin konularından bir tanesi de hızlı bir şekilde önümüzde durmuş olacak ve bir çözüme kavuşturacağız.''

-CARİ AÇIK SORUNU-

EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, toplantıda yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kastamonu mitinginin ardından Ankara'ya doğru yola çıkan konvoya yapılan saldırıyı kınayarak, şehit polisin yakınlarına başsağlığı diledi.

Yorgancılar, terörün kökünün kazınmasının tüm vatandaşların temennisi olduğunu, bunun ''çatışmayla değil konuşarak, pazarlıkla değil masada anlaşarak çözülebileceğini'' kaydetti.

Cari açığın giderek büyüyen bir risk olduğuna dikkati çeken Yorgancılar, yerli üretimin gözardı edilerek kapıların ithalata açıldığı bir ülkede üretim yapanların şevkinin kırıldığını, alınan önlemlerin ara malı ithalatını düşürmesini umduklarını söyledi.

Yorgancılar, yatırım teşviklerinde üçüncü bölgede olan Manisa ile birinci bölge olan İzmir arasındaki Aliağa gibi sınır bölgelerdeki yatırımların inşaat konusunda birinci bölge teşviklerden yararlanması gerektiğini belirtti.

Yorgancılar, İzmir'in 4 verip 1 alan bir kent olduğunu, 14 vermeye de hazır olduklarını ancak hiç olmazsa diğer illerde olduğu gibi verilenin yarısı kadar yatırım beklediklerini belirterek, bölge sanayisindeki sorunları içeren dosyayı Bakan Ergün'e verdi.

-İZMİR'E YAPILAN KAMU YATIRIMI-

Eski Ulaştırma Bakanı ve İzmir milletvekili adayı Binali Yıldırım ise İzmir'in devlete verdiğinin karşılığını alamadığı konusundaki eleştirileri sıklıkla duyduğunu ancak, elindeki devletin resmi rakamlarının bu eleştirilerle uyuşmadığını söyledi.

Son 8 yılda İzmir'e toplam 11 milyar liralık yatırım yapıldığını, buna genel bütçeden yerel yönetimlere aktarılan kaynakların da dahil olduğunu ifade eden Yıldırım, İstanbul-İzmir otoyolu ve 15 Mayıs'ta temelini atacakları Kuzey Ege Konteyner Limanı da dahil edildiğinde yatırım miktarının 25 milyar liraya çıkacağını, bu rakam kişi başına bölündüğünde İstanbul ve Ankara ile doğru bir karşılaştırma yapılabileceğini söyledi.

İzmir'in EXPO adaylık sürecine dikkati çeken Yıldırım, 2015'te İzmir'in ayak oyunlarıyla kaybettiğini, ancak bu sefer şartların değiştiğini, çok daha avantajlı bir konumda bulunduklarını, el birliğiyle bu işi başaracaklarını kaydetti.

Yıldırım, EXPO'nun İzmir'in marka şehir olması için fırsat teşkil ettiğini, İstanbul-İzmir otoyolu, Ankara İzmir yüksek hızlı tren inşaatı ve Kuzey Ege Limanı'nın bitirilmesinde EXPO'nun büyük katkısının olacağını anlatarak, şunları söyledi:

''İzmir önümüzdeki 8 yıl içinde sürekli ekonomik canlılığın, inşaat sektörünün, her türlü faaliyetin arttığı bir kent haline gelecek, bu muazzam bir fırsat. Sızlanmakla, şikayetle bir yere varamayız. Bir yerden başlamamız lazım. 5 tane İzmir gördüm. Birbiriyle en az 10 yıl fark var. Aralarındaki mesafe yarım kilometre bile değil. Bu şehir bu halde olmamalı. Bunu kimseyi suçlamak için söylemiyorum. Böylesine Türkiye'nin vitrini olan bir şehrin bu sorunlarına risk alıp el atmamız lazım.''

A.A.